Birisine bir hikaye anlattığınızı ve sonra sizi dinleyen kişinin hikayenizi çaldığını düşünün. Yalnızca karakterlerinizi, verdiğiniz ayrıntıları, gözünün önünde canlandırmak için uğraştığınız renkleri yürütmekle kalmıyor, bir de hikayenizden yola çıkarak yazdığı romanla edebiyat tarihine geçiyor. Dahası, kitabının hiçbir yerinde adınızı anmıyor, bir kere bile hikayesini kendinin kıldığı kişiden bahsetmiyor. Hele bir de bunu yapan insan sıradan bir yazar değil, Joseph Conrad olunca durumun ciddiyeti daha da artıyor.
1973 doğumlu Juan Gabriel Vasquez’in romanları, uzun bir süredir Gabriel Garcia Marquez’in, hem ismini hem ülkesini paylaştığı o büyük yazarın büyülü gerçekçiliği aracılığıyla tanıdığımız Kolombiya’ya yeni bir perspektiften bakıyor. Jose Altamirano isimli anlatıcısının 1903 yılında Londra’ya gelip Conrad’la tanışması ve ona ülkesinin hikayelerini anlatması üzerine kurulu Costaguana’nın Gizli Tarihi, Vasquez’in bu yeni bakış açısının parlak bir örneği.
Anlatıcımız daha kitabın başlarında, uçan insanlarla, hayat değiştiren iksirlerle, büyülü gerçekçiliğin zaman zaman başvurduğu numaralarla işi olmadığını söylüyor. Yeni bir Garcia Marquez beklemeyin benden, sukutuhayale uğrarsınız, diyor yani. Zaten Altamirano’nun babasının çocukluğuna dair olağanüstü hikayeleri okurken de bireysel öykülerle tarihi birbirine işleyen bu romanın arkasında daha çok Fuentes ve Rüşdi’nin hayaletlerinin gezdiğini anlıyoruz. Altamirano’nun babası, Geceyarısı Çocukları’nın kahramanı gibi, ülkesinin bağımsızlığıyla aynı saatte yuvarlanıyor dünyaya. Başı derde gelen girip kodesi boyladığında onu kurtaran, kitap boyunca ismi bolca geçen tarih meleği oluyor. Bir askeri darbe