Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Kutsalın ölümü



Toplam oy: 956
Meltem Arıkan
Akılçelen Kitaplar
Meltem Arıkan, bu devrin çocuklarına dünyayı ve onu döndüren düzeni anlatıyor.

Sizin de aklınıza bazen Tanrı'nın bir yerlerde yanlış yaptığına ya da bir şeyleri yönetemediğine dair fikirler gelmez mi? Aklımın başıma erdiği zamandan bu yana, bir şekilde sürekli didiştiğim Tanrı'nın varlığından, günahsız çocukların öldürüldüğü sabahlarda daha çok şüpheye düşüyorum. Acaba diyorum Tanrı uyuyor mu? Dünyanın sonu bizim yaşadığımız şimdiki zamanda saklıysa eğer, kıyamet sen de kop kopacaksan. Peki ya, Tanrı yarattığı şeyden memnun kalmayınca intihar etmiş olabilir mi? Kutsalın ölümü mümkün mü?

 

Meltem Arıkan'ın son romanı Erospa’da da yarattığına dönüşen ve gaddarlaşan Tanrı'nın yarattıklarının dünyayı nasıl yok edebileceğini görüyoruz. Önceki kitaplarında daha gerçekçi yazan, ama ufak tefek fantastik kurgulara da yer veren Arıkan, bu sefer tamamiyle fantastik bir kurguyla okurlarının karşısında. Erospa'da zamanın dışındaki bir anın içerisinden bu devrin çocuklarına dünyayı ve onu döndüren düzeni anlatıyor.

Aşk Tanrıçası anlamına gelen Erospa, romanın içerisindeki en güçlü kahramanlardan biri aynı zamanda. Yalnız bu romandaki güç, bir iktidar ya da zenginlik ifadesi değil; bilgi anlamına geliyor. Böylece Erospa, 21. yüzyılda en büyük gücün bilgide olduğunu vurguluyor. Öte yandan, insan ve devlet bütün bilgiye sahipmiş gibi davransa da, aslında yeryüzündeki bilginin çok azına sahip. 

 

Arıkan'ın Erospa'sında dünyanın kurucuları yer alıyor. İnsanı proglamlayan ama insanın oyununa gelmeye ve insanlaşmaya başlayan Tanrı'nın, yarattıklarıyla baş edemediği noktada dünyanın sonunun nasıl yaklaşabileceğine dair bir fikir sunuyor. İşlere el koyan ise Ana Tanrıça oluyor. Hackerlardan destek alarak kurtarabileceğine inandığı 1'lerden ve 0'lardan oluşan sistemin devam etmesi yüzde 1'den daha düşük bir ihtimal. Sıçrayarak giden hikayeyi okurken kendinizi bazen bir dizinin içerisinde gibi hissediyorsunuz. İsimler ve zaman sıçramaları aklınızı biraz karıştırsa da, kahramanlar ve mekanlar günümüz yabancı dizileriyle haşır neşir olanların okurken gözlerinin önünde canlandırabilecekleri netlikte. 

 

Birçok alanda edebi ve akademik eserler veren Meltem Arıkan yıllardır bütün yazdıklarında ifade özgürlüğünü ve kadın haklarını savunuyor, ataerkil sistemle mücade ediyor, sansüre ve çocuk istismarına karşı duruyor. 2004 yılında yayınlanan Yeter Tenimi Acıtmayın romanı, dile getirdiği ensest ilişki nedeniyle, Türk aile yapısını feminist bir anlayışla yıkmaya çalıştığı suçlamasıyla Başbakanlık Küçükleri Muzur Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından yasaklanmış ve toplatılmıştı. Fakat kitabı için verdiği hukuk mücadelesini kazanan Arıkan aynı yıl aynı eseriyle Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü'ne layık görüldü. Meltem Arıkan'ın 2011 yılından bu yana makaleleri News Junkie Post, Index On Censorship, News Junkie Post, Archetype in Action Organization, Safe World for Women gibi internet portallarında yayınlanmaya devam ediyor. Arıkan’ın kaleme aldığı Galce-Türkçe oyun da önümüzdeki günlerde Galler'de sahnelenecek.

 

 


 

 

* Görsel: Ece Zeber

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.