Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Mucizeler Atölyesi'nden Havvanur'a Mektup




Toplam oy: 199

Havvacığım, daha merhaba bile demeden, gözlerinden öpüyorum. Ve benim yerime, eve gider gitmez, evdeysen hemen şimdi, iki kardeşini öpmeni rica ediyorum.

Sorularını aldım, başım üstüne. Demek şair amcanla bir söyleşi yapmak istiyorsun. İlk fırsatta cevap yazıp göndereceğim. Acaba eğlenceli olacaklar mı, beğenecek misin?

Şimdi ve çoğu zaman, bence bir evin en çok ve bütün yüreğiyle ev olduğu yerde, mutfaktayım.

Bir iki kışkışlamadan sonra, yengen sesini çıkarmayınca, mutfak masasını iyiden iyiye çalışma masası yaptım.

Ara sıra, özünde bir mutfak masası olduğunu, ona tabii ki hatırlatıyoruz. Kitaplarla, yazılarla, burada yaşadıkça keyfine diyecek yok. Bana da, “İyi bir gelişme, hatta evrim gösterdim, özelliklerim de arttı. Hem, seninle fena bir ikili sayılmayız” diyesi geliyor. Buna inanabilirsin. Sezgilerim boş değildir.

Mutfak masa hikâyem uzun, konuyu şunun için açmıştım: Pencereden tatlı sesler geliyor. Ve sen bak içimden geçene: “Cevaplar iyi olmazsa, aralara bu sesleri karıştırırım.”

Hep aynı kuşlar. Hep de ötüyorlar. Laf aramızda, Kuşlarla arkadaş olunabilseydi, Biz çoktan can ciğer olurduk.

Anlayacağın, Havvanur, içim kalabalık, çevre sakin. Anladın?

Hayatın genci olanlar bunu hemen anlamaz. Kendi çabasıyla, dünyanın güzelliklerinden Hep yüreğinde ve yanında olacak bir arkadaş kazanmak, ve onun sayesinde kendinin dostu olmak biraz ileriki yılların işi, ama bir yerden de başlamak lazım.

İyi müzikler, güzel şiirler, harika filmler, romanlar, daha neler neler bunun içindir.

Bugünlerde çok yazıyorum, çok. Sorma, çocuk ve genç parçam bunu Havvanur’a söylemek istiyor.

Nelerden bahsetmiyorum ki. Mandalinadan, teknelerden, ağız mızıkasından, MR cihazına girmekten, uzaklardan bakınca bir yaprak gibi görünen ulu ağaçtan, şiir yazmanın zorluklarından

Tabii, tahmin edeceğin gibi, bunların arasına çaktırmadan, bazen çaktırarak, kendimi de katıyorum. Görünce amcanı tanıyabilirsin :)

Anlayacağın, çok çalışıyorum, çok. Ve durup durup; iyi, daha da iyi, yazmayı acaba başarabiliyor muyum? Diye kendime hep soruyorum.

Yazdığım şiirler, benim ve senin gibi, hayattaki güzel ve yürek arındıran, ruha kanat olan şeyleri arayanların;

Çakır gözlü veya gözü kara insanların, beyazların ve zencilerin, çiçeği burnunda doktor kızların, ve maden ocağına inen işçilerin, hatta burnu havada doçentlerin gönül vereceği kadar güzel mi?

Bir mucize olacak, bir şiirim okunurken, serçeler, vay be deyip, bir an susacaklar mı? Olur ya, daha sonra, bir başka şiirimde, Bir dereciğin durup dinlenesi gelecek mi?

Şimdilik ancak Allah’ın görebileceği bir mucizeler atölyesi kurdum. Çok çalışıyorum. Çok. Belki senin bile çalıştığından çok.

Babanın dediğine bakılırsa; Bazı günler bir, bazı günler iki gözün kitaplardaymış. O yüzden, belki senin bile çalıştığından çok, diyorum. Çok güzel şeyler, biliyorsun, çok çalışmadan olmuyor. Göz nuru dökeceksin ki, Havva’nın biri değil, evet, bir Havvanur olacaksın.

Aslında sonu gelmez ama bu mektup burada bitiyor. Sana ve kendime, İkimize birden yazdım.Zaten kendime de Mail atıyorum.

Cevaplar haftaya sende. Cevdet, amcan

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.