"Daha sonra bana o gümbürtüyü sorduklarında, gümbürtü bütün betimlemeleri gölgede bıraktı, dedim." Uyandım. Zaman yok. Mekan yok. İdeoloji yok. Her nesne kendi kozmosunu oluşturmuş, uzamıyla barışık ve dağınık. Nesnelerin kendini sıkmadan tekrar edişi, kirlenişi ve sahipsizliğini hissettiğinde kazandığı gerçek özgürlüğü ile işbirliği diğer insanları da nesneye dönüştürmüş. Artık hepimiz, her şey baloncuklar gibi hafifçe yükselip alçalıp sağa sola doğru kayarak yolculuk ederken önümüze çıkan tüm bütünlerle, tüm partiküllerle selamlaşabilir, çarpışabilir, birbirimizin içinden geçerek saadeti veya yoksunluğu tarife kalkışabiliriz. Dayatılmış bir eklenme değil artık yaşadığımız. Ne tuhaf ki sosyoloji de yok. Bilgi de yok. Bilim de yok. Tek fark ettiğimiz, var olan nesnelere verdiğimiz isimler, hareketleri adlandıran fiiller, onların oluşturduğu hayallerin tuvale sığması, sığmaması, tuvalden taşması yahut bunların hiç önem taşımaması.
Uyandım. Bunun bir uyuşturucu travması, bunun bir koma hali, bunun bir ölüm öncesi sürrealizmi olduğunu tanımlayacaktım ki bir nesneye dönüştüğümü görmek, nesnelerle baştan kurduğum ilişkide konuşmamın şimdi bir anlam ifade etmemesi hoşuma gitti. Ezberlenmiş olan bırakıldı. Bulunduğum andan kesilip çıkartıldım ve başka anlara eklendim. Oradan da alındım ve diğer anlara kondum. Bu sürdü. Modern zamanların sürükleyiciliği hiçbir tarza, akıma, fikre ait olmamasıyla sonuç talep etmeyişini garanti altına aldı. Dinginlik ve fütürizm sigortalandı. Halüsinasyon akvaryumunda kolaj için ben de hazırdım. Dayatılmış bir eklenme değil artık yaşadığımız. İnsanı yoran kavramlar biterken sadece varoluş, evreni kapladı. Evren boş olmadığını kanıtlarken kolaj sürdü. Ay parmak uçlarıma, parmak uçlarım dev bitkilere, anatomi atlasları engin denizlere geldi – durdu. Biri bizi, bize has olanları kesip kesip yan yana yerleştirdi. Adamlar vardı. Kadınlar vardı. Doktor olduğunu sandığım bir adam vardı. Veya doktor olduğunu sandığım bir kadın vardı. Kir, pas, tortu, toz ve doğa nesneleri, bazı etler, bazı haller, bazı lekeler ve tanımsızlıklar, o duman hayatın tamamını kapatıyordu veya hayatın tamamını şekillendiriyordu. Hayatın tamamının olması hayatın bir tamamlanma olmasından ibaretti. Bunun bir sistem eleştirisi olarak kabul görülmesi de mümkündü elbette, ancak hayatın bir tamamının olması uğruna kendini simülasyona feda eden bir şeyin sıfırlanıp tekamül için hazırlanması fazla gümbürtü çıkartacaktı.
“Daha sonra bana o gümbürtüyü sorduklarında, gümbürtü bütün betimlemeleri gölgede bıraktı, dedim.”
Mantık dışılığın panayırı
Burroughs, “cut-up” tekniğini yazdığı romanlarda kullanırken bireyi, toplumu, sınıfsal farklılıkları, etnik yabancılaşmaları, “drug” kültürünü dışarıda bırakmaz. Hepsi topyekun bu kadraja dahil olur ve şiddetini temsil hakkını kazanır. Bu eğilimin nedeni Amerika’nın metamorfoz ilkeleridir; kimliğinin açığa çıkışı, açığa alınışıdır. Böyle bir okuma sayesinde Burroughs, sürrealizm yakıştırmasından da kurtulur. Böyle bir okuma sayesinde Burroughs, akıl dengesizliği iddialarından da paçayı sıyırır. Kuvvetlenir.
Kıta Avrupası’nda ise işin rengi başkadır; “cut-up” tekniğini andıran anlam yuvarlama diyebileceğim, durumun keskinliğini törpüleyerek onu olağana indirgemek, simgeler üzerinden yürürken masalsı, yadırgatıcı, ancak bir uyku halinin tüm olup bitene sirayeti esnasını kaleme almak, resmetmek Ror Wolf’un işidir. Ki yaptıklarını bir korku eseri olarak tanımlar. Çünkü bunlar zaten korkutucudur. İnsanın yaşaması korkutucudur çünkü. Karanlığın Faydaları adını verdiği romanında yirmi dokuz bölümde “birinin/birilerinin” gözlemleri ardı ardına metinlerle, kolajlarla sıralanır. Hep bir tablodan çıkma hevesi, hep bir ayağın kayması durumu, düşme, havalanma, uçma, toprağın altı, kapıların arkası, bölmeler, normal halini reddeden canlılar, nesneler, Capone’a indirgenmiş olağan biri, çürüme ve iç organlar felsefe eğitimi de görmüş Wolf’un dünyasında havaya yükselir; önce göğü, sonra yeryüzünü kaplar. Karanlığın Faydaları hâlâ cenin olduğunu algılayamayan insanın trajedisi, bir soytarılığın karşıt güzelliğidir. Yani hiçbir şey güzel olamaz. Çirkin ve kötü olanın, mantık dışılığın panayırındayızdır. Seyrettiğimiz, hoşumuza giden şey bozulmanın ritmi, yok oluşun verdiği hazdır.
Ror Wolf, bu mükemmel tasarı-kitapta dayatılmış bilincin saçmalığını “impromptu” (19. yüzyılda hazırlıksız, doğaçlama izlenimi uyandıran piyano parçalarına verilen ad) kurgusuyla gözler ve hafıza önüne sürüyor.
Gayet kaliteli basılmış kitap için tek üzüntüm, kimi kolajların çift sayfaya yayılması esnasında kimi yerlerinin ciltlenme noktasında görüntü kaybına uğraması. Ama o bile bir imgenin canınızı yakmasını engelleyemiyor.
Esrik bir zihinle okunduğunda, bakıldığında rahatsızlığınızla samimiyet kurabileceğiniz şahane bir büyüteç, Karanlığın Faydaları.
* Görsel: Kitaptan
Yeni yorum gönder