Duruşmalardan yasaklara zaman aşımından şiddete bu haftanın düşünce özgürlüğü bülteni:
İnsanlığa karşı suç zaman aşımına uğradı
2 Temmuz 1993'te, Madımak Oteli'nde 35 kişinin yakılarak öldürülmesine ilişkin dava Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Mahkeme Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına dayanarak eylemi ‘insanlığa karşı suç’ kabul etti. Ancak ‘insanlığa karşı suç’larda zaman aşımı olmamasına rağmen mahkeme sanıkların kamu görevlisi değil sivil olmalarını gerekçe göstererek davayı düşürdü. Sanıklar Cafer Erçakmak ve Yılmaz Bağ'ın ölmeleri; Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu yönünden ise zaman aşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verdi. Kararın ardından polis davayı izleyen kalabalık grubu biber gazı ve copla dağıttı.
Kütahya’da Kürt işçilere linç girişimi
Kütahya'nın Emet ilçesinde, bir ilçe sakiniyle iki Kürt işçi arasında yaşanan gerginlik 16 Kürt işçiye yönelik linç girişimine dönüştü. İşçilerin PKK bayrağı açtıkları söylentileri üzerine 500’den fazla kişi işçilerin kaldığı binaya girmek istedi ve taşlarla saldırdı. Emet'teki Anadolu Öğretmen Lisesi inşaatında çalışan işçilerin sığındığı sağlık ocağı grup tarafından taşlandı. İşçilerin kaldığı çadırlar yakıldı. Toplu halde İstiklal Marşı'nı okuyan linççiler PKK aleyhinde sloganlar attı. Polis kalabalığı dağıtmak yerine, ‘sakinleştirmek’ amacıyla işçilerin bulunduğu özel idare binasına Türk bayrağı dikti. İşçileri ilçe dışına çıkartmak için üzerlerine polis kıyafeti giydirildi. Geceyi Kütahya Emniyet Müdürlüğü’nde geçiren işçiler sabah saatlerinde memleketlerine gönderildi.
Şık ve Şener bir yıl sonra özgür
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Oda TV davasında tutuklu yargılanan gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener, Coşkun Musluk ve Muhammet Sait Çakır gözaltına alındıktan 375 gün sonra tahliye edildi. Tahliye kararına gazetecilerin 'tutuklu kaldıkları süre' ve 'suç vasfının değişmesi' gerekçe gösterildi. Ahmet Şık’ın avukatı Fikret İlkiz, “Tek bir delil yok. İddianameyle bir örgüt yaratmaya çalışıyorsunuz” dedi.
Ahmet Şık cezaevinden çıkarken, “Bize bu komployu kuranlar, polis de, savcılık da, yargı da bu cezaevine girdiğinde Türkiye’ye adalet gelecek” şeklinde konuştu. Nedim Şener de ilk yapacağı haberin Hrant Dink’le ilgi olacağını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “’Hrant için adalet için’ diyerek cezaevine girdim, aynı sözlerle çıkıyorum. Hrant cinayetine karışanların yargılanması için çalışacağım… gerçek hapsedilemez”.
Duruşmayı takip eden Akşam yazarı Tuğçe Tatari ise Twitter’dan, hakimin “Tahliye olan arkadaşlar kanal kanal gezerse haklarında işlem başlatırım” uyarısında bulunduğunu söyledi.
Taraf ile hükümet mahkemelik
Başbakan Erdoğan ile Taraf yazarı Ahmet Altan arasında Stratfor belgelerinin gazetede yayınlanması üzerine çıkan sözlü tartışma mahkemeye taşındı. Erdoğan, ‘2 yıllık ömrü kaldığı’ yönündeki istihbaratı yayınlayan Taraf’ı müzik kutusuna benzetmiş; “1 lira atarsınız istediğinizi çalar” sözleriyle suçlamıştı. Altan da Erdoğan’a “Alaturka” başlıklı yazısında cevap vermişti. Stratfor'un en önemli bilgi kaynağının Başbakan Erdoğan'ın başdanışmanı olduğunu söyleyen Altan "… parayı atınca o müzik başka yerde değil Başbakan’ın odasında çalıyor" demişti. Bu sözler üzerine Erdoğan, Altan’a ‘kişilik haklarına saldırdığı’ gerekçesiyle 30 bin TL’lik tazminat davası açtı. Davaya karşılık Taraf da Erdoğan’ın kullandığı 'küstah', 'taşeron' ve 'müzik kutusu' ifadelerini yargıya taşıdı ve 30 bin TL’lik tazminat istedi.
