Sizler okuduğunuz kitapları idefix'te eleştirdiniz, biz de geçtiğimiz ay içinde gönderilen en iyi eleştiriyi seçip ödüllendirdik.
Ian McEwan'ın Sahilde romanını "Sahilde Aşk Başkadır" başlığıyla eleştiren Yadi Ö. D., bizden tam 250 TL değerinde idefix hediye çeki kazandı!
Siz de okuyun, eleştirin, gönderin, siz de kazanın!
Sahilde Aşk Başkadır
Yadi Ö. D.
Ian McEwan günümüz İngiliz yazarlarının en duyarlılarından ve her ne kadar kendisi kabul etmese bile ne yaptığını en iyi bilenlerindendir. Demeçlerinde bu ne yaptığını bilememe pozları, çoğu kez bana güzel olduklarının bilincinde olup da sanki öyle değilmiş gibi davranarak etrafa kıs kıs gülen kadınları hatırlatır.
McEwan'ın romanları ülkemizde maalesef hak ettiği ilgiyi görememişti. İlk bölümü tam bir edebi şölen olan ve yazarına yeni bir Booker adaylığı getiren Kefaret romanının sinemaya uyarlanmasıyla ülkemizde de McEwan'ın romanlarına ilgi arttı. Geçen sene yayımlanan ve bir günü anlatan Cumartesi romanında yazar 11 Eylül olayına farklı bir açıdan yaklaşmıştı. Sadece ortaya çıkan metin değil, metnin yazılma serüveni de çok ilgi uyandırmıştı.
Bir geceyi anlatan son romanı Sahilde ise klasik bir McEwan romanı. Yazar bizi 1962 yazına, genç bir çiftin evlendikleri geceye götürüyor. Çiftin yaşayacağı trajedi daha ilk satırda okuyucuya bildiriliyor. Ya da bir anlamda okuyucuya yeni bir Ian McEwan romanı okuduğu hatırlatılıyor. "Gençtiler, eğitimliydiler ve o geceye, düğün gecelerine kadar ikisi de kimseyle yatmamışlardı; cinsel sorunlar üzerinde konuşmanın neredeyse olanaksız olduğu bir çağda yaşıyorlardı"
Kabul edelim, acımasız bir başlangıç. Bu cümleyle romana giren okuyucunun kendini kurtarması zor artık. Yapılacak tek şey yazarın olmayan merhametine sığınmak ve elde nelerin olduğuna bakmak.
Elde olanlar:
1. Genç bir kadınla, genç bir erkek.
2. Çiftimiz döneme göre uzun sayılan bir tanışıklığın ardından çok isteyerek evlenmişler.
3. Güzel bir sahile bakan bir balayı süitindeler.
4. Kuramsal olarak her şeyi yapabilirler.
Son derece vaatkar bir denklem. Ama McEwan kendisinden bekleneni yapıp, değişik bir çözüm getiriyor.
Edward ve Florence'ın evliliğe uzanan aşkı dışarıdan bakıldığında gıpta edilecek cinstendir. Ama ertelenen sorunlardan ve içlerini kemiren kuşkulardan evlilik gecelerinde, Chesil sahilindeki bir otel odasında artık daha fazla kaçamazlar. Edward'ın, geçiş sancılarının iyice çekilmez kıldığı dönemin püriten ahlak anlayışından kaynaklanan kösnül açlığı ve basit bir performansa indirgediği cinsellik, Florence'ın ilk geceye ve cinselliğe dair, metaforlarla altı durmadan beslenen bir ateşi andıran ve salt fiziksel tiksintiden daha büyük, daha derin olduğunu bildiği korkusu geceyi iyice uzatır. Bir de bunlara geçmişin hayaletleri eklenince önce balayı odası, sonra iki kişilik küçük yatak giderek kalabalıklaşır. Başlarda iki taraf da kendilerini suçlar. (Her iyi âşık gibi.) Sonra yargılar giderek daha da acımasızlaşır. Suçlu elbette karşıdakidir. (Her normal insan gibi.) Ortada anlaşılmaz bir oyun vardır artık ve iki taraf da dürüstlüğün karşıdakini üzeceğine inandığı için oynanan oyun her geçen dakika masumiyetini biraz daha yitirir.
Bizlerse okuyucu olarak, genç çifti bekleyen trajediyi sezdiğimiz ve onlar için üzülmeye çoktan başladığımız halde delice bir iştahla okumaya devam ederiz. Bir anlamda, okumanın verdiği hazzı, çiftin mutluluğuna tercih ederiz. Evet, onlar adına çok üzülürüz, tatlı tatlı anlaşmak varken nereden çıkmıştır bu sorunlar, oysa ne kadar da gençtirler... Ama her "masum okuyucu" gibi iyi bir roman okuduğumuz için başlarına gelen felaketten de benzersiz bir haz alırız. Romanı bitirip, yazarın merhametsizliğinin okuyucunun merhametsizliğine karıştığını anlayınca da, kendimizi suçlamayı bir kenara bırakıp, McEwan’a bir kez daha şapka çıkarırız.
Fonda derin değişimlerin ve çalkantıların yaşandığı 60 yılları anlatan bu küçük roman, genç bir çiftin arasındaki ilişkiye odaklanarak Batılı okura yer yer nostaljik bir tebessüm yaşatırken, Doğulu okura ise bugünüyle ilgili çok şey söylemekte.
Rahatlıkla denilebilir ki, Sahilde romanı yazarın en sarsıcı, en zarif, en yoğun romanlarından biri.
Benim eleştirim öncelikle bu eleştiriyi en iyi diye seçen kardeşime.Roman alırken biz okuyucuları satın alma konusunda motive eden en önemli faktörlerden biri nedir? MERAK!!! Kitabın arka kapağında ki özet konuya bir göz atarız. MERAK uyandırırsa alırız. MERAK ettiğimiz unsurlardan biri de son sayfayı okuyup kitabı kapattığımızda hissedeceğimiz duygulardır.(sevinç,çoşku,hüzün,keder vs..) İyi de güzel kardeşim. Yani bu eleştiriyi en iyi seçen kardeşim. Ö.D adlı kişi sağolsun kitabın nasıl biteceğine dair apaçık yazmış. TRAJEDİ! diyor. Ben şimdi o kitabı nasıl alayım? Ya da bizler niye alalım? Kitabın bir trajediyle biteceğini, genç çift için olayların kötü bir finalle sonuçlanacağınız açık açık yazmış ve söylemiş.Bu şuna benziyor; siz hiç bir filimi izlemeden önce, finalde başrolde ki adamın öleceğini söylediklerinde o filimi izlemek istermisiniz.Hayır tabii ki. Bunu söyleyerek biz izleyicilerin MERAK duygusunu sıfırlarsınız. O zaman çoğu kimsede izlemez.İşte eleştirmenin kitabın sonunun hangi duygu formasyonlarında(TRAJEDİ) bitecğini açık açık yazdığı eleştiriden bir parça.okuyun lütfen. Bravo valla.kitabı merak ediyordum daha evvelden. bugünde kitabı satın alacaktım. ama artık hiç almayı düşünmüyorum. sevgili okuyucular siz alır mıydınız?
Bizlerse okuyucu olarak, genç çifti bekleyen trajediyi sezdiğimiz ve onlar için üzülmeye çoktan başladığımız halde delice bir iştahla okumaya devam ederiz. Bir anlamda, okumanın verdiği hazzı, çiftin mutluluğuna tercih ederiz.
Yeni yorum gönder