İnternetin en çok okunan edebiyat eleştiri sitesi Sabitfikir.com'un matbu versiyonu olan SabitFikir dergisi, aralık sayısında yıllardır tartışma konusu olan 'yaratıcı yazarlık' mevhumunu ele alıyor.
Burcu Arman imzalı dosya; yaratıcı yazarlığı, yazarlık eğitimi, yazarlığın doğası gibi kavramlar üzerinden ele alırken; yaratıcı yazarlık eğitimi veren yazarlar ve kurslara katılanların da görüşlerine başvuruyor. Murat Gülsoy, Semih Gümüş, Barbaros Altuğ, Sema Kaygusuz'un da aralarında olduğu isimlerin de yer aldığı dosya çalışmasında; Kurt Vonnegut, Umberto Eco, Neil Gaiman gibi yazarların yaratıcı yazarlık eğitimiyle ilgili görüşleri de var.
Dosya çalışmasının bir uzantısı olan Sokaktan bölümünde Özgün Uçar, yazarlığın öğrenilebilir veya öğretilebilir olup olmadığını 'sokaktaki insan'a soruyor. Aysu Önen'in hazırladığı ve Sedat Girgin'in çizdiği Kararsız Okur bölümü 'İçinizden Yazar Çıkar Mı?' başlığıyla, yine sizi çok eğlendirecek.
2012'NİN 50 ROMANI BU SAYIDA
SabitFikir bu ay bir büyük çalışmaya daha ev sahipliği yapıyor: 2012'nin öne çıkan 50 romanı listesi!
Edebiyat ve kültür çevresinden 55 ismin seçtiği bu 50 romana bakarak, geride bıraktığımız yılın edebiyat sahnesini bir kez daha anımsayabilirsiniz.
Bu özenli listenin ilk sıralarında Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikayesi ile Yaşar Kemal, Yedinci Gün ile İhsan Oktay Anar, Vergilius'un Ölümü ile Hermann Broch, 2666 ile Roberto Bolano ve 1Q84 ile Haruki Murakami var.
SabitFikir'in güvebilir kitap eleştirileri bu ay da dopdolu. J.R.R. Tolkien, Eduardo Galeano, Will Self, Perihan Mağden, Amin Maalouf, Didem Madak, Tuna Kiremitçi, Georges Simenon, Emrah Serbes, Şule Gürbüz, Dan Fante, Hermann Broch'un yapıtlarını; Oylum Yılmaz, Aycan Aşkım Saroğlu, Melisa Kesmez, Mert Tanaydın, Aysu Önen, Selçuk Uygur, Hayati Roman, Küçük İskender, Aykut Ertuğrul, Ceyhan Usanmaz, A. Ömer Türkeş ve Nazan Maksudyan, cesur kitap eleştirisi arayanlar için ele aldı.
KAHVELERİ KOYUN!
Bu sayıda, Ali Ağaoğlu için bir okuma listesinin ve Oya Baydar ile yapılan açlık oruçlarına ilişkin bir söyleşinin yanı sıra; Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam dizisini Ayşe Çavdar'ın kaleminden okumak mümkün. Bu sayıyı okuyarak ayrıca, Jehan Barbur'un kendi el yazısı ile SabitFikir okurlarına önerdiği kitabın hangisi olduğunu ve uluslararası yayın piyasasını çalkayan Penguin- Random House birleşmesinin Türkiyeli yayıncılar tarafından nasıl yorumlandığını öğrenebilirsiniz.
15.000 adet basılan SabitFikir'in dikkat çekici kapak illüstrasyonu, Kaan Bağcı'ya ait. İllüstrasyonlar tabii ki bununla kalmıyor. Sayfalarda gezinirken, çok sayıda genç illüstratörle karşılaşacaksınız.
Yayın yönetmenliğini Elif Bereketli'nin yaptığı SabitFikir, Idefix ve Prefix paketleriyle ücretsiz. SabitFikir'in içeriğini ve çok daha fazlasını www.sabitfikir.com adresinde bulmak mümkün.
Haydi kahveleri koyun!
SabitFikir'in bu ayki Editörden yazısı:
FANİ SORULARA EBEDİ YANITLAR
Her gün yatağımızdan kalkalım, bize sunulan her ne tür bir hayat ise onu paşa paşa yaşayalım. Akşamları da, ertesi sabah tekrar kalkıp birebir aynı şeyleri yaşamak üzere aynı yatağa girelim. Bunun ne gibi bir sakıncası var?
Neden her daim, cevabını bilmenin pratikte hiçbir işimize yaramayacağı soruları sorup duruyoruz, rahatsız olma pahasına: Evren nedir, sonsuzluk var mıdır? İnsan ahlaklı yaşamak zorunda mıdır? Bir gün kovulacağımızı bildiğimiz bu dünyada bizi, her şeye rağmen, büyük bir inatla tutan o şey nedir? Ölünce bizi neler bekler? Ölünce bizi bekleyenlerin, yaşamda bekleyenlerden daha ürkütücü olduğu fikrine nasıl kapılırız? Din nedir, siyaset nedir, sosyal sınıflar ne demektir? Bazı insanlar neden soru sormakta, bazıları yaratmakta, bazıları da tüketmekte avuntu bulur?
