Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Düşünce Özgürlüğü Bülteni (18 Mayıs 2012)



Toplam oy: 480

Cihan Kırmızıgül'den tutuklu gazetecilere bu haftanın düşünce özgürlüğü ihlalleri:

 

Poşu davasından 11 yıl hapis çıktı

 


20 Şubat 2010 tarihinde Kağıthane’de bir markete molotof kokteyli atılmış, o gün Kağıthane’de yürüyen 22 yaşındaki Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül de boynundaki poşusu sebebiyle gözaltına alınmış, ardından tutuklanmıştı. Cihan’ı gözaltına alırken tutanak tutan polisler duruşmada molotof atan kişinin o olduğundan emin olmadıklarını söylediler. Gizli tanık da 3. duruşmada olay sırasında gördüğü şahsın o olmadığını belirtti. Geçen celsede 25 ay tutukluluğun ardından tahliye edilen Cihan, poşusundan başka delil olmadığı halde 11 yıl 3 ay hapse mahkum edildi. İddianamede Cihan’ın poşusu, “PKK, Kongra Gel terör örgütüne müzahir kitle tarafından gerçekleştirilen molotof kokteylli korsan gösteri, araç kundaklama vb. eylemlerde şüphelilerin tanınmamak için yüzlerini kapatmakta kullandıkları poşu” olarak tanımlanıyordu. Mahkeme de “poşu tabir edilen bez parçasının suçta kullanıldığı anlaşıldığından müsaderesine…” karar verdi.



 



Kırmızıgül’e PKK örgütünün çağrısı ve amaçları doğrultusunda yasadışı gösteriye katılarak etrafa molotofkokteyli attığı gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis, bir mağazaya taş ve molotof kokteyli atarak zarar verdiği gerekçesiyle 10 ay hapis, ‘patlayıcı madde bulundurmak’ suçundan da 4 yıl 2 ay hapis ve 100 TL adli para cezası verildi. Adliye çıkışında toplanan Kırmızıgül’ün üniversiteden hocaları, arkadaşları ve ailesi karara tepki gösterdi. Grup adına açıklama yapan Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Karlı, "O dosyada Cihan’ı suçlayacak bir delil bile yok." dedi.

 

 

 


 

 

 

“Allah-u Ekber” dedi hapis cezası aldı

 


Yakup Köse, 28 Şubat sürecinde İBDA-C üyeliğiyle suçlanarak 14 yaşında cezaevine girdi ve 10 yıl hapis yattı. Köse hakkında cezaevi avlusunda yüksek sesle“Allah Bismillah, Allah-u Ekber” diyerek tekbir getirdiği için ‘terör örgütüne yardım yataklık’ gerekçesiyle 1 yıl daha hapse mahkum edildi. Yargıtay’ın, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği cezayı onamasıyla hüküm kesinleşti. Taraf’ın haberine göre Köse karara şöyle tepki gösterdi:

 

“Yeni TCK’ya göre o dönem 7 yıl fazla hapis yattım. Benim bu cezamı ondan kessinler. Bunun için başvuru yaptım. Ayrıca örgüt üyeliğiyle suçlanan birisine yönelik bir de ‘örgüte yardım ve yataklık’ suçlaması da çok saçma. ‘Allah-u Ekber’ demek suçsa, Türkiye’nin yüzde doksanı bu suçu işliyor.”

 

 


 

 

 

 

 

Gazetecinin suçu: Devleti sıkıntıya sokmak

 


İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) adı altında 20 Aralık 2011'de yapılan operasyonla ilgili iddianameyi kabul etti. Çoğu gazetecilerden oluşan 44 sanığın aleyhindeki deliller ev aramasında bulunan kitaplar ile haber yapmak için gittikleri eylemlerden oluşuyor. İddianamede gazetecilerin “Türk Devletini sıkıntıya sokacak, kamuoyu önünde küçük düşürecek haberler peşinde koştuğu...” söyleniyor. İddianamede 12 sanığın, ‘KCK/PKK örgütü yöneticisi olmaktan’, diğer sanıkların da örgüt üyeliğinden cezalandırılması isteniyor. 3 sanık ise örgüt üyeliğiyle beraber Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu ihlal etmekle suçlanıyor.

 

İddianamede Dicle Haber Ajansı'nda (DİHA) çalışan gazeteci Evrim Kepenek'in ev aramasında bulunan "Bir çift küpe, ayakkabı bağcıkları ve tokalar" haberi ve BirGün gazetesi ile Fırat Haber Ajansı'nda (ANF) çalışan Zeynep Kuray'ın, Bingöl'de sekiz gerillanın öldürülmesinde kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığını araştırması gazetecilerin suç işlediklerine delil sayılıyor.

 

İlk duruşma, 10 Eylül'de Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda görülecek.

