Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			

Üye Eleştirileri


Üye Eleştirileri

Dövüş Kulübü

Chuck Palahniuk
Ayrıntı Yayınları

Chuck Palahniuk'un yazmış olduğu, Yeraltı Edebiyatı'nın kült örneklerinden bir kitap. +18 uyarısını eleştirimde bile yapmayı uygun görüyorum. Yüksek dozaj cinselliğe, sisteme söylenen laflara, din eleştirisine, mide kaldıran ve bilmek istemeyeceğiniz tıp ayrıntılarına, çok gerçek karaterlere, melankoliye ve deliliğe alerjiniz varsa bu kitaptan uzak durmanız çok faydalı olabilir.

Palahniuk´ un yazdığı kitaplarda sistem, din ve politikayla sorunları var. Ve bu sorunları üzerinde geliştirdiği eylem fikirlerini yazdığı kitaplardaki karakterleri aracılığı ile sizleri çabucak başka diyarlara sürükler.

Palahniuk´ ın size pislik içinde ballandıra ballandıra sunduğu ütopik dünyanın, sizden çok uzakta olduğunu anlarsınız. "Evet işte bu. İnsanlar aynen böyleler, böyle pislikler" satırlarıyla okuduğunuz size anlatmak için yazılmışlardır. Ertesi gün yolda yürürken fark edersiniz ki, Tyler Durden hiç yoktu ve olmamıştır da. Kafanızda sizler canlandırdınız ki siz restaurantlarda ölüyor numarası yaparak insanların paralarını çalamıyacaksınız. Siz hiç bir zaman sisteme baş kaldıramayacaksınız. O anda karanlığın içinde kurduğunuz şey, her hangi bir şey olabilir; ancak yeni bir dünyanın başlangıcı değil.

Sizler de sistemin direnişindeyseniz, cinselliği sorun etmiyorsanız, din eleştirilerine kızmıyor iseniz, benim midem sağlamdır, ben tam bir melankoliğim diyorsanız en kısa sürede kitabı alıp okumanızı tafsiye ediyorum. Chuck Palahniuk´ ın hiç bir zaman eskimiyecek eserlerinden bir tanesi.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Üye Eleştirileri Yazıları

Roman hakkında bir şeyler yazmak gerektiğinde “bizde” izlenen usul, çoğunlukla yazarın dünyası ve kendisi hakkında oluşmuş genel kanaat üzerinde kanat çırpmayı gerektirmeyen bir uçuşla yazarla (ya da politik olarak mahkum edilmiş bir yazarsa “çoğunlukla”) aynı gökyüzünü paylaştığı izlenimi veren satırlar arasında süzülmektir. Ne de olsa böyle bir usulde romanı okumak da gerekmez.

Kitabın ismindeki aşkı görünce hem ilgimi çekmiş hem de romantik bir şeyler okuyacağımı düşünmüştüm. Ama kitabı okumaya başlayınca hiç de öyle olmadığını görüp, bir günde okuyup bitirdim. Çok az kitapta yaşadığım o nefessiz kalmayı yaşadım. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza´sında ki çarpıcılığı hissettim. Tam evet tam bir aşk romanı! Aşkı en çarpıcı ve vurucu biçimde anlatmış.

Felsefe devrimsel değil birikimsel bir süreçtir ancak bu birikimli yapının bazı devrimcileri vardır. Marquis de Sade işte bu devrimci filozoflardan biridir, hatta en başta gelenlerindendir, çünkü de Sade dokunulması en güç şeye dokunmuştur, en büyük tabuyu devirmiştir.

'Hatıra' sözcüğü hep tek yumurta ikizi 'Hüzün'le gelir insanın aklına. Öyle ki, ne kadar hoş, ne kadar eğlenceli anlarınızı hatrınıza getirirseniz getirin, attığınız en şiddetli kahkahaların ardından çöküverir o hüzün üzerinize. Bir daha o günlere dönemeyecek olmanın hüznü. 'İstanbul Hatırası' da tam böyle bir kitap.

Christopher Priest’ın bol ödüllü fakat ülkemizde ancak film uyarlaması ile adını duyurabilmiş ve hala daha pek de okunmamış romanı bizi eğlencenin kanlı canlı olduğu zamanlara götürüyor.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.