Gazetenin bir diğer yazarı Roni Margulies de İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’le davalık oldu. Margulies gazetedeki köşesinden Şahin’in kendisine 5 bin TL’lik tazminat davası açtığını duyurdu. Margulies dava konusu yazısında ‘Hepiniz Ermenisiniz, Hepiniz piçsiniz’ pankartları taşınan bir mitingde konuşma yapmakla suçluyor, ırkçı olduğu için hakkında dava açılması gerektiğini söylüyordu.
THY iç hatlarda Taraf alımını durdurdu
Taraf’ın 14 Mart tarihli “Tek rakibimiz THY” başlıklı haberine göre Türk Hava Yolları Mart ayı itibariyle gazetenin iç hatlarda alımını durdurdu. Taraf’la birlikte Takvim, Bugün ve Güneş gazetelerinin de uçaklara sokulmaması kararı da alındı. Habere göre dış hatlarda da gazete alımı düşürüldü. 51 bin tirajlı Taraf 850 adetten 150’ye düşürülürken 30 bin tirajlı Milli Gazete ise 230’dan 422’ye çıkarıldı.
Vali Mutlu’dan Newroz yasağı
BDP İstanbul’daki Newroz kutlamasını 18 Mart Pazar günü Zeytinburnu Kazlıçeşme’de yapacağını duyurmuştu. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ise Pazar günü kutlamaya izin vermeyeceklerini, ancak resmi tatil olmayan Newroz gününde, yani 21 Mart Çarşamba günü yapılırsa izin vereceklerini söyledi. BDP İstanbul il örgütü ise karara sert tepki gösterdi. Parti, geçtiğimiz hafta içinde 8 Mart Kadınlar Günü etkinliğinin 11 Mart Pazar’da kutlandığını hatırlattı. Valiliğin verdiği kararı siyasi olarak değerlendiren BDP “Duyuruların, hazırlıkların yapıldığı, büyük bir mali harcamanın gerçekleştiği bir etkinliği iki gün kala basına demeç vererek engellemeye çalışmak keyfiliktir, sorumsuzluktur” dedi. BDP ‘yürütmeyi durdurma’ için başvuru yapacağını bildirdi. Partinin İstanbul Eşbaşkanı Asiye Kolçak da yasaklama kararına rağmen 18 Mart Pazar günü Kazlıçeşme'de olacaklarını ilan etti.
Diyarbakır’da Newroz afişleri toplatıldı
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi BDP’nin Newroz kutlamaları için hazırladığı ve kentteki billboardlara asılan el ilanları ve afişler için yasaklama ve toplatma kararı verdi. Kararın ardından billboardlara asılan afişler söküldü. Karara gerekçe olarak ’An Azadi An Azadi’ (Ya özgürlük ya özgürlük) ibaresi gösterildi. Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. maddesine dayandırılan kararda afişlerin PKK/KCK örgütünün “direniş hamlesini benimsediği” ifade edildi.
Dink’i ‘uyaran’ MİT görevlilerine takipsizlik
Dink ailesi, Agos gazetesinde yayımlanan ‘Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'in yetimhaneden alınmış bir Ermeni kızı olduğu’ haberi üzerine Hrant Dink'i İstanbul Valiliğinde ‘uyardıkları’ ileri sürülen 2 MİT görevlisi hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Ankara Cumhuriyet Savcısı Murat Demir, soruşturma sonucunda, “şüphelilerin eylemlerinin görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma mahiyetinde olduğu, ancak ceza zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle 'kovuşturmaya yer olmadığına karar' verildiğini” bildirmişti. Dink ailesi bu karara, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz etmiş; mahkemenin şüphelilerin Hrant Dink ile İstanbul Valiliğinde görüştükleri tarihi, yani 24 Şubat 2004'ü esas aldığını, oysa suçu oluşturan hareketlerin Hrant Dink'in öldürüldüğü 19 Ocak 2007'ye kadar devam ettiğini söylemişti. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi ailenin itirazını reddetti. Kararda CMK’nın 172. maddesine referans verilerek, “Kovuşturmaya yer olmadığına karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz”, dendi.
