Merve Çevik ile söyleşi: Bolu'da bir "bistopya"
Merve Çevik ile söyleşi: Bolu’da bir "bistopya"
Ayşe ÇAVDAR
Dünyanın en iyi ütopyasını bile birazcık sorgulasanız, altında en âlâsından bir distopya olduğunu görürsünüz. Çünkü her ütopya, tıpkı distopyalar gibi, bir mühendislik harikasıdır. Mühendisliğin tersi ise siyasettir. Distopyalara ilişkin edebi tartışmanın gündelik hayattaki karşılığı ne olur ki derken, karşımıza bir “bistopya” çıktı. Genç yaşında Avrupa’yı ve Afrika’yı görmüş, iyi eğitimli ve üstelik aktivist bir şehir plancı, Bolu Belediyesi’nde çalışmaya başlar. Bir bisiklet yolu projesini hayata geçirmek olacaktır ilk büyük projesi. Şehrin ana caddelerinden birinin trafiğe kapatılması dolayısıyla zaten memnuniyetsiz olan Bolu halkı, bisiklet yolunu nasıl karşılayacaktır? Merve Çevik, Bolu’ya yapılmakta olan bisiklet yolunu ve bu yol etrafında yaşanan gündelik hayat siyasetini anlattı.
Şehir plancıları ütopyalardan eğitimlerinin hangi aşamasında vazgeçiyorlar?
Birinci sınıfın ilk döneminde galiba.
Bolu’da hem Avrupa’da eğitim almış hem de Nairobi’yi görmüş bir plancı olarak çalışmaya başladın. Nasıl bir uyum süreci söz konusu oldu?
Bolu’da büyüdüm zaten. Üç yıl önce de Bolu Belediyesi’nde bir müddet çalışmıştım. Sonra yüksek lisans işi çıktı, ayrıldım. Birleşmiş Milletler’de çalıştım, yüksek lisans vs derken yoruldum. Dinlenebileceğim bir yere ihtiyacım vardı. Bolu’ya döndüm. Derken bizim başkan beni yolda gördü ve hemen, “Bu gızı işe alın,” dedi etraftakilere. “Yine mi?” demeye kalmadan, kendimi belediyede beş yıl önceki projelerin hesabını vermeye çalışırken buldum... Bolu, kentsel dönüşüme başlamak istiyor. Küçük bir yer ama arazilerin değerlenmesi, imar durumu her şeyi etkiliyor. Her yerdeki klasik süreç Bolu’da da işliyor. Artık belediye eliyle dönüşüm yapılmak isteniyor. İçinde AVM vs olsa da iyi amaçlar var. Merkezde parklar yapılmak isteniyor mesela. Bütün bunlardan sorumlu şehir plancısı olmam yolunda bir teklifti aslında.
Peki bisiklet yolu projesi nasıl başladı?
Şehircilik ve Çevre Bakanlığı bisiklet yolu yapan belediyelere 500 bin TL’ye kadar hibe vereceğini söylemişti. Bunun üzerine Bolu Belediyesi bir proje hazırlamış. Ben başladıktan sonra halen beklemede olduğunu gördüm. Hibe gelmemişti. Bir şekilde projeyi yeniden ele alıp 30 km’ye çıkarttım. Sadece ulaşım amacıyla kullanılan; konut, hastane, okul ve ticaret alanlarını birbirine bağlayan bir bisiklet yolu. Hibeyi beklemeden projeye başladık. Bolu’da bundan önce radikal bir karar alınıp var olan tek ticaret aksındaki en yoğun cadde trafiğe kapatılmıştı. Bu büyük bir memnuniyetsizliğe neden olmuştu.
Nasıl karşılandı?
İnsanlar, arabalarımız için ayrılan yol bu kadar daraltılırken, bisiklete yol açılmasını kendilerine yapılmış bir haksızlık olarak gördüler. Bisiklet kültürü olmayınca çok hassas bir denge kurulmak zorunda. Bir yandan da her şehirde gördüğümüz ama fark etmediğimiz belli sayıda bir bisiklet kullanıcısı var. Burada onlar “emmiler.” Emmiler her yerde kendi eski bisikletlerini garç-gurç kullanırlar. Bir gün oturup emmileri saydım, 200 civarında emmi geçti bir ana akstan. Demek ki bisiklet yolu aslında gerekli.
Yol yayalaştıktan sonra ise bisikletliler, motorsikletliler, motorlu bisikletliler ve yayalar arasında bir curcuna yaşanmaya başladı. O yolda yürünemiyor bile şu anda. Her gün bir kaza olacak korkusuyla izliyorum.
İşlerin yoluna gireceğini, bisiklet yolunun hakkıyla kullanılabileceğini düşünüyor musun?