 

 

İddianamede çeviri taslağı da var

 


Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre KCK iddianamesinde tutuklu Zeynep Kuray’ın flaş belleğinde bulunan, annesinin eşi çevirmen Ali Berktay’a ait henüz yayınlanmamış çeviri kitabın taslağı da yer alıyor. Savcı Adnan Çimen, Fransa’da 2009 yılında Jean François Solnon tarafından ‘Le Turban et la Stambouline’ adıyla yayımlanan kitabın çeviri taslağındaki bazı ifadeleri ‘Türklere ve Türklüğe hakaret’ diye değerlendirerek 301. madde kapsamında tutanak altına almış.

 

Gazetenin haberine göre çevirmen Ali Berktay 301. maddenin, Hrant Dink ve Orhan Pamuk davalarının ardından kalkmış olması gerektiğini söyledi. Batı’yla Osmanlı’nın birbirine bakışını anlatan kitapta karşılıklı küfürleşmeler olduğunu ifade etti. Ayrıca, “İddianame, Zeynep’in gazetecilik dışında hiçbir şeyle uğraşmadığının kanıtıdır” dedi.

 

 

 

 


 

 

 

Türkiye’de İfade Özgürlüğü Raporu

 


Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye şubesinin bileşeni olduğu İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) adına Avukat Hüsnü Öndül'ün hazırladığı "Türkiye'de İfade Özgürlüğü: Mevzuat ve Yargı Gözlem Raporu Tespitler ve Öneriler" başlıklı rapor açıklandı. Raporda, ifade özgürlüğü açısından sorunlu yasalara geniş yer ayrılıyor, yasa değişikliği önerilerinin yanı sıra uygulamadaki aksaklıklara dikkat çekiliyor.

 

Raporda ifade özgürlüğünü engelleyen kanunlar içinde Terörle Mücadele Kanunu (TMK) önemli bir yer tutuyor. Kanunun kaldırılması ya da kanunda köklü bir değişikliğe gidilmesi öneriliyor. 1. maddede ‘terör’ün belirsiz, çok geniş ve şiddet unsuru ile çerçevelemeden tanımlandığı, 6. ve 7. maddelerin de ifade özgürlüğünü tehdit eder şekilde uygulandığı belirtiliyor. 5651 Sayılı internet suçlarını düzenleyen kanunda belli bir içeriğin değil tüm sistemin erişime kapatıldığına dikkat çekiliyor. Sorunlu bulunan diğer maddeler şunlar: Türk Ceza Kanunu 301 (Türklüğe hakaret), 215 (suçu ve suçluyu övme), 216 (halkı kin ve düşmanlığa tahrik), 285 (soruşturma gizliliğini ihlal) 288 (yargıyı etkilemeye teşebbüs) 226 (müstehcenlik); Siyasi Partiler Kanunu, 1117 Sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, 6112 sayılı Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Kanunu ve 5187 Sayılı Basın Kanunu.

 

Raporda yasaların uygulanmasına ilişkin de şu eleştiriler yöneltiliyor:

-          İddianame ve mahkeme kararlarında genellikle gerekçe bulunmuyor. Yasa maddesi belirtilerek ya da yasa maddesinin sözleri tekrarlanarak suç işlendiği sonucuna varılıyor.

-          İddianamelerde ve mahkeme kararlarında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına nadiren değiniliyor. AİHM tarafından sistematik sorun olduğu saptanan konularda savcı ve yargıçlar aynı hatalı uygulamayı sürdürüyor.

-          Şiddet unsuru içermeyen ifadeler Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) genel propagandayı yasaklayan maddeleri nedeniyle suç kabul ediliyor.

 

 

 

 


 

 

 

 

Milletvekilleri tutuklu kalacak

 

 

 


Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) tutuklu milletvekillerinin tahliyesi amacıyla Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 100. maddesinde değişiklik yapılması için verdiği öneri Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) tarafından reddedildi. TBMM Başkanı’nın öncülüğünde uzlaşan üç muhalefet partisi kanun maddesinin, hapis cezasının üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlarda milletvekillerinin tutuklanamayacağı yönünde değiştirilmesini önermişti. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik teklifi reddetmelerini “düzenlemenin suistimale müsait olabileceği” gerekçesiyle temellendirdi.

 

 

 


 

 

Seçilenler mahkemede

 


BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında Bitlis'te çıkan çatışmada yaşamını yitiren PKK üyesi Rıdvan Aktaş'ın cenazesine katıldığı gerekçesiyle "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" ve "Örgüt propagandası yapmak" suçlarından 15 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Aydoğan'ın milletvekilliği nedeniyle yargılamanın durdurulması talebini reddetti. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin ise 5 yıl hapsi isteniyor. Binici öldürülen PKK mensupları için saygı duruşunda bulunmakla suçlanıyor.