İslami çevrelerden Dink için adalet talebi
Kamuoyunda İslami kimlikleri ile tanınan yazar, aydın, STK ve camia temsilcileri Hrant Dink davası için adalet çağrısı yaptı. İmza kampanyası metninde 5 yıl önce işlenen cinayetin aydınlatılması için gerekli iradenin oluşmadığı belirtiliyor. “ ‘Hak’ söz konusu olduğunda, Müslümanlar meselenin tabiî ve zaruri tarafıdırlar”, deniliyor. Kampanya www.adalettalebimizvar.com sitesinden yürütülüyor. Facebook ve Twitter’da da şu sitelerden yürütülüyor:
https://www.facebook.com/adalettalebimizvar
https://twitter.com/#!/adalettalebimiz
Türkiye ‘orantılı güç’ kullandığında ısrarcı
Türkiye, 2004'te polisin açtığı ateş ile evlerinin önünde yaşamını yitiren 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) savunma yaptı. Savunmada Uğur'un 13, babasının ise 8 kurşunla öldürülmesi ‘orantılı güç kullanımı’ olarak değerlendirilirken ilk ateşi baba ve oğlunun açtığı, Ahmet Kaymaz’ın beş, Uğur Kaymaz’ın da sekiz kez ateş ettiği söylendi. Kaymaz davasında savunma avukatlarının delillerinin birçok şüphe taşıdığı aile avukatlarınca dile getirilmişti. Adli tıp raporu da delillerdeki çelişkileri ortaya çıkarmıştı:
- Savunma, Uğur Kaymaz'ın, 12 yaşında olmadığının kanıtı olarak bıyıklarını, koltuk altındaki tüyleri gösterdi. Ancak bu iddia adli tıp raporlarıyla yalanlandı.
- Adli tıp, babasının ardından sokağa terlikle çıkan Uğur'un kalaşnikof taşıyamayacak kadar küçük olduğu yönünde rapor hazırladı.
- Adli tıp raporunda çatışma yaşanmış olsa bile sıralı biçimde sırtından dokuz kurşun yaralanan birisinin çatışmayı sürdüremeyeceğine dikkat çekildi.
16 yıl sonra işkence tazminatı
Manisa Emniyet Müdürlüğü, 26 Aralık 1995 tarihinde düzenlediği operasyonda, bir vagona “Paralı eğitime hayır” yazdıkları gerekçesiyle evlerini bastığı çoğunluğu öğrenci 16 genci gözaltına almıştı. Gözaltında işkence gören, 2.5 ay ile 2 yıl 3 ay arasında değişen sürelerde cezaevinde kaldıktan sonra beraat eden 16 gencin açtığı tazminat davası, olaydan 16 yıl sonra sonuçlandı. Uzun gözaltı süresi nedeniyle AİHM’de Türkiye’yi 13 bin 800’er Euro para ödemeye mahkum ettiren gençler, İçişleri Bakanlığı’na açtıkları davada da 10 bin ile 25’er bin TL arasında tazminat kazandı. İçişleri Bakanlığı’nın itirazını reddeden Danıştay, işkence gören gençlere 10 bin ile 25’er bin TL arasında tazminat ödenmesi kararını onadı.
Mahkeme vicdani reddi tanıdı, vicdani retçiyi tanımadı
24 Şubat’ta tahliye edilen vicdani retçi Delice’yle ilgili Malatya Askerî Mahkemesi’nin gerekçeli kararı açıklandı. Malatya Askerî Mahkemesi, vicdani ret hakkını din ve vicdan özgürlüğü içinde değerlendirerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının esas alınması gerektiğini belirtti. Ancak mahkeme Delice’nin vicdani ret açıklamalarını ‘ikna edici’ bulmadı.