Bolu’da bisiklet yolu deyince akla hemen 1990’larda yapılmış ve “hobi yolu” adıyla anılan bir yol akla geliyor. Altyapısı o kadar kötü ki bir yağmur yağsa göl oluyor. Kimse kullanmamış bugüne kadar. Bisiklet yolları aslında Türkiye’de var: Kayseri, Antalya, İzmir, İzmit, İstanbul gibi şehirlerde var ve giderek artıyor. Konya’da, New York’la yarışabilecek bir bisiklet yolu planı var. Bolu’daki, üstünde bisiklet yolu işareti olan ilk projeydi. Deneyseldi. Herkesin gözünün önünde olan bir yere yapıldı. Sekiz metrelik yolun, 2.24 metresi bisikletlere ayrıldı. Oradan her gün işlerine giden emmiler yolu bilemeyebilirdi. Yapım aşamasında yolun etrafına, “Burada bisiklet yolu yapılıyor,” yazdırdım. Altına da bir e-mail adresi koydum ve “Buraya isteklerinizi yazın,” dedim. En baştan beri insanlara bu yolu kabul ettirmenin zorluğunu bildiğim için bir yol bulmam gerekiyordu. Hayatlarına müdahale edilmiş oluyor çünkü. Orası yayaların yürüdükleri bir alan. Bir anda yanından hızla bir bisiklet geçince insanın aklı çıkıyor. Bisiklet yolu gereklilikti ama bir yandan da büyük bir suçluluk hissediyordum. Yolun etrafına bariyerler konması yolunda teklifler geldi ama doğru değildi. Çünkü o zaman karşıdan karşıya geçiş ve engellilerin hareketleri engellenmiş olacaktı. Buradan motorlu taşıtlar geçerken olduğu gibi bisikletlilerin farkında olarak yolu kullanmak kazaları önlemek için yeterli olacaktı. Bu zamanla olacak. Bir bisiklet grubu var, orada bisikletlilerin yola sahip çıkması için yöntemler bulmaya çalışıyoruz.
Türkiye’de bir plancının mutlu olma ve mutlu etme ihtimali var mı sence?
Tanıdığım birçok şehir plancı bu mesleği bırakmanın yolunu bulmaya çalışıyor. Enerjileri alınmış, belleri bükülmüş. Henüz motivasyonumu kaybetmedim ama bisiklet yoluyla ilgili o kadar çok azar işittim ki...
Türkiye’de yaşanan hızlı kentsel dönüşüm, şehirleri birer distopyaya dönüştürme ihtimali taşıyor mu sence?
Şu anda bu inşaat bombardımanı ile yapılan işlerin 30-40 yıllık ömrü var. Sonra yeni bir moda çıkacak ve yıkılacaklar. Ama belediye başkanları kalıcı işler yapmak için yollar arıyorlar. Kalıcı işler oy kazandırmaz, hatta kaybettirir ama gene de buna kafa yoruyorlar, çünkü akıllı olanlar şehirlerde geleceğe yönelik adımlar atmaya başlıyor. Uluslararası Kentsel Dönüşüm Sempozyumu’nda İzmir ve Antalya belediye başkanları, biri CHP’den biri AKP’den olsalar da, aynı şeyleri söylediler. Kentsel dönüşümün yıkmak, yeniden yapmak olmadığını, aslında sosyolojik bir dönüşüm olduğunu anlattılar. Yurt dışına gidip gelmek de kentsel dönüşümü kafalarında çok değiştiriyor. Çoğunun kentsel dönüşümden anladığı bir yeri yıkıp yerine AVM yapmaktı ama şimdi buna bir de park ekliyorlar. Eski evleri restore ederek şehre kimlik kazandırmayı düşünebiliyorlar. Birkaç yıl öncesine kadar “buralar temizlenecek” diye konuşuluyordu.
Bir eşikten dönülmesi ihtimali var mı?
İnşaat rantı o kadar cazip ki... Dünyadaki hiçbir yatırım şekli bu kadar kazandırmıyor, o yüzden çok tehlikeli, ama bir yandan da bir umut var.
* Görsel: Levent Y. İnce
Bolu'da yaşıyorum.
Bisiklet yoluyla ilgili asıl şikayet edilen şey, bisiklet yolunun genişliği. Yaya yolu bırakmamak pahasına, yayanın da kullanmak zorunda olduğu tek anayol çıkışı tamamen bisiklet yoluna ayrılmış durumda. Bu da insana, nasıl olur da çok basit ve temel bir unsur olan yayalar bu kadar yok sayışır da yolun tamamı bisiklet yolu yapılır diye düşünmüyor değil insan. İnanılmaz mantık hatalı, aklın alamayacağı bu manzarayı görmek isteyenler, Bolu'ya gelip Anıtpark'ın Muzaffer Işın Bulvarına açılan çıkışındaki devasa genişlikteki bisiklet yolunu ve olmayan yaya kullanım bölgesini görebilir. Bu sorunlar olmadığında kimse bisiklet yolundan neden şikayetçi olsun ki? Ama tasarım ve planlama bu kadar hatalı olunca...
Yeni yorum gönder