Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Tiryakiliğin Bilimkurgusu




Toplam oy: 130
Müfit Özdeş, bilimkurgunun Türkçedeki öncü ismi değil elbette. Ancak uzun zaman dilimizdeki bilimkurgu semasının en parlak yıldızı olmuş bir isim. Distopya, masal veya her ne yazdıysa hakkını vermeyi başarmış.

Tavuk tandır aldım tepsiye. Pilav üstü az kuru, lahana sarma, yanına çorba, salata ve ayran.” Bu cümleleri bir bilimkurgu hikâyesinden okuma ihtimaliniz nedir? Müfit Özdeş’i okumadıysanız buna ihtimal vermezsiniz elbette. Ancak okuduysanız bu soruyu sormamın ne kadar abes olduğunu en iyi siz takdir edeceksiniz.

 

Özdeş, bilimkurgunun Türkçedeki öncü ismi değil elbette. Ancak uzun zaman dilimizdeki bilimkurgu semasının en parlak yıldızı olmuş bir isim. Öyküleri çok çeşitlilik gösteriyor. Tam anlamıyla bilimkurgu diyebileceğimiz metinleri de var, epik fanteziye daha çok yöneldiği öyküleri de. Her ne yazdıysa Türkçenin lezzeti ile temanın yabancılığını çok iyi kaynaştırmış ve kekre değil keyifle okunacak öyküler kaleme almış bir yazar o. Distopya, ironi, masal veya her ne yazdıysa hakkını vermeyi başarmış.

 

En azından şunu net bir şekilde söyleyebilirim. Neyi açıkça anlatacağını, neyi okurun kararına bırakacağını bilen bir yazar Özdeş. Gizli bir silah olarak nakledilirken İstanbul’da bir kaza sonucu açığa çıkan “Vesvese Gazı”nın şehrin insanlarına etkilerini anlatan öykü mesela. Gerçekten İstanbul’da yaşanabilecek bilimkurgu öyküsünün nasıl olabileceğine dair güzel bir tecrübe bence.

 

Krrçiysk adlı öykü her ne kadar gezegeni başka bir gezegenin besi çiftliğine, insanları da beslenme kaynağına dönüştürmeyi hedeflese de kullandığı yöntemler FETÖ’nünkülere ne kadar çok benziyor. Yani sonuçları itibariyle olmasa da gidiş yolu besbelli kolektif hafızamıza atıf yapan bir öykü Krrçisyk.

 

ÇAĞRIŞIM GÜCÜ YÜKSEK PARODİLER

 

Karl Marks’ın “düşünülmeyecek kadar eski tarihlerde yaşamış” Kıral Markıs adında bir peygamber olması gibi çağrışım gücü yüksek parodilere imza atan Müfit Özdeş’in, Çirkin Prenses gibi öyküden ziyade nükteye benzeyen nispeten zayıf metinleri de var. Ancak onları da buluşlarının parlaklığının hatırına okumak mümkün.

 

Beri yandan Firar, Son Tiryaki ve Yeraltı İnsanları adlı öykülerin birer sinema filmine uyarlanmamış olmasının bize bir ayıp olarak yeterli olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Hele hele Yeraltı İnsanları’nın bir roman olarak kaleme alınmamış olması da Özdeş’in ayıbı olarak geçti bence edebiyat tarihine. (Ayıp kelimesi taşıdığı öznellikle eleştiri diline uygun bir ifade değil farkındayım. Bunu da “okur serzenişi” kategorisinden kabul etmenizi rica ediyorum.)

 

İLHAM VERİCİ BİR KİTAP

 

Aslında bu yazıya, “İlk kitabı Son Tiryaki 1996’da yayınlanan bilimkurgu yazarı Özdeş’in bilmem kaçıncı kitabı yayınlandı” cümlesiyle başlamak isterdim. Ancak bunun yerine yazıyı “İlk baskısı 1996’da yapılan Son Tiryaki’ye 60 sayfa ve dokuz yeni öykü daha eklenmiş” cümlesiyle bitirmek zorunda kaldım.

 

Evet, aradan 22 sene geçmiş. Kitaba da üçte biri kadar bir ilave yapılmış. “Maksat eserse mısraı berceste kâfidir” diyen dünyaya da yabancı değilim. Bütün bu gerçekler Özdeş’in okuyamadığım kitaplarını düşünmeme engel olmuyor. Yine de bu “Son Tiryaki”nin kıymetini azaltmıyor elbette…

 

Taşıdığı bazı handikaplara rağmen güzel ve ilham verici bir kitap “Son Tiryaki”...

 

 

SON TİRYAKİ
Müfit Özdeş

METİS YAYINCILIK 2018

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.