Kararda geçen yıl AİHM’in Yehova Şahidi Bayatyan’ın reddini din ve vicdan özgürlüğü kapsamında değerlendiren kararına atıfta bulunuldu. Mahkeme iç hukukta konuyla ilgili yasal düzenleme olmasa da Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraf olduğunu ve AİHS’in uygulayıcısı olan AİHM kararlarının, iç hukukta dikkate alınması gerektiğini, bunun “anayasal zorunluluk” ve “ahde vefanın gereği” olduğunu belirtti.
İnternet yasaklarında yüzde 100 artış
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), Dünya Siber-Sansürle Mücadele Günü ilan edilen 12 Mart’ta ‘İnternet düşmanı ülkeler’ listesini yayınladı. Listede Türkiye ‘gözetim altındaki ülkeler’ arasında sayıldı. 10 Şubat 2012 itibariyle Türkiye'de 15 bin 596 sitenin ya yargı kararıyla ya da Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) inisiyatifiyle erişime kapatıldığını aktaran örgüt bunun geçen yıla nazaran % 100’lük bir artış olduğuna işaret etti. 2011 yılında şans oyunları, pornografik içerik, çocuk istismarı veya yayın haklarını ihlal eden sitelerin yanı sıra Kürt sorununu temel alan 15 kadar haber sitesinin de yargı kararlarıyla yasaklandığını belirtti. Yasaklı siteler içerisinde www.firatnews.ws, www.gundem-online.net et www.welat.org de bulunuyor. RSF ayrıca, www.savaskarsitlari.org sitesinin sahibi Halil Savda, askerlik hizmetini eleştirdiği için Şubat 2012'de beş ay hapse mahkum olduğunu hatırlattı; Ekşi Sözlük sitesinin bir yazarının da 10 Ağustos 2011'de "Din saçmalığı" başlıklı bir yazı yazdığı için "dini değerleri aşağılamak" iddiasıyla yargılandığını dile getirdi.
Yazar Müge Tuzcu gözaltında
Diyarbakır’da düzenlenen KCK operasyonunda aralarında yazar Müge Tuzcu’nun da bulunduğu 21 kişi gözaltına alındı; Kayapınar ilçesinde bulunan BDP Siyaset Akademisi'ne yapılan baskında bilgisayar ve evraklara el konuldu. "Ben Bir Taşım" isminde bir kitabı bulunan Tuzcu, Diyarbakır'daki Sarmaşık Derneği'nde gönüllü olarak yaptığı "Toplumsal Travma"ya ilişkin çalışmalarıyla tanınıyor. Bianet’e konuşan avukatı Erhan Ülküt yazarın Diyarbakır Siyaset Akademisi’nde yaptığı 15 dakikalık bir görüşme nedeniyle gözaltına alındığını tahmin ediyor.
Çocuklar İçin Adalet Takipçileri (ÇİAT), Müge Tuzcu için adalet istemiyle bir imza kampanyası başlattı. Kampanyaya Şahika Yüksel'den Gençay Gürsoy'a, Latife Tekin'den İsmail Beşikçi'ye, Aslı Erdoğan'dan Osman Kavala'ya binin üzerine katılımcı imza attı.
Yuhalamayı eleştirene 2 yıl hapis talebi
Antalya'da geçen yıl Yükseköğretime Geçiş Sınavı'ndaki (YGS) 'şifre' iddialarını protesto eden gruba, 'yuh' diye bağıran dönemin Antalya Vali Yardımcısı Metin Borazan'ı ayrı ayrı yaptıkları basın açıklamalarında eleştiren Türkiye Komünist Partisi (TKP) Antalya İl Başkanı Dr. Levent Tunçel ile Eğitim- İş Sendikası Antalya Şubesi Başkanı öğretmen Mehmet Balık hakkında dava açıldı. Savcı, Tunçel ve Balık’ın basın açıklamalarında kullanılan “hafiyelik yapıyor” ve “kimin borazanıdır” ifadelerinin hakaret niteliğinde olduğunu savundu. Sanıkların, ‘kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’ suçunu tanımlayan TCK 125. Madde gereğince 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları talep edildi. Duruşma 13 Haziran 2012 tarihine ertelendi.
Düşünce özgürlüğü sempozyumu
PEN Türkiye Merkezi, Türkiye Yazarlar Sendikası, Çevirmenler Meslek Birliği veTürkiye Yayıncılar Birliği, uluslararası örgütlerin katılımıyla “12'den 12'ye Düşünce ve İfade Özgürlüğü” isminde bir sempozyum düzenledi. Sempozyumun açılış bölümünde, uluslararası örgütler Türkiye'deki ifade özgürlüğü ihlallerine dikkat çekti. PEN Uluslararası Başkanı Ralston Saul’un yanı sıra Fransa, Makedon, Danimarka, Mısır, Almanya ve Katalan PEN Başkanları da destek mesajlarını iletti. Tutuklu bulunan Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Tuncay Özkan, Ayşe Berktay, Büşra Ersanlı ve Mahmut Alınak’ın mesajları okundu. Alınak'ın kızı, babasının Köpekler Manifestosu kitabının yayınlanacağını kamuoyuna duyurdu.
Sempozyumunun sonuç bildirgesinde, yazar ve gazetecilerin derhal serbest bırakılmaları, antidemokratik yasa ve uygulamaların kaldırılması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun düzenleme yapılması talep edildi.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, "Türkiye sanki yeni düşüne özgürlüğü ile ilgili çalışma yapıyormuş gibi algılanıyor bazen. Türkiye, bu konularda çok adım attı" dedi.
Hükümetten ifade özgürlüğü paketi
Kanal 7'de yayınlanan Başkent Kulisi programına katılan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, demokratikleşme konusundaki soruları cevapladı. Atalay, Adalet Bakanlığı’nın düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması konusundaki bir paket üzerinde çalıştığını ifade etti. Atalay paketin“Türkiye’de eğer halen varsa düşünce ve ifadenin önündeki engelleri rafa kaldırmak” ve şiddet içermeyen düşüncenin önünü açmak amacıyla hazırlandığını söyledi.
Bu konuda hükümeti eleştirenleri ‘insaf ile bakmaya’ çağıran Atalay, 10 yıl önceye nazaran oldukça ilerlediğini savundu; artık işkencelerle, faili meçhullerle ve insan hakları ihlalleriyle beraber anılmadığını ifade etti.
Geçen haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları:
· 'Yumuşak Makine' kitabının yayıncısı İrfan Sancı ile çevirmeni Süha Sertabiboğlu hakkında kitabın müstehcen içeriği olduğu gerekçesiyle açılan dava İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bilirkişi raporu beklendiği için duruşma 8 Mayıs 2012 günü saat 10:00’a ertelendi.
· Ölüm Pornosu adlı kitabın çevirmeni Funda Uncu ile Ayrıntı Yayınevi Genel Müdürü Hasan Basri Çıplak’a açılan dava İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Kitabı inceleyecek bilirkişi bulunamadığı için duruşma ertelendi. Gelecek duruşma 8 Mayıs 2012 günü, aynı mahkemedeki ‘Yumuşak Makine’ duruşmasının ardından görülecek.
· Hacı Orman ve 26 kişiye Atılım gazetesi ile Sanat ve Hayat Dergisi'nin yayın komisyon başkanlığını yürüten Kutsiye Bozoklar'ın cenaze törenine katıldığı için açılan dava Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Savcılık iddianamede, cenaze töreninde yapılan konuşmalar, atılan sloganlar ve flamalar üzerine soruşturmayı başlattığını belirtmişti. Mahkeme heyeti 25 sanığı ‘terör örgütü propagandası’ yapmaktan mahkum etti. Hacı Orman ile ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 13 sanık 1 yıl 15 gün, 12 sanık da 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Yeni yorum gönder