Der Spiegel'in Mo Yan söyleşisi: "Konuşmaya karar verirsem, kimse beni durduramaz"
Der Spiegel'in Mo Yan söyleşisi
"Konuşmaya karar verirsem, kimse beni durduramaz"
Tüm zamanların belki de en çok tartışılan Nobel ödüllü edebiyatçısı oldu Mo Yan. Çin Komünist Partisi'ne olan yakınlığı, hükümet politikaları konusunda konuşma isteksizliği ve yakın zamanda sansürün gerekli olduğunu belirten açıklamalasıyla bütün şimşekleri üstüne çekti, Nobelli pek çok yazarın, ama özellikle de Salman Rushdie'nin ağır eleştirilerine maruz kaldı. Nobel ödülü jürilerine göre, "realizm ile halk masallarını, geçmiş ile çağdaşı birleştiren Mo Yan, Çin kırsallarında geçen hayat hikayelerini anlatmasıyla" bu önemli ödülün sahibi olan Mo Yan, bir anda tüm dünyada gündeme oturdu.
Şimdi biraz Çin'e uzanıyor ve Mo Yan'ın Der Spiegel'e verdiği ve çarpıcı açıklamalarla dolu röportajını Türkçede yayımlıyoruz.
"Beni kıskandıklarını biliyorum"
Spiegel: Çinli yazar Liao Yivu geçen yıl Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü’nü aldığında Spiegel’de sizi bir “devlet yazarı” olmakla ve hükümete mesafe koymamakla eleştirdi.
Mo: Liao’nun demecini ve ödül töreninde yaptığı konuşmayı okudum. Demecinde Çin devletinin bölünmesi için çağrıda bulundu. Yivu’nun konumunu mütemadiyen kabul edemem. Bence Sincan (Uygur Özerk Bölgesi – Liao’nun memleketi) bölgesinin halkı da Çin ile olan bağlantılarını koparmayı arzu etmezdi. Eminim ki Liao’nun ebeveynleri de asla bu görüşle hemfikir olmazdı. Zannımca kendisi de kalbinin derinliklerinde söylediği şeye katılmıyordur. Nobel ödülü için beni kıskandığını, kıskandıklarını biliyorum ve bunu anlayabilirim. Lâkin yaptığı eleştiri meşru değil.
Spiegel: Tam olarak hangi eleştirileri kastediyorsunuz?
Mo: Her şeyi bir kenara bırakırsak, beni Bo Xilai’yi övmekle suçluyor.
Spiegel: Chongqing’in kepaze olmuş eski parti şefi...
Mo: Esasında durum tam tersi, iğneleyici bir şiir yazdım, bir taşlama. Müsaade edin sizin için tekrar yazayım.
(Mo Yan defterini çıkarır ve yazmaya başlar)
Kızılı-söyle-siyaha-vur kudretlice gümbürdüyor.
Ülke yüzünü Chongqing’e çeviriyor.
Beyaz örümcek böcekleri yakalamak için gerçek bir ağ örerken,
İshal olmuş siyah at öfkelenmiş bir gençlik değil.
Yazar dediğin ne sağcıdan ne de solcudan korkmalı,
Yetkili dediğin, hem ölümünden önce, hem de ölümünden sonra iyi anılacak bir isme sahip olmalı.
Dalgalı sulardaki bir kaya, bir centilmensin sen.
Görkemli kayalıklar Jialing Nehri’nin üzerinde ateş gibi parlarken.
2011 Sonbaharı’nda Chongqing’li bir yazar aramızda adet olduğu üzere benden bir kaligrafi istedi. Ona bu şiiri gönderdim ve bana “Bununla ilgili gülmeli miyim, yoksa ağlamalı mıyım bilmiyorum” dedi. O günlerde birçok kişi Bo Xilai’yi kızıl şarkılar ve mafya ile savaşı (siyahlar) içeren kampanyasından dolayı desteklemişti. Hatta bazı yazarlardan Chongqing’i yüceltmeleri istenmişti. Burada “beyaz örümcek” derken, Çin’de bilgisayarının başında oturan ve yolsuzluk yapan yetkililer ile gerçek suçluları ortaya çıkarmak adına ağ ören genç insanlardan bahsediyorum. “Siyah at” ile kastettiğim ise halka mal olmuş entelektüel taklidi yapanlardır. Şiirin geri kalanındaysa yazar arkadaşlarımı sağda ya da solda değil, halkın yanında olmaya çağırıyorum.
