Adını bilmediğimiz gezgin yollardadır. Onun kadın olduğunu öğrensek de sonradan, adını hiç duymayız. Kendisine sadece Gezgin der. Motosikletiyle yollardadır o, her zamanki gibi. Ancak bu seferki yolculuk, onu hiç beklemediği bir yere götürecektir.
Sevgi Saygı'nın ilk romanı Gezgin, ON8 Kitap’la tekrar raflarda. Yıllarca sinema filmlerinde yönetmen asistanı olarak çalışan, filmlerin ve televizyon dizilerinin senaryolarında katkısı bulunan Saygı, bu kitabında da sinematografik bir dil tutturuyor. İnce ayrıntıları, güçlü görselliği ve okuru sarsan diyaloglarıyla roman, gizemli bir gezginin seyir defterinin karanlık yönlerini açığa çıkarıyor.
Gezgin, bilmediğimiz bir zamanın başlangıcından beri hep olduğu gibi, kitabın başında da yollarda. Küçük bir kasabaya gelir önce. Ne amaçla yolda olduğunu ya da o kasabaya geldiğini bilmeyiz. Sonra o beklenmedik ilk hamleyi yapar ve aklımızda ilk soru işaretini oluşturur. Sonra tekrar düşer yola. Yağmur, onu planladığı yoldan bambaşka bir yere sürükler. Karşısına çıkan bir tilki, yakınlardaki bir köye gitmesine neden olur ve orada, hayatını değiştirecek olan o eve girer. Yatacak ve karnını doyuracak bir yer ararken, kendisini yaşlı bir adam ve onun, evin her işine koşturan kızının evinde uzun sürecek, “zorunlu” bir misafirlikte bulur. O evde kendisini sorgular, evin gizemli dinginliğine isyan eder, krizlere girer, hatta hasta olur. Dayanamayıp evden kaçmayı denese bile, ne yollar onun tarafında gibidir artık, ne de doğa koşulları. Evde kalıp, sessizliği ve evdeki herkesin sırayla anlattığı öyküleri dinler. Onlar anlattıkça, Gezgin anlam veremediği bu köy hayatı üzerine tekrar düşünür. Evdekilerle ilişkisi, kendisine rağmen gittikçe derinleşir.
“Gezginler hakkında hiçbir şey bilmiyorsun, değil mi? Onlar yanlarına gereksiz hiçbir şey almazlar. Duygu bile,” der Gezgin. Bu köye de, motoru hariç bütün eşyasından ve duygularından arınarak gelmiştir. Ancak o evde, sahip olduğu üç beş eşyayla ilişkisi bile değişir. Önce motoruna binmeyi bırakır, derken bir yangında giysilerini kaybeder ve gezdiği yerler hakkında tuttuğu notlarının olduğu defter zarar görür. Bu istemsiz bir arınma mıdır? Yoksa yeni bir şeylerin başlangıcı mı?
Ama bir an olsun bu köy evinde tıkılıp kalmak istemez Gezgin. "Benim için mutluluk yolda olmak. Anlıyor musun? Anlamasan da önemli değil. Sizler doğduğunuz yerde ölürsünüz. Gitmenin tadını bilmek gerekir beni anlaman için," der. Peki, neden bir yandan bu köy evine bu kadar bağlanmış görünmektedir? Sadece yolları tıkayan kar yüzünden mi? Yoksa yaşadığı çelişkilerin hoşuna gitmesinden mi? Köylü kızın gösterdiği şefkat yüzünden mi? Yoksa kızın hayatta onu şaşırtan tek insan olmasından dolayı mı? Ya da, “Dinlemem gerektiğini; ayırt etmem gerektiğini, anlamam gerektiğini; vazgeçmemem, umut etmem ve sevmem gerektiğini...” öğrendiği için mi?
Gezgin, işte bu arayışların romanı. Gezgin her ne kadar bir şey aramak için yola çıkmadıysa da, buldukları onu bambaşka bir yere götürür. Biz okurlar da, Gezgin'in çıktığı yolculuğun dışında bir yolculuğa, karmaşık bir ruhun gizemlerine dalıyoruz. Gizemli bir seyir defterinin gün ışığına çıkması gibi.
* Görsel: Sevil Şimşek
Yeni yorum gönder