Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Gerçek hayatta tanıdığınız birilerinin yaşlandığını fark edersiniz ya ansızın. Eskisi kadar hızlı davranamıyordur artık. Ya da daha fazla unutuyor, daha hızlı yoruluyordur... Zamanın getirdiklerini sizi üzse de kabul edersiniz işte. Ama roman kahramanları öyle mi? Yaratılmalarının üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra bile, devam maceralarında, aynı yaşta çıkmazlar mı karşımıza?
//php print_r ($fields); ?>
İnsanın içinde gizli bir yerlerde gerçeğin kurguyla harmanlandığı tarihi anlatılara karşı önüne geçilemez bir merak var. Hele bu anlatılar fantastik öğeler de barındırıyorsa, al gözüm seyreyle denecek bir temaşa ortaya çıkar. Buna bir de tefrikanın o sabahları erkenden uyandıran güzelliğini ekleyin. Halil Babilli’nin Bin Yıllık Hemşehri’si tam da böyle bir fantastik roman.
//php print_r ($fields); ?>
Yıllardır Türk Edebiyatı’na yaptığı değerli katkılarıyla* tanıdığımız Ömer Lekesiz, sekiz güzel şiirden yola çıkarak hazırladığı Ateşten Kelimele
//php print_r ($fields); ?>
“Bora Abdo’nun yazdıklarını neden seviyorsun?” gibi bir soruyla karşılaştım birkaç ay önce. Sorunun saçmalığını geçelim; zira Abdo metinlerini sevmek için herhangi bir neden arayacak değilim. Ne vakit çıkacağını kollamasam da, yeni kitapları beni buluyor bir şekilde.
//php print_r ($fields); ?>
Fransız göstergebilimci ve edebiyat eleştirmeni Roland Barthes hakkında yazılmış kapsamlı ve ayrıntılı ilk biyografi, Barthes’ın diğer yapıtlarının da pek çoğunu Türkçeye kazandıran Sema Rifat tarafından dilimize çevrildi. Kendisi de bir göstergebilim uzmanı ve dilbilimci olan Louis-Jean Calvet tarafından yazılan bu biyografinin en önemli tarafı pek çok tanıklığa dayanması.
//php print_r ($fields); ?>
Suat Derviş, seçkin sınıfın ev içi hayatlarından toplumun yoksul tabakalarına kadar farklı grupları eserlerine yerleştirmiş bir yazar. Korku, gotik, aşk, toplumcu gerçekçi roman, hikaye gibi farklı temalarda ve türlerde eserler vermesinin yanı sıra uzun yıllar gazetecilik de yapmış, Nâzım Hikmet'in teşvikleriyle yazı dünyasına adım atmış bir yazarımız.
//php print_r ($fields); ?>
Yaşadığı her şeyi gizliden gizliye polisiye yaşayan canlılarız; itiraf etmek lazım. Çünkü önce ceza, sonra suç’la büyüdük. Cehennemde doğan, günahını tanımak ve anlamak için savaşırken cenneti en başında unutur. İşte bu nedenledir ki cehennem gerçek, cennet hayal gibidir.
//php print_r ($fields); ?>
Kimi zaman, ismi herkesçe bilinen bir yazar, yazdığı belli bir kitap hakkında şöyle bir yanılgıya düşebilir: “Ne yazarsam yazayım, her halükarda hayranlarım bu kitabı alacaklar, okuyacaklar ve tabi ki ona bayılacaklar!” Stephenie Meyer’ın, Nicholas Sparks’ın ve hatta Dan Brown’ın romanları hakkında yazan -ve bıkkınlık verecek kadar çok olan- eleştirmenler de bu haksız düşünce karşısındaki fikir
//php print_r ($fields); ?>
Friedrich Dürrenmatt’ın Dedalus Yayınları tarafından yayımlanan romanı Gözlemcileri Gözlemleyenin Gözlemi, okuyucuyu kurduğu atmosfer ve giderek uzayan yapısıyla altüst eden bir kitap.
//php print_r ($fields); ?>
Roberto Bolaño'nun benim kitaplığımda çok özel bir yeri var. Tutkuyla sevdiğim yazarlardan birisi, ancak niye bu kadar çok sevdiğim sorulduğunda net bir cevap veremiyorum. Tıpkı herhangi bir romanının konusunu ya da türünü anlatmam istendiğinde cevap veremediğim gibi. Uzun uzun açıklamaya çalıştığımda bile bir şey –çok temel bir şey, Bolaño'yu Bolaño yapan o özellik– hep eksik kalıyor.