"Büyüteçle kusurlarımı arıyorlar"
Spiegel: Ve diyorsunuz ki sizi eleştirenler bu şiiri sizi Bo Xilai’nin arkadaşı gibi göstermek için yanlış yorumladılar?
Mo: Bana karşı çıkanların çoğu yazardır ve bu şiirin bir taşlama olduğunu bütünüyle ve pekala biliyorlar. Fakat Nobel Ödülü ile şereflendirilmiş olduğumdan beri büyüteçle kusurlarımı arıyor ve şiirlerimin anlamlarını bile saptırmaya çalışıyorlar.
Spiegel: Sizi eleştirenlerin başka bir argümanı ise Mao Zedong’un 1942 yılındaki, Çinli yazarların bundan sonra yazacaklarının sınırlarını belirleyen ünlü Yan’an konuşmasına katkıda bulunmuş olmanız.
Mo: Söz konusu demeç hem mantığı hem de sınırları olan tarihi bir döküman. Ben ve benim neslimin yazarları işe başladığımızda bu sınırları adım adım genişlettik ve aştık. Benim o dönemdeki çalışmalarımı gerçekten okumuş biri eleştirel olmadığımı söyleyemez.
Spiegel: Fakat bu projeye neden birinci elden katkı sağladığınız?
Mo: Dürüst olmak gerekirse bu ticari bir projeydi. Yayınevi editörü olan eski bir arkadaşımın bir fikri vardı. Öncesinde 100 kadar yazarı ikna etmişti ve bir konferansa beraber iştirak ettiğimizde bir kitap ve kalem ile gelerek Mao’nun konuşmasından bir paragrafı elyazısı ile kopyalamamı istedi. “Ne yazmalıyım?” diye sorduğumda “Senin için bu paragrafı seçtim,” dedi. O zaman, kaligrafi yeteneğimi göstermek adına gösteriş yapacak kadar kibirliydim.
Spiegel: “Yaşam ve Ölüm Beni Yoruyor,” isimli romanınızda kahramanlardan biri kazara Mao rozetini helâya düşürüyor. Otobiyografik kitabınız “Değişim”de Mao heykelciklerini fareleri korkutmak için nasıl kullandığınızı tasvir ediyorsunuz. Peki neden kitaplarınızda bu kadar cüretkar fakat sözlerinizde bu kadar dikkatlisiniz?
Mo: Sözlerimde dikkatli olduğumu mu düşünüyorsunuz? Eğer durum böyle olsaydı bu röportajı kabul etmezdim. Ben bir yazarım, aktör değil. Dolayısıyla bu sahneleri yazarken, bir tabuyu kıracak mıyım diye düşünmedim. Eğer bunlarla Mao’nun Tanrı değil de bir insan olduğunu netleştirdiysem bırakın öyle olsun. Çocukken, Mao’nun Tanrı olduğunu düşünürdüm.
Spiegel: Şu an Çinli Yazarlar Birliği’nin başkan vekilisiniz. Çin’de hükümete yakın olmayan birinin bu sıfata sahip olması mümkün mü?
Mo: Bu, ben Nobel’i almadan önce kimsenin yakınmadığı fahri bir sıfattı. Nobel’in yalnızca hükümet karşıtlarına gitmesine gerektiğine inanan bir grup insan var. Bu mudur? Nobel Edebiyat Ödülü edebiyat için değil başka bir şey için mi verilmelidir?
"Konuşmaya karar verirsem, kimse beni durduramaz"
Spiegel: Fakat Çin’de yazdıkları için tacize uğrayan, hatta tutuklanan yazarlar var. Bu arkadaşlarınız için ödülünüzü, ününüzü ve saygınlığınızı kullanmak adına bir yükümlülük hissetmiyor musunuz?
Mo: Liu Xiablo’nun özgürlüğünü mümkün olduğunca çabuk elde etmesine dair umudumu açıkça ifade ettim. Fakat derhal yeniden eleştirildim ve aynı konuda tekrar tekrar konuşmaya zorlandım.
