İnsanın mizacında yaşadığı coğrafyanın da belirleyici olduğunu söylerler. Gerçekten de, yaşadığınız coğrafya, dayattığı gerçeklikler ve zorluklarla sizi adeta yoğurup yeniden şekillendirir ve başlangıçtakinden farklı bir hale getirir. Çokça ilgi gören Paris’teki Eş romanıyla tanıdığımız Paula McLain’in Güneşi Kuşatmak adlı romanında karşımıza çıkan Beryl de işte bu türden, Afrika güneşi altında şekillenen bir karakter.
Güneşi Kuşatmak, 1900’lerin başında, İngiltere’nin Kenya kolonisinde şekillenen bir hayatı konu alıyor. Özellikle altını çizelim; hikayenin öznesi olan Beryl Markham kurgudan ibaret değil, adını tarihe yazdırmayı başarmış gerçek bir karakter. At yetiştiriciliği bir yana, onu kitlelere tanıtan asıl alametifarikası Atlantik Okyanusu'nu havadan tek başına geçen ilk kadın oluşu. Aynı zamanda zincire vurulmaz, sınırları belirsiz hayatını anlattığı West With The Night adlı kitabıyla Hemingway’i kendine hayran bırakmış bir yazar Beryl Markham. (Her ne kadar bu kitabı esasında Markham’ın üçüncü kocası olan Raoul Schumacher’ın yazdığına dair bir iddia dile getiriliyor olsa da, ikili tanıştığı esnada Markham’ın kitabın büyük bir kısmını yazıp bitirdiği biliniyor.) Bir yazar olarak eserlerinin devamı gelmemiş olsa da Markham’ın yalın ve güçlü dilinin Antoine de Saint-Exupéry gibi yazarlara da ilham verdiğini söylemek mümkün. Simone de Beauvoir’nın, “En önemli eserim hayatımdır,” sözü tamamen farklı bir coğrafyada, bambaşka bir hayat yaşamış olan Beryl Markham için de bir o kadar geçerli.
Güneşi Kuşatmak’ın yazarı Paula McLain’e gelecek olursak; romanlarında tarihi kişiliklerden yola çıkmayı seven bir yazar olduğunu söyleyebiliriz. Bu yönelimini Türkçeye çevrilen ilk kitabı Paris’teki Eş’te de görmek mümkündü. (Bu romanın merkezinde de Hemingway ile ilk karısı Hadley yer alıyordu.) Ancak buradan hareketle Paula McLain'in bir biyografi yazarı olduğunu söyleyemeyiz elbette; gerçek olayların altını kendi hayal gücüyle dolduran bir yazar demek daha doğru olacaktır.
Tarihi kişilikler hakkında kurgu bir eser kaleme almak oldukça güç ve bir o kadar da bıçak sırtı bir iş hiç kuşkusuz. Yaşanmış olaylara sadakat, yazarın alanını zaman zaman daraltabilecek katı bir sınır. Fakat Paula McLain’in bu sınırı yumuşatabilen bir yazar olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Güneşi Kuşatmak’ta da Beryl Markham ne göklere çıkarımıyor ne de yerin dibine sokuluyor. Beryl Markham’ı Afrika güneşi altında yetişen bir başak gibi, kalın kabuğu ve yumuşak özüyle betimlemeyi başarıyor Paula McLain. Her ne kadar arka kapağında roman, “Beryl, hayal kırıklıklarıyla sonlanan başarısız ilişkilerinden sonra kendini karizmatik safari avcısı Denys Finch Hatton ve Out Of Africa kitabının yazarı Karen Blixen’la tutkulu bir aşk üçgeninin içinde bulur,” şeklinde tanıtılsa da, ben Güneşi Kuşatmak'ı, aşk etrafında şekillenen bir hikayeden ziyade güçlü ve tutkulu bir kadının hayatın içinde kendi yolunu ve yerini bulma serüveni olarak okudum. Çağının ötesinde, toplumsal rollerden azade, güçlü ve bağımsız kadın figürünün güzel bir örneği Beryl Markham. Paula McLain de, örneğin Markham’ın Atlantik’i geçişinden ziyade onun karakter özelliklerini mercek altına alarak, Güneşi Kuşatmak'ı basit bir macera romanının ötesine taşımayı başarmış. Sözün özü; sizi zaman zaman Afrika’da bir at sırtında zaman zama da Atlantik üzerinde bir uçakta hissettirecek bu roman şu sıcak yaz günleri için doğru bir tercih olabilir.
Yeni yorum gönder