Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Bir dünya şimdi cepte



Toplam oy: 1379
Bruno Barbey
Fotoğrafevi Yayınları
Hem dünyayı göster hem de lezzet katarak yap bunu.

Fas doğumlu bir Fransız olan, Bruno Barbey ile, Mayıs 2008'de, 1968 olaylarının 40. yılı dolayısıyla açılan 1968 olaylarına tanıklık eden, ‘Mayıs 68’ sergisi ve 1968 isimli kitabı…

 

 

2009 yılı Şubat ayında, bir ulusun ruhunu gerçek anlamda yansıtan ‘İtalyanlar’ sergisi ve albümü için İstanbul’a geldiğinde, Beyoğlu’nda buluşmuştuk.

 

 

 

 

 

Sakin, kararlı tavırları ile sürekli çevresini izlerken, sanki çaktırmadan bakar gibi bir hali vardı. Bu kadar çevreye karşı ilgisiz izlenimi veren duruşun altında insanları fotoğraflaması bana hep ilginç gelir.

 

 

Yoğun çalışan ve her zaman bir projesi olan fotoğrafçı Barbey, dünyadan pek çok fotoğrafçının katıldığı ‘Türkiye’de Zaman’ sergisi ve İstanbul’un 2010 Avrupa Başkenti olmasına ilişkin 'Bruno Barbey’in İstanbul’u’ dahil, bugüne kadar İstanbul'da birçok etkinlikte yer aldı. Şimdi ise Türkiye’de Fotoğrafevi Yayınları tarafından yayınlanan 3. fotoğraf albümü çıktı. Bu albümle birlikte onun gözünden, 1960 yılından bu yana çektiği, insansız karenin olmadığı 120 fotoğraf ile karşı karşıyayız.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1968 yılından bu yana Magnum'un bir üyesi olarak fotoğraf çeken Barbey, kaliteyi canlı tutabilmekteki başarısını ve heyecanını nasıl koruduğunu merak edip, sorduğumda; "Dünyada ve çevrenizde neler olup bittiğini bilmek için, her şeyi çok yakından izlemek gerek. Bunun yanı sıra, yeni teknoloji çok ilginç. Çok olasılık var. Yaşamı ve yeni teknolojiyi takip edip, ilerleyen zamana karşı her zaman uyanık olmalıyız. Projelere devam etmek lazım. Projeme başlamadan önce çok araştırma yaparım. Bu da benim, konuyu daha iyi algılamamı sağlıyor" cevabını verdi.

 

 

Türkçe, İngilizce ve Fransızca yazılan önsözlerde "Hem dünyayı göster hem de lezzet katarak yap bunu" diyen, eleştirmen Herve Le Goff; "Bruno Barbey, kıdemini Vietnam’da geçirdiği trajik saatlerle kazandı. 1968 Mayıs’ında Paris ayaklanmasının muhabiriydi, yakın doğuda Filistin direnişine, Doğu Avrupa komünist rejimlerin yıkılışlarına tanıklık
etti ve 1991 yılındaki Kuveyt çatışmasında çölün alev alev yakılışını anlattı. …… Gazeteler ve okuyucuları başka türlü fotoğraflar talep etse de, her zamanki bilgilendirme misyonundan asla taviz vermedi." Belgesel fotoğrafçılığının vazgeçilmezlerinden olan ve gerçekliğe gerçeklik katan, kararlı bakış açısını vurguluyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1980 yılında Hindistan’ın Bombay bölgesinde çektiği fotoğrafı kapakta görüyoruz. Yerde uzanmış yatan Hintlinin rüyası sanki bir film şeridi gibi bize sunuluyor.

 

 

Çok düşündüm...

 

 

Acaba bu eser, büyük ebatlarda, şık basılmış, pahalı, çoğunlukla kütüphanelerimizde koruduğumuz bir albüm mü olsaydı? Yoksa küçük boyutta fiyatı makul, taşınması kolay bir albüm mü?

 

 

Şık ve pahalı pek çok fotoğraf albümü varken, dünyayı ve yaşanmışlıkları izlemenin muhteşem anlatıldığı görsel şölen için kolay olduğundan, tercihim 'cep kitabı' oldu. Evet! Bir dünya şimdi cepte….

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.