Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Satrançta kim yener? Bertolt Brecht mi yoksa Walter Benjamin mi?




Toplam oy: 129

Tiyatro kuramını en çok etkileyen isimlerin başında gelen Bertolt Brecht ile, edebiyat eleştirisi ve kuramının dev ismi Walter Benjamin’in yolu pek çok kez kesişmişti. Almanya’da 1920’lerde başlayan bu dostluk, Nazizmin yükselişine şahit olmuş, sürgünlerin ardından Benjamin’in intiharıyla trajik bir şekilde sonlanmıştı. Ama bu iki efsanevi figürün karşılaşmaları her zaman bu kadar karanlık ve kasvetli değildi.

 

İkiliyi Danimarka’daki Funen Adası’nda betimleyen siyah-beyaz fotoğraflar bunun en güzel kanıtlarından biri. Brecht sürgün günlerini buradaki Svendborg kasabası yakınlarında geçiriyordu. Benjamin’in de 1934, 1936 ve 1938 yıllarında onu ziyaret ettiği biliniyor. O günlerden birinde, Brecht’in bahçesindeki armut ağacının altında iki dostu satranç oynarken gösteren fotoğraflar paha biçilemez bir hisse sahip.

 

 

Adam Broomberg ve Oliver Chanarin isimli iki sanatçı, Berlin’deki Sanat Akademisi’nin (Akademie der Künste) çağrısıyla, bu fotoğrafları ve Brecht ile Benjamin arasındaki satranç müsabakasını bir güncel sanat çalışmasına dönüştürdüler. İkili, oyunun farklı aşamalarını gösteren fotoğrafları kullanarak, müsabakanın en başından fotoğrafların çekildiği ana kadar yapılan tüm hamleleri bir bilgisayara hesaplattırdılar. Böylelikle, bu ikonik karşılaşmayı bir satranç tahtasının üzerinde yeniden sahneleme şansına eriştiler.

 

 

Bu performansı görenler her seferinde, yapay zekanın, kendi algoritması ışığında bu müsabakayı olası sonuçlarından birine doğru nihayete erdirdiğine de şahit olabiliyorlar. Benjamin ve Brecht'in hamlelerini tahmin eden bir bilgisayar!

 

Brecht’in mi yoksa Benjamin’in mi daha iyi satranç oyuncusu olduğunu öğrenmek için,  Broomberg ve Chanarin’in bu özel işini yerinde görmek gerekiyor ancak aşağıdaki video da bize tadımlık bir seyir sağlıyor.

 

 

 

 


 

 

Kaynak: Broomberg & Chanarin

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.