Bir gün hepimiz öleceksek eğer, sormasak, yaratmasak, tüketmesek ne olur? Yaratmak nasıl bir şeydir? Neden yaratmak istersin? Bir hissiyat mıdır, bir teknik midir? Hissiyatsız teknik, tekniksiz hissiyat neye benzer? Bu teknik, öğretilebilir mi? Yani, yazarlık öğretilebilir mi? Bir şeyin öğretilebilir olduğuna dair mutlak bilgiye nasıl varırız?
Bu ay Burcu Arman'ın SabitFikir için hazırladığı kapak konusu sayesinde dünyanın sırrına eremeyecek ve yukarıda sıralanan ebedi soruların pek çoğunun yanıtını bulamayacaksınız. Ne ki, en azından, söz konusu 'yazarlığın öğrenilebilir bir iş olarak konumlanması' olunca, edebiyat dünyamız neden bu kadar dikbaşlı ve küstah kesilir; yazarlığın öğrenilip öğrenilemeyeceği bilgisine nasıl ulaşırız, öğretilirse bu ancak nasıl olabilir gibi fani soruların yanıtlarına çok yakınsınız. 20 sayfa kadar. (Bu yanıtlar da elbet bir gün ve bir şekilde, en yukarıdaki sorulara bağlanacaktır.)
Elif Bereketli
İşte dosya çalışmasından bir tadımlık!
Yazıyayazanlar: Yaratıcı yazarlık nedir ve ne değildir?
Umberto Eco, yazarların kendileri için yalnızca, ne alacaklarını hatırlamalarına yardım eden; işi bitince de atılan alışveriş listelerini yazdıklarını söyler. Haksız mı? Üstelik internet denilen bu gayya kuyusunda artık yalnızca yazarlar değil hepimiz birileri okusun diye yazıyoruz. Peki ama neden yazıyoruz? Belki bu dünya bizi kalabalıklaştırdığı kadar yalnızlaştırdığından. Belki, herkesin yazabileceğini fark ettiğimizden. Belki gözümüze gözümüze sokulan çoksatarlar yoluyla hem ünlü hem zengin olunabileceğini keşfettiğimizden. Ya da sadece basılı bir şeylere sahip olma fikrinden. Belki biri, ya da hiçbiri. Ama kesin olan bir şey varsa, o da yazmaya dair artan ilgi. Bu durumun izlerini, özellikle son on yılda hızla artan yaratıcı yazarlık furyasından da görmek mümkün.
Yazarlık cazip bir mertebe tamam. Ama yazarlık öğrenilebilir mi? Bu, yaratıcı yazarlık kurslarının ABD'de 1950’li yıllardaki ilk çıkışından beri sorulan bir soru; emin olun yeni değil (en azından dünyanın geri kalanı için). Kurt Vonnegut, kendisine bu soruyu yönelten Times muhabirine şu cevabı verir: “Dinle, yaratıcı yazarlık kursları açılmadan çok önce yaratıcı yazarlık öğretmenleri vardı, isimleri o zaman da şimdi de aynı, onlara editör denir.”
İşte o zaman da, şimdi de kendine iyi bir editör bulacak kadar şanslı olmayanlar çözümü kurslarda ve kitaplarda arıyor. Ve doğal sürecinde, bu durumdan yeni bir sektör doğuveriyor. ABD'de yıllardır var, İngiltere’yse biraz daha zor ikna olmuş. Dünyanın Çin’den İsrail’e kadar birçok ülkesinde, ders olarak okutulur hale geldi bile. Bu ülkelerde üniversiteler öncülüğünde dersler verilirken, Türkiye’de yalnızca bazı bölümlerde ders olarak gösteriliyor. Lisans ya da yüksek lisans düzeyinde bu tarz bir eğitim henüz verilmiyor. Bu yüzden bazısı yine üniversite bünyesinde olan kurslar şimdilik başı çekiyor.
Kurslar mucize yaratmaz
Dersler kitapları olan yazar ve eleştirmenler tarafından veriliyor. Ama asıl soru hâlâ geçerli: 'Yazarlık öğretilebilir mi?' O zaman öncelikle bir konuya açıklık getirelim. O kurslara birer 'mucize' kurs verenlere de 'büyücü' gözüyle bakıyorsanız veyahut özgeçmişinizde afili görünecek bir sertifika sahibi olmaksa derdiniz, şimdiden vazgeçin derim. Neil Gaiman yazar olmak için kurs sertifikasının (ki aslında soru ilgili okuldan mezun olmak üzerine) gerekli olup olmadığını soran bir okuyucusuna şöyle yanıt verir: “Gönderdiğiniz metni okuyan bir editör birinci sayfadan ikinciye geçemeyecek kadar sıkıldıysa nereden mezun olduğunuza bakmaz”.
Burcu Arman
SabitFikir'i nereden bulacaksınız? Tıklayın!
Uyardığınız için teşekkür ederiz.
yanlışınız var. ankara üniversitesi dtcf tiyatro bölümü'nde dramatik yazarlık anasanat dalı mevcuttur. genel tiyatro eğitimi ile birlikte, ağırlıklı olarak oyun ve senaryo yazarlığınaa ilişkin bir eğitim verilmektedir. benzer bir bölüm dokuz eylül üniversitesi'nde de vardır. sevgiler.
Yeni yorum gönder