Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Zizek: "Kapitalizmin demokrasiyle bağı kalmadı"



Toplam oy: 970
Slavoj Zizek
Metis Yayınları

İdefix sponsorluğuyla düzenlenen bir etkinlikle İstanbul’a gelen ünlü filozof ve sosyolog Slavoj Zizek, 28 Ocak Salı Cumartesi günü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı Kampüsü’ndeydi. “Bulutlardaki Özgürlük – Küresel Çağda Yasaklama Biçimleri” isimli bir konferans veren düşünür, kapitalizmle demokrasi arasındaki bağın son bulduğunun altını çizdi. Konuşması içinde kendine özgü üslubu, esprileri ve örnekleriyle pek çok konuya da değinen Zizek, daha önce Türkiye ve Osmanlı İmparatorluğu üzerine söylediklerine gelen eleştirileri de cevap verdi.

 

 



“Geri zekalı değilim, Osmanlı’nın gericiliğini biliyorum”

 

Daha önce Osmanlı ile ilgili söylediklerini yanlış yorumlandığını söyleyen, “Geri zekalı değilim, Osmanlı’nın gericiliğini tabii ki biliyorum” diyen Zizek, söylediklerinin büyüdüğü Yugoslavya’da yaşadığı ırkçılık ve milliyetçilik deneyimleri üzerinden olduğunun altını çizdi: “Okulda bize Sırpların Türklere karşı Avrupa’yı koruduğu öğretilirdi. Avrupa hep ötekine karşı toleransla, Osmanlı ise totaliterlikle özdeşleştirilir. Oysa 300 yıl önce durum tam tersiydi. Altını çizdiğim şey buydu.”

 

“Bu Osmanlı’ya karşı sempati beslemek değil. Benzer şeyleri hiçbir sempatim olmayan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu için de söyleyebilirim,” diyen Zizek, ırkçılık, etnik çatışma ve katliamların kaynağının ulus devletler olduğunu vurguladı: “Ermeni Soykırımı’nı kim yaptı? Modern bir Avrupa devleti olmayı hedefleyen Jön Türkler. Benzer şeyleri bütün ulus devletler gerçekleştirdi. İsrail de yeni kurulan bir ulus devlet olarak diğerlerinin daha önce yaptığını şimdi yapıyor. 20. Yüzyıl’ın bir dersi varsa bu da ulus-devletlerin korkunçluğudur. Osmanlı örneğinde anlatmaya çalıştığım buydu.”



“Fazla Avrupalısınız”

 

Fransa'da senatodan geçen Ermeni soykırımını inkarı suç sayan yasaya da değinen Zizek, her ulusun arkasında bir katliamın bulunduğunu ve bu tarz girişimlerin iki yüzlülük olduğunu söylerken, başka örnekler de verdi: “Batı’da kendi ülkelerindeki Yahudilerden nefret edenler, İsrail devletini destekliyor. Norveç’teki katliamı gerçekleştiren Breivik de bunun bir örneğiydi. İsviçre’de minare inşasının yasaklanmasına tepki gösteren Türkiye’de de benzer bir yasa var ve Cami dışında yeni ibadethaneler yapılamıyor. Ancak eskiler restore edilebiliyor. Bundan haberdar mısınız?”



Türkiye’nin az değil “fazla Avrupalı” olduğunu söyleyen Zizek, Kürt meselesinin altında da bunun olduğunu belirtti. Yine Osmanlı örneğine dönen Zizek, Osmanlı'da Kürtlere daha fazla özerklik verildiğini ama ulus devletin oluşumu sırasında ayrılık paranoyasının ortaya çıktığını kaydetti.



Osmanlı meselesinde olduğu gibi geçmişe bakarken, ona geri dönmeyi değil ama içerisinden bugün yaşadığımız sorunların çözümüne dair ütopik birşeyler çıkarılabileceğini söyleyen Zizek, “sürekli olarak ileriye gittiğimizin” doğru olmadığının altını çizdi.



“Kapitalizm kendini sürdüremiyor”

 

Kapitalist gelişmenin yanı sıra burjuva demokrasi getirdiği tezinin de artık bir geçerliliği olmadığının altını çizen düşünür, aksine kapitalizmin işleyebilmek için totaliter rejimlere ihtiyaç duyduğunu belirtti. Zizek, sürekli gelişen Çin’i n yanı sıra kriz durumlarında teknokrat hükümetlerine başvuran İtalya ve Yunanistan örneklerini de verdi.



Marx’ın Kapital’de kapitalist sömürüye dair söylediklerine değinen Zizek, kapitalizmin demokrasiyi sürdüremediği gibi işçiyle kapitalist arasında “özgür sözleşmeyi”, işçinin emek gücünü kapitaliste satmasına dayanan sömürü ilişkisini de sürdüremediğini belirtti. İşsizliğin dünya nüfusunun büyük bir kesimi için sürekli hale geldiğinin altını çizen Zizek, aynı zamanda yarı-kölelik gibi çalışma biçimlerinin de yaygınlaşmasından örnekler verdi.

 

 

Ücretli burjuvalar ve totaliter rejimler



Zizek, gelinen noktada sömürü yerine tahakküm ilişkisinin söz konusu olduğunu belirtti. Negri’nin burjuvazinin gereksizleştiği ve giderek ortadan kalktığı tezine de kısmen katıldığını söyleyen Zizek, “Ancak bunun yerine CEO’lar gibi ücretli burjuvalar alıyor,” dedi. Tüm bu değişimlerle beraber tüm dünyada daha totaliter bir rejimlerin ufukta göründüğünün de vurguladı.



Jameson’ın “Dünyanın sonunu düşünmek, kapitalizmin sonunu düşünmekten daha kolay hale geldiği” sözünü atıfta bulunan Zizek, esas meselenin ise bu olduğunu, yeni denetim mekanizmaları ve totaliter uygulamalardan başka verecek cevabı olmayan bu sistemin değişmesi gerektiğini belirtti.

 



“İdeolojilerin sonu” ve isyanlar

 

Bu anlamda komünizmin bir alternatif olduğunu belirten Zizek, dünya çapında ortaya çıkan protestolara da değindi. İngiltere’de herhangi bir politik ya da ekonomik talebi olmayan, sadece dükkanlardan istediklerini alan isyancıların, 20. Yüzyılın sonunda ortaya çıkan “ideolojilerin sonu” propagandasına ironik bir yanıt olduğunu söyleyen Zizek, yeni ortaya çıkan hareketlerin iki yönüne değindi.



Bu hareketlerin kendilerinden öncekiler gibi yalnızca “savaşa karşı”, “belirli bir yasaya karşı” veya sınırlı başka bir taleple değil, bir bütün olarak sisteme karşı ortaya çıktığını, bunun olumlu olduğunu belirtirken, öte yandan sistemin yerine ne koyacaklarını bilmediklerinin altını çizdi. Konuştuğu Wall Street göstericilerinden örnek veren Zizek, taleplerini sorduğunda ancak ahlaki ya da Keynesyen bir takım öneriler alabildiğini söyledi. "Bu hareketlerin alternatif sunamadıkları için sönümlenecekleri baştan belli olabilir ama temel kazanımları da önerileri değil ‘negatif’ yanları,” yorumunda bulundu.



İsyancılara “isyan etmek yerine politika yapmayı” önerenleri eleştiren Zizek, Alain Badiou’nun “Artık düşmanımız kapitalizm değil, demokrasi” sözüne atıfta bulunarak, “şu etapta taleplerimizi formüle etmeye giriştiğimizde düşmanın dilinden konuşmaya başlayacağız. Sistemin içinde yer almak değil, onu yeniden icat etmek gerekiyor," diyen Zizek, bu anlamda "ahir zamanlarda" yaşadığımızı söyledi.

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.