Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Evvel zaman içinde Bir Zamanlar Anadolu’da



Toplam oy: 1078
Ercan Kesal
İthaki Yayınları
Evvel Zaman, Bir Zamanlar Anadolu'da filminin yaratım sürecine bizi dahil ederken sinemayla ilgilenenler için de bir ilham kaynağı olarak raflardaki yerini alıyor. Nuri Bilge Ceylan'ın Altın Palmiye Ödülü'nü kazandığı haberi ise bu yazıyı daha anlamlı kılıyor.

"Her seferinde, elimizdeki parçaları yeniden ve kendi icat ettiğimiz bir ‘puzzle’ gibi dizip, yeniden oluşturduğumuz ‘gerçeğe’ şaşırarak bakıyorduk işte..." (Ercan Kesal, Evvel Zaman)

 

Bir film yapma fikri ne zaman zihne düşer? Bir filmin isim yolculuğunda nelerle karşılaşılır? Bir film ekibi nasıl kurulur, mekân- oyuncu seçimleri nasıl yapılır? Bir filmin senaryosu oluşturulurken yapılan toplantılarda, buluşmalarda neler konuşulur? Peki bu “bir film”den kasıt, hayranlıkla izlediğimiz Bir Zamanlar Anadolu’da ise bu sorular daha da merak uyandırıcı olabilir mi?

 

Ercan Kesal, kendi hayatından öyküler sunduğu ve tadı damağımızda kalan Peri Gazozu'ndan sonra şimdi de bir film güncesiyle okuyucularının karşısına çıkıp, yukarıdaki soruların cevaplarını aramamızı sağlıyor.

 

25 yıl sonra aynı kasabada

 

İthaki yayınlarından çıkan Evvel Zaman, Ercan Kesal’ın da senaristleri arasında bulunduğu, Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği, Bir zamanlar Anadolu’da filminin bir fikir olarak konuşulduğu andan, film setinin son gününe kadar tüm ayrıntıları gün gün okuyucuyla buluşturuyor. Bu filmin Ercan Kesal’ın gerçek hayatından bir kesit sunması ve tüm bunların kitaba en yalın hâliyle yansıması, kitabı ayrıcalıklı kılan öğelerin başında geliyor elbette. Bir zamanlar doktor kimliğiyle gittiği yerlere, 25 yıl sonra bir senarist ve oyuncu kimliğiyle, dahası bir baba ve bir eş olarak yeniden gidiyor Kesal:

 

"25 sene önce yine senaryodaki gibi bir kasım ayında, Kırşehir Mermerler seyahat otobüsünden yolun kenarında inip, iki yılımı geçirdiğim bu tuhaf ve büyüleyici Anadolu kasabasının tek caddesinde korkuyla yürümüştüm. İşte 25 sene sonra, bu sefer bir Anadolu hikayesini Keskin’de film yapmaya gidiyoruz."

 

Kitap, bir filmin oluşum süreçlerini tüm çıplaklığıyla bizlere sunarken, aynı zamanda bir günce olması sebebiyle Ercan Kesal’ın içerideki hayatına, ev hâline, özlemlerine, sevinçlerine, hüzünlerine, hayattaki diğer rollerine de tanıklık etmemizi, onu daha yakından tanımamızı da sağlıyor:

 

"Evin önünde uzanan caddenin kaldırımında yürüdüm. Çocukluğum, ilk gençliğim... Otuz - otuz beş yıl öncesini düşünüyorum. Hava çok güzel. Annem, babam hâlâ hayatta ve şu evin üst katında benim oğlum var, annesiyle uyuyor."

 

Kitap, beş bölümden oluşuyor; Bir Zamanlar Anadolu’da filminin oluşum süreci; Sinema ve Bellek Kavramları, Filmin Hikâyesi, Oyuncu Seçimi, Mekanlar ve son olarak da Film Seti. Son bölüm olan Film Seti bölümüne diğer bölümlerde olmayan fotoğraflar ve Ercan Kesal’ın “Bugüne dair notlar” adını verdiği, sinemayla, filmle, kendisiyle ve hayatla ilgili vurucu, düşündürücü bir o kadar da mütevazi cümleleri eşlik ediyor:

 

"Mantık önemli. Karşısındakini dinleyen oyuncu mantıklı oyuncudur. "

 

"Çoğu zaman kervan yolda diziliyor. Her şeyin yüzde yüz ve mükemmel, tamam olabileceğine inanma."

 

"Saçma sapan bir iş mi yapıyoruz, yoksa bir başyapıt mı çıkarıyoruz? Allahım, umarım ikincisidir."

 

Kitabı okuduktan sonra filmi tekrar izleyin

 

 

Ercan Kesal’ın, kitaptaki bölümlerin arasına serpiştirdiği Andrey Tarkovski, Ingmar Bergman gibi yönetmenlerden alıntıladığı keyifli cümleler, gözden kaçırılamayacak çok kıymetli bir saygı duruşunu sembolize ediyor.

 

Kitapta, muhtarın kızının çay sunduğu veya yuvarlanan elma gibi çok sevilen bazı sahnelerin oluşum sürecine tanıklık etmek ve bu sahnelerin çok ciddi emeklerle çekildiğini öğrenmek de bende bambaşka güzel duygular uyandırıyor sinema sanatına dair.

 

Cannes film festivalinde Jüri Büyük Ödülüne lâyık görülen Bir Zamanlar Anadolu’da filmini, bu değerli kitabı okuduktan sonra tekrar izlemenin verdiği hazzı ise buraya yazmaktansa, aynı şeyi sizin de deneyimlemenizi ısrarla salık veriyorum. Sanırım bu deneyimi -belki de biraz doyumsuzlukla- filmin gösteriminden kısa bir süre sonra yaşamayı arzu edişim,  bu kitabın biraz geç kaldığını düşündürüyor bana.

 

Evvel Zaman, bir filmin yaratım sürecine bizi dahil etmesinin yanı sıra birçok senariste, senarist olmak isteyenlere, kısacası sinemayla ilgilenen herkes için bir ilham kaynağı olarak raflardaki yerini alıyor.

 

 

Bir yandan Nuri Bilge Ceylan’ın kulaklarını bu yazıyla çınlatıp, diğer yandan içimde yeni bir Nuri Bilge Ceylan filmini izleme arzusu canlanırken, Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nde Kış Uykusu filmiyle Altın Palmiye Ödülü’nü kazandığı haberi ise bu yazıyı benim için daha anlamlı hale getiriyor.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.