Spiegel: Liu 2010 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazandı. Tartışmasız, art arda destek demeçleri tek bir yorumdan daha büyük bir etki bırakırdı.
Mo: Aklıma Kültür Devrimi’ndeki tekrarlama ritüelleri geldi. Eğer konuşmaya karar verirsem, kimse beni durduramaz. Eğer konuşmamaya karar verirsem, boynumdaki bir bıçak bile beni konuşturamaz.
Spiegel: Sizi eleştirenlerden bir başkası ise Ai Weiwei, özellikle Almanya’da iyi tanınan bir sanatçı.
Mo: Hakkımda söyleyecek neyi var?
Spiegel: O da sizi devlete yakın olmakla suçluyor. Gerçeklikten kopuk olduğunuzu ve mevcut Çin’i sahneleyemeyeceğinizi söylüyor.
Mo: Çin anakarasındaki birçok sanatçı devlet sanatçısı değil mi? Peki ya üniversitelerdeki profesörler? Ya devlet gazeteleri için yazanlar? Öyleyse hangi entelektüel Çin’i temsil iddiasında olacak? Ben bu iddiada değilim. Peki Ai Weiwei öyle mi? Çin’i gerçekten temsil edecek kişiler pislik kazıyor ve çıplak elleriyle yolları döşüyor.
Spiegel: Siz yalnızca bir parti üyesi değilsiniz, tekrar tekrar söylediğiniz gibi aynı zamanda komünizmin ütopyacı vizyonunu da muhafaza ediyorsunuz. Fakat kitaplarınız adım adım bu ütopyanın her zaman gerçekliğe dönüşmediğini göstermiyor mu? Dolayısıyla acaba bu ütopyayı bütünüyle bırakmalı mısınız?
Mo: Marx’ın “Komünist Manifesto”da yazdıları fevkalade güzellikteydi. Lâkin bu rüyayı gerçekleştirmek çok zor görünüyor. Fakat Avrupa’ya, özellikle de Kuzey Avrupa devlet ve toplumlarına baktığımda şöyle diyorum: “Bu refah devletleri Marx’sız düşünülebilir miydi?” Çin’de bir bakımdan Marxizmin kapitalizmi kurtardığını söyleriz. Çünkü Marx’ın ideolojisinden en çok yararlananlar Batı toplumları oldu. Biz Çinliler, Ruslar ve Doğu Avrupalılar görünüşe bakılırsa Marxizmi yanlış anladık.
Spiegel: En büyük hayranlarınızdan biri Alman yazar Martin Walser. Sizin romanlarınıza “hassasiyet, acımasızlık ve güzellikten oluşan sefahat partileri” diyor.
Mo: Martin Walser’a son derece saygım var. Çinceye tercüme edilmiş olan bütün kitaplarını okudum. Almanların İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki mentalitesini bize ziyadesiyle yansıtmış bir yazar. Onun çalışmalarımı değerli buluyor olması beni şereflendiriyor. Bana sorarsanız Walser, Nobel’i en çok hakeden Alman yazarlardan biri. Çalışmalarına büyük değer verdiğim Günter Grass halihazırda Nobel sahibi. Ayrıca bir başka Nobel sahibi olan Herta Müller’in de Çinceye çevrilmiş olan eserlerinin bir kısmını okudum ve fevkalade buldum.
Spiegel: Sizin aksinize Grass hükümetiyle münakaşa etmenin tadını çıkarıyor.
Mo: Evet, onu ve öteki yazarları kamusal tartışmalara dahil olma konusundaki becerilerinden ötürü takdir ediyorum. Lâkin ben bu yeteneğe sahip değilim. Başta da söylediğim gibi, çok insanın önünde konuşmayı bile sevmem.
Spiegel: Öyleyse Stockholm’daki bütün o debdebe sizin için keyifsiz olmuş olmalı.
Mo: Zamanın çoğunda avucumdaki bir parça tahtaya tutundum.
Spiegel: Bu röportaj için teşekkürler Mr. Mo.
Röportaj Bernhard Zand tarafınca gerçekleştirilmiştir.
Çeviren: Selçuk Uygur
Mo Yan Nobel Edebiyat ödülünü almış olabilir, ama bu Haruki Murakami'nin hakkının yenmediğini göstermez. Nobel komitesi bize şaka yaptı zannımca!?
Yeni yorum gönder