Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Mary Shelley'den yaratıcılık üzerine




Toplam oy: 223

Yaratıcılık üzerine sık sık yazan Oliver Sacks, The River of Consciousness adlı kitabında şöyle der: “Yaratıcılık yalnızca bilinçli bir idmanı değil, bilinçdışı bir hazırlanma sürecini de kapsar. Bu bir kuluçka dönemidir. Size ilham veren, sizi etkileyen unsurları özümsemek ve onları yeni bir nizam dahilinde sentezlemek için bilinçdışı mekanizmalar elzemdir.”

Rainer Maria Rilke de, Sacks’ten yüzyıl kadar yaratıcılık üzerine söz söyleyen isimlerdendir. Rilke’ye göre, ilham ve etkilenme haznemiz ne kadar genişse, oradan çıkacak sentez de o oranda ilgi çekici olur.

 

Mary Shelley portresi (Samuel John Stump, 1831 )

 

Rilke’den de önce, bu konuya kafa yoran yazarlardan biri Mary Shelley’dir (1797-1851). Shelley, ölümsüz eseri Frankenstein’ın 1831 yılındaki baskısına yazdığı önsözde, yaratıcı olmanın ne anlama geldiğini sorguladığı bir pasaja yer verir.

 

“Her şeyin bir başlangıç noktası olmalı ve o başlangıç noktası da geçmişle bağ kurmalı. Şunu alçakgönüllülükle kabul etmeliyiz ki, yeni şeyleri mutlak bir boşluğun içinde yaratmayız; kaosun içinden çekip çıkarırız. (...) yaratırken karanlık, şekilsiz nesnelere bir form verilebilir, ancak nesnenin kendisi var edilemez. Söz konusu şey, ister bir keşifle, ister bir icatla, isterse de hayal gücüyle ilgili olsun, onları bulmak ne denli kolay gözükürse gözüksün aslında muazzam bir güçlük barındırır. Yaratmak dediğimiz eylem, var olan durumu en iyi şekilde süzüp, ona yeni bir şekil vermekle ilişkilidir.”

 

2017 yapımı Mary Shelley adlı filmden

 

Shelley'nin kadın yazar olarak 1800'lerin başında Frankenstein gibi zamanının ötesinde bir metni yayımlatmaya çalışırken yaşadığı güçlükleri ve büyük aşk yaşayacağı Percy Bysshe Shelley ile tanışmasını anlatan dönem filmi Mary Shelley bu hafta ülkemizdeki salonlara konuk oluyor.  Yazarın hayatına ve düşünce dünyasına daha yakından bakmak için, çok da özgün bir sese sahip olmayan bu biyografik filmin yerine doğrudan yazarın metinlerine dalmak daha iyi bir fikir gibi duruyor.

 

 

 

AB

 

 

 

 


 

 

Kaynak: Brainpickings

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.