 

BDP’li Patnos Belediye Başkanı Yusuf Yılmaz ise hapse mahkum edildi. Yılmaz, 2011 yılında BDP ilçe örgütünün Şırnak’ın Uludere İlçesi kırsalında çıkan çatışmada yaşamını yitiren PKK üyeleri için düzenlediği açıklamasına katılmıştı. Özel Yetkili Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Yılmaz’a ‘terör örgütü üyeliği’ suçundan 6 yıl 3 ay, ‘polise mukavemet etmek’ suçundan da 1 yıl hapis cezası verdi. Kendisine verilen hapis cezasına tepki gösteren Yılmaz, polislerin hazırladığı iddianamelerin hakimler ve savcılar tarafından imzalandığını savunarak hükümeti BDP’li belediye başkanlarını hedef haline getirmekle suçladı.

 




 

 

 

 

Tutuklu yargılama AİHM’de mahkum

 

 


4 Ocak 2010’da gizli tanık ifadesine dayanılarak Siirt’te polis kulübesine molotof kokteyli attıkları iddiasıyla dava açılan 16 yaşındaki Rıdvan Demir ve 17 yaşındaki Agit Taşçı o tarihten beri tutuklu yargılanıyor. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren davada sanıklar ‘hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, örgüt propagandası yapmak, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak ve kamu malına zarar vermek’ ile suçlanıyor. Tutukluluğun uzaması ve yapılan itirazların reddedilmesi üzerine sanık avukatlarından Avukat Mesut Beştaş davayı AİHS’nin 5. maddesinde yer alan ‘Özgürlük ve Güvenlik Hakkını’n ihlal edildiği gerekçesiyle davayı AİHM’e taşıdı. Türkiye ise çocukların yargılandıkları suçlar göz önüne alındığında tutukluluk süresinin makul olduğunu savundu.

 

AİHM Beştaş’ı haklı bularak Türkiye’yi 2500 Euro tazminat ödemeye mahkum etti. Kararda, çocuk haklarına ilişkin mevzuata atıfla çocukların tutuklu yargılanmasının son çare olarak düşünülmesi gerektiği belirtildi. Mahkeme, tutuklama kararı için kuvvetli suç şüphesi gerektiğini, ancak belli bir zaman geçtikten sonra bunun da yetmeyeceğini vurguladı; tahliye taleplerinin sanıkların yaşları bile göz önünde bulundurulmadan matbu gerekçelerle reddedildiğini kararlaştırdı.

 

 

 


 

 

Penguen’e kundaklama

 

 

 


İki hafta önce İstanbul Beyoğlu'nda Penguen Dergisi'nin de bulunduğu dört katlı bir binada yangın çıkmıştı. İtfaiye ve polis raporları olayın kundaklama olduğunu ortaya çıkardı. Dergi, bu haftaki sayısına olay hakkında bir not ekleyerek konu hakkında soruşturma başladığını duyurdu ve “Bizim bildiğimiz tek şey yazıp çizmek, okuyucumuzu biraz gülümsetebilmek” dedi.

 

 

 


 

 

 

 

Grev pankartına ceza

 

 


21 Aralık'ta Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı sendikalar bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleşmişti. Adana’da Eğitim- Sen Şube Başkanı Güven Boğa Karşıyaka Endüstrisi Meslek Lisesi kapısına grev ilanı astı. Mahkeme pankartı asan 3 kişi için 154 TL, 2 kişi için de aynı fiili ikinci kez işledikleri için 500 TL para cezası kesti. Cezaya çarptırılanların arasında yer alan Eğitim Sen Adana Şube Başkanı grev yapılan işyerine “Bu işyerinde Grev Var” pankartı asılmasının duvarlara izinsiz afiş asma ile eşdeğer tutulamayacağını söyledi.

 




 

 

 

 

Trans kadın bara alınmadı

 

 


Eskişehir Toplum Gönüllüleri’nin (TOG) düzenlediği önyargılara ve ayrımcılığa karşı düzenlenen "Yaşayan Kütüphane" etkinliğinin ardından organizasyon ekibi ve katılımcılar gün sonunda gittikleri "Eskişehir UP’N DOWN" isimli kafe-bara alınmadılar. Kaos GL’nin haberine göre mekan çalışanları trans kadına “biyolojik kadın” olmadığı için içeri alınamayacağını söyledi. Duruma tepki gösteren grup yapılanın cinsiyet ayrımcılığı ve transfobi olduğunu ve bunun insan haklarına aykırı bir durum olduğunu vurguladı. Etkinliğe katılan başka bir trans olan Berk İnan; "Yaklaşık bir saat transfobik mekanın önünde bekledik. TOG ekibi ilk kez bizim alışık olduğumuz o mantıksız transfobiyle yüz yüze geldi, şaşırdılar hatta epey sarsıldılar ve tepki koydular” diye konuştu.

 


 


 



 Geçen haftanın ifade özgürlüğü duruşmaları:

 
Avukat Şiar Rişvanoğlu hakkında, 1, 2 ve 3 Mayıs 2010 tarihlerinde ROJ Tv'de yaptığı konuşmaları nedeniyle açılan dava Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmanın bilgilerine ulaşılamadı.

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.