Yeni bir öykü dergisi daha 1 Kasım itibariyle raflarda yerini aldı. Yayın yönetmenliğini Aykut Ertuğrul’un yaptığı Post Öykü’nün editörleri; Arda Arel, Burcu Bayer, Ertuğrul Emin Akgün ve İrem Ertuğrul.
Dergi, ilk sayısında, yakın zamana kadar edebi kanonun görmezden geldiği, çok anılıp hiç okunmayan, adı bilinip içeriğinden pek de bahsedilmeyen Amak-ı Hayal’i kapağına taşıyor. Filibeli Ahmet Hilmi’nin bu talihsiz eseriyle ilgili; N. Ahmet Özalp ile yapılmış bir söyleşi bulunuyor. Özalp ayrıca Amak-ı Hayal’in serencamı ile ilgili aydınlatıcı bir yazıyla katkı veriyor Post Öykü’ye. Öykücü ve eleştirmen Necip Tosun’un “Rüya Hikayeleri: Amak-ı Hayal” başlıklı incelemesi ise arşivlik. Amak-ı Hayal ile ilgili yazı ve söyleşiler sonraki iki sayıda da devam edecek.
Derginin öne çıkan bir diğer başlığı “Elli Karakter Atölyesi”. Post Öykü, Elias Canetti’nin aynı adlı kitabından ve bu kitaptaki karakterlerden yola çıkarak öykü yazarlarını bir atölyeye davet ediyor. Öykücülerden, Canetti’nin belirlediği karakterlerin öyküsünü yazmasını isteyen derginin çağrısına öyküleriyle cevap verenler; Cemal Şakar, Akif Hasan Kaya ve Arda Arel. Post Öykü’nün diğer öykücüleri ise Osman Cihangir, Fatma Akkubak, Samet Doğan, Aykut Ertuğrul.
Dergide ayrıca Şule Gürbüz söyleşisi, Cemal Şakar’ın Öykücülerin Sınavı başlıklı yazısı, Abdullah Başaran’ın “Kurmacanın Sonuna Tanıklık Etmek” yazısı, Yıldız Ramazanoğlu’nun, Derin Siyah’ın yazılış hikayesini anlattığı yazısı, Güven Adıgüzel’in Japon Savaş Kültüründe Samuraylık mitini incelediği makalesi dikkat çekici.
Sunuş yazısında kendisini şöyle ifade ediyor dergi:
“Post Öykü dergisi, putları kıracağını, edebiyatın merkezinde olacağını, rakiplerini yere sereceğini, küçükleri ezip büyüklerin ellerinden öpeceğini, ülkemizi mutlu yarınlara taşıyacağını, ikinci yeniyi aşacağını (öykücüler de aşar) filan iddia etmiyor. Tek bir iddiadan söz edebilirim; iyi öyküye, iyi yazıya, iyi dergiye, iyi kitaba, iyi fikre yüz çevirme gücümüz yok. Kötülüğün, küçük hesapların, edebiyat ortamı ile ilgili kuruntuların fazladan bir çaba istediğini düşünüyorum. Ve fakat bu enerjiyi kendimde bulamıyorum, bulamıyoruz.
"Hayatımız neyse yazdıklarımız ya da yaptıklarımız da o. Biz bu işe; edebiyata ve dergiciliğe duygularımızı karıştırıyoruz, bu yüzden pek profesyonel olduğumuz söylenemez. Post Öykü, bizim sevdiklerimizi, bizim öğrendiklerimizi, bizim bildiklerimizi, sezdiklerimizi, görüşlerimizi, inançlarımızı ve kafa karışıklıklarımızı taşıyor. Bu “biz”, dışarıya kapalı, masonik bir “biz” değil. Birlikte sevelim, heyecanlanalım, kızalım, öğrenelim ve elbette yazalım. Seviyorsanız gelin konuşun. Biz postumuzu serdik bekliyoruz.”
Yeni yorum gönder