Aranızda ölüm hakkında konuşmak isteyen var mı? Ama öyle klişe sözlerle, avuntuyla, kaderle harmanlanmamış ve mümkünse felsefeden, şiirsel ifadelerden de uzak bir şekilde... Veya tamamen tıbbi terimlere batmadan, fizyolojinin cilvesiyle meseleyi geçiştirmeden ölümü anlatacak, anlatmak isteyecek birileri çıkar mı aramızdan?
Dışımızdaki ölüm: Tanımadığımız, yakınlık hissetmediğimiz biri ya da hiçbir bağımızın olmadığı uzak bir akraba, kim bilir bir komşu, arada bir sokağımızdan geçen, göz aşinalığı ile yetindiğimiz bir varlık – onun ölümü. Ortak bir inançla, ortak bir ideolojiyle aynı hayata taraftarlığımızı ilan ettiğimiz bir insan da dışımızdaki ölümün temsilcilerinden sayılmaz mı? Acımız, ağıtımız dışımızdaki ölümlerde sınırımızı belirleyebilir. Üzüntümüzün rakımı, derinliği kabullenilir seviyelerdedir. Çünkü dışımızdaki ölüm düşüncelerimizle gerçekliğini korur. Onun hayalle irtibatını o ölüme olan mesafemiz engeller.
Hayalin anılarla teması için içimizdeki ölüme ihtiyacımız vardır. İçimizdeki ölüm, bir dostun, bir sevgilinin, bir yoldaşın, bir eşin ölümünü işaret eder ve ölümün sızısının simgesine dönüşür. Çocuğunuzun ölümü gibi en trajik kayıplarda bu sızı kanserojendir de. Ölüm doğallığını kaybedip habis bir kimlik kazanacaktır. Gittiğiniz yolda, gelecekte bedensel kalıcılık planlarınızda alacağınız darbelerden en korkutucusudur çocuğunuzun ölümü. Ancak ne yazık ki geldiğiniz yolda, geçmişte bedeninizin temelini atanların ölümü bambaşkadır. Anne ve babadan söz ediyorum. Oluşma nedeni olan iki organizma. İki havza. İki kaynak.
Elbette babanın ölümü ağırdır; yalnız, o da dışarıdan gelen bir canlıdır. Spermlerin yolculuğu maceranızın başlayacağı rahme doğru sürerken ilk sığınağınızın kapıları çalar. Freudyen yorumları elimizin tersiyle itersek orası, yani anne, yaşam hakkının verildiği, yaşamaya başlayacağınız noktadır. İnsanoğlu yaşını nedense hep doğduğu gün üzerinden hesaplar; oysa gerçek yaş, bundan yaklaşık dokuz ay daha büyüktür.
İçimizdeki ölüm annenin ölümü ile tanım değiştirecek, ölümün içi diye adlandırılacaktır. Annenin ölümü, başladığınız noktanın kaybıdır. Anne öldü mü siz kaybolursunuz. Dönecek bir adresiniz, tasvir edebileceğiniz bir anavatanınız kalmamıştır. Kabuğunuz soyulur. Hiçbir bilimsel dayanağı olmadan şunu söyleyebilirim ki, insan biyolojik özelliklerini babasından, ruhsal yapısını annesinden alır. Onların inşaat sözleşmesi böyledir. İnşa ettikleri çocuk üzerindeki hakları da bunlarla korunacaktır. Hak iddia etmeye kalkıştıklarında bu kavramlardan yola çıkacaklardır. Baba, “Onu ben okuttum, yedirdim içirdim, bu boya getirdim,” derken, anne çoğu kere sessiz kalarak mücadeleyi kazanır. Çünkü çocuk bilir ki, anne pazar yerinde elini bıraktı mı hiçbir şeyin önemi kalmamıştır.
Anne bir gün ölür: Annenin sürdürdüğü hayat, annenin anıları, annenin temsil ettikleri, annenin kimseye açmadığı sırları, annenin sessiz kaldığı için bilinmeyen düşünceleri/duyguları, annenin varoluş nedeni, annenin yokoluş nedeni ağır bir matemin işaretleridir. O ölüm gününe kadar merak edilmeyen, dikkatten kaçan ne varsa sırtınıza yük olarak biner. Annenin ölümünden suçluluk duyma, ölümle hesaplaşma saati gelmiştir. Onu sonsuzluğa gönderirken gömüldüğünüz hüzün, akıttığınız gözyaşı kendinize duyduğunuz hüzünden ve kendiniz için ağlamaktan başka bir şey değildir.
Macar yazar Péter Esterházy aslında bir matematikçi olarak tanınırken, sonradan yöneldiği edebiyat dünyasında hızla ilerleyerek prestiji yüksek bir başarı elde etmiş durumda. Hem ülkesinde hem de Batı’da ödül bombardımanına tutuluyor. Bir annenin ölümü çerçevesinde kurguladığı romanı Kalbin Yardımcı Fiilleri, anne figürünün ortadan kalkması ile ana kahramanın aile içi ilişkilerden hareketle tüm dünyayı, anneden öte bir kadının aurasını işliyor. Kaybedilen şey, o ana kadar yok sayılmış olanın değeri, anlamı ve faydasını sorgulatıyor. Eşitliğin bir tarafı silindi mi denklemin çözümü artık imkansız çünkü.
Esterházy, altmetin tekniğini romana kendi üslubunca yerleştirirken postmodernizmin tuzağına düşmeme gayretini gösterdiğini özenle hissettiriyor. Geliştirdiği teknik (yazı kutuları, büyük harf tiratları, zeminde renk oynamaları vs) okura kolaylık sağladığı gibi metne de akıcılık kazandırmış.
Anne ve onun mirasını önemseyenler için Kalbin Yardımcı Fiilleri iyi bir roman. “Aranızda ölüm hakkında konuşmak isteyen var mı?” sorusuna muhatap olanlar içinse sağlıklı bir başvuru kitabı.
* Görsel: Erhan Cihangiroğlu
İçindeki ölüme ulaşıp yaşamayı öğrenirse insan, var olmanın iyelik hatlarında varlığını hissedebilir.İçindeki ölümü kavramak yaşamak tadının ruhunda uç vermeye başlar.Ruhunun kapısı açık olmanın tadında yolculuğuna devam edebilir.
Yeni yorum gönder