Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Marguerite Yourcenar adında bir mucize ve Doğu Öyküleri




Toplam oy: 1017
Marguerite Yourcenar
Helikopter Yayınları

Marguerite Yourcenar... An’ın içinde geçmişi, tarih içinde yazgıyı arayan bir izsürücü; latif, zarif ve bir o kadar vahşi; sözdeki müziği arayıp bulan bir dil büyücüsü, edebiyat için bir mucize... Onun başyapıtlarından biri olan “Doğu Öyküleri”nin satırları arasında geziniyorum son birkaç gündür, masalların, mitlerin içinde, kusurlu, sıradan insanlara benzeyen kahramanlarının hüzünlü, şiirsel, bilge, kimi zaman acımasız ve kanlı yazgılarının içinde... “Doğu Öyküleri”ni okumadan, edebiyatın bize kattığı bilgeliğin, dilin güzelliğinin ve sınırsızlığının olanaklılığının yetersiz geleceğini düşünüyorum, tüm varlığımla seziyorum ve açıkçası bütün bunlara şaşıyorum... Marguerite Yourcenar; birkaç cümle önce de söylediğim gibi, edebi bir mucize gibi...

Belçika doğumlu Yourcenar, Amerika’nın, İsviçre’nin ve Fransa’nın yanı sıra İtalya’da ve Yunanistan’da da yaşamış. Belli ki “Doğu Öyküleri”nin esini yazara bu iki ülkede deneyimlediklerinden geliyor. Ancak yanlış anlaşılmasın, sadece Slav efsaneleri ve Balkan baladlarından değil, Çin kıssa’larından, Hindu efsanelerinden ve İstanbul’un lalelerinden de yararlanmış yazar. Dinlediği balatları, okuduğu masalları, efsaneleri ve kıssaları yeniden bambaşka bir biçimde kaleme almış.

Kitapta yer alan öykülerden ilki ve en dikkat çekicilerinden biri olan “Wang-Fo Nasıl Kurtuldu?” Çinli bir ressamın sanatla iç içe geçen yaşamının fantastik hikayesi. Ressamın çırağının gözünden başlıyor hikayemiz. Çok zengin, varlıklı bir ailenin çocuğu olan Ling’in hayatı, Wang-Fo’yla tanıştıktan sonra tamamen değişiyor, dünyaya, insanlara, hayvanlara ve bitkilere bakışı değişiyor. Ressamın sanatını icra etmesi kaygısıyla malını, mülkünü, cebindeki son kuruşunu, hatta dünyalar güzeli karısını bile kaybediyor Ling. Öyle ki, kendini ağaca asan karısının dehşet verici görüntüsü karşısında onu resmetmeye çalışan ustası için saatlerce boya karıştırabiliyor. İnsanın kanını donduran bu son derece etkileyici sahnede Yourcenar, hayata karşı sanatın üstünlüğü düşüncesinin sınırlarını zarifce zorluyor. Ancak hayat elbette her zaman sanattan yana değil... Wang-Fo, Han Krallığı’nın prensinin eline muhteşem resimleri yüzünden düşüveriyor. Yaşamın onun resimlerindeki kadar gerçek, onun resimlerindeki kadar güzel olmadığına öfkelenen prens, Wang-Fo’yu gözlerine mil çektirmek üzere cezalandırıyor ve cezanın öncesinde yarım kalan bir resmini tamamlamasını istiyor. İşte bu resmin tamamlanması kahramanımızın ve çırağının fantastik kurtuluşu oluyor. Ölümlü bedenlerimizdense ölümsüz ruhlarımıza sirayet eden sanatsal bir kurtuluş...

Paganizme ağıt

Doğu Öyküleri’nin diğer bir etkileyici hikayesi ise “Kırlangıçlar Meryem”i. Paganizmle birlikte doğayla iç içe olma duygusunu yitiren insan bilincinin trajik gelişimini aktarıyor bu öykü aracılığıyla yazar. Bu öykünün çıkış noktası, eski Atina’nın kırlarındaki küçük bir kilisenin adını anlatmak arzusu. Ancak bu mütevazı arzu öykü içinde giderek paganizmin, doğanın ve anaerkil dönemin izlerinin silinişine dair yazılmış bir ağıda dönüşüyor.  “Boynu Vurdurulan Kali”  de yine aynı izlekleri taşıyan bir başka öyküsü yazarın. Bir büyük Hindu efsanesinden esinlenen Yourcenar, burada Hindu Tanrıçası Kali’nin trajik öyküsünü yorumlamış. Kıskanç tanrılar yüzünden, saflığın ve güzelliğin simgesi başı, bir fahişenin bedeniyle birleşen Tanrıça, güzelliği ve çirkinliği, saflık ile pisliği, şehveti ve masumiyeti, kısacası dünya üzerindeki cümle ikilikleri varlığında tek bir biçimde taşımak zorunda kalıyor, acılar içinde. Öykünün sonunda ona umut veren bilgenin sözleri ise tüm insanlığa, özellikle de kadın cinsine sesleniyor adeta: “Arzu, sana arzulamanın boşuna olduğunu öğretti, dedi bilge. Şimdi de pişmanlık, pişmanlık duymanın fayda etmediğini söylüyor. Sen, birer parçası olduğumuz Yanılgı; Sen, kusursuzluğun içinde kendiliğinden bilinçlenen kusurlu güzel; Sen, ille de ölümsüz olmayan Gazap... Sabret.”   

“Doğu Öyküleri”nin bir özelliği de Yourcenar’ın belki de Türkçedeki en güzel çevirisi olması. Buradan Hür Yumer’e bir teşekkür de benden... Geldiğimiz bu noktada Marguerite Yourcenar’ın Doğu Öyküleri için ayrıca şahane bir kitap dememe, bilmem gerek var mı!

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.