Roberto Arlt (1900-1942), Yedi Deli Adam’ı henüz 29 yaşındayken yayımlıyor. Libération gazetesinde yayımlanan yazısında Philippe Lançon, Arlt’ın kaleminde “... Buenos Aires’in halk dili ve argosunun, kaldırımların, neşesiz sokakların, fabrikaların tozunun, küçük memurların kanının, nihilistlerin safrasının, Alman dışavurumcu çatlakların...” bir araya geldiğinden söz ediyor.1 “Çalkantılı hayatının sularında kıpırdanıp titreşen bir yılan balığı gibi bir kılıcın incecik ucundan daha çelimsiz bir ruh”u olan (s. 72) Erdosain’ın (tam ismiyle Augusto Remo Erdosain), şeker fabrikasını dolandırdığı altı yüz peso yedi kuruşu, hapse girmemek için arkadaşlarından bulma çabasını okuyoruz önce. “Cüzdanında beş bin peso taşıyıp da aç biilaç gezmek” elbette Erdosain için de zor ikilemlerin başlangıç noktası oluyor.
Yedi Deli Adam’da yaşanan önemli olayların neredeyse tamamının altında hep “ekonomi, para” olacaktır. “Sefalet mide bulandıracak”tır (s. 60). Sosyolojik olarak farklı toplumlara, farklı çağlara, yüzyıllara baktığımızda önemli kültürel, manevi değişimlerin, dönüşümlerin altında büyük ölçüde ekonomik sebeplerin yattığını görebiliriz.
Şanlıurfa’nın bir ilçesi ve aslen antik bir şehir olan Harran’da geçen zombi temalı video oyunu Dying Light için (2015) (aslında melez türde olan bu oyun aynı zamanda hayatta kalma, korku ve aksiyon-macera türünün özelliklerini de bünyesinde ihtiva ediyor), her ne kadar oyunun baş-tasarımcısı Maciej Binkowski, “Dying Light, Ortadoğu’da hayali bir ülkenin Harran isimli hayali bir şehrinde geçiyor; bu şehri tasarlarken Türkiye’nin büyük şehirlerinden İstanbul’u temel aldık. Ancak oyundaki Harran ile Türkiye’deki Harran aynı yerler değil” dese de2 oyun mekanının ağırlıklı Harran (Şanlıurfa) olmak üzere İstanbul’un (Boğaz Köprüsü ve gökdelenler) yaratıcı bir karışımı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Evlerdeki buzdolaplarında ziyadesiyle helva ve baklavayla karşılaşınca, çarşı içinde bir kebap dükkanına rastlayınca, oyunun bazı karakterlerinin isimleri de Ayla, Gürsel, Kerim, Toygar, Tahir, Mesut, Tolga, Fatih… olunca Dying Light oyununun ilginçliği ve çekiciliği aslında daha çok artıyor.
KALBİYLE YAZANLAR
Dying Light oyununun atmosferiyle Roberto Arlt’ın romanlarında kurduğu dünya arasında tuhaf bir yakınlık olduğunu düşünüyorum. Oyundaki evlerin iç tasarım detayları (halılar, dolaplar, masalar, tabaklar...) ile Arlt’ın olayları ve karakterlerini okura aktarma biçimi ve detaylandırması arasında bir doğrusallık var. Arlt’ın özellikle karakterlerin uzun süren konuşmalarında sokağın süssüz dilini, olayların sertliğiyle birleştirmesiyle Dying Light oyununda ciddi görevlerle mahalle aralarında zombilerin (ayrıca gece karanlıkta ortaya çıkan Volatile adı verilen çok hızlı hareket eden, korkunç çığlıklar atan, çeneleriyle dikkat çeken yaratıkların) bir aradalığı arasında farklı ve doğrusal bir melezleşme var.
Yedi Deli Adam, şehre (Buenos Aires) dair detaylarıyla da dikkat çekiyor. “Kapkara” ile “turuncu” arasında gidip gelen Erdosain, bazen tuhaf rüyalarıyla bazen beklenmedik çıkışlarıyla okuru peşinden sürüklüyor. Kör kuyu diplerinde bile turuncu ışıklarla ortayı aydınlatmaya çabalayan karakter, bentler yıkılıp gölün bütün suyu çelimsiz ruhuna saçılınca çıkış yolunu çok farklı düzlemlerde arayacak. Zamanımızın ruhunun, 24 saat içinde kendiliğinden kaybolan ve en mahrem anlarımıza dek tüm kişisel hayatımızı paylaştığımız sosyal medya “story”lerinde gezdiği günümüzde Yedi Deli Adam’ın “Karanlığın Katmanları” gibi bölümleriyle daha çok haşır neşir olmamızda fayda var sanki.
Kelimelere anlam yüklemekten konuşamadığımız şu vakitlerde Roberto Arlt gibi gerçekten kalbiyle yazanlara ne çok ihtiyacımız var. Vahşi neşeler, kırık dökük gülümsemeler... Hiç Güney Amerika’dan cayılır mı?
YEDİ DELİ ADAM
Roberto Arlt
ÇEV: Saliha Nilüfer
KOLEKTIF KITAP 2019
1 https: //next.liberation.fr/livres/2010/08/26/ecole-d-arlt_674371
2 https: //tr.ign.com/dying-light/69863/news/dying-light-turkiyede-mi-geciyor
Yeni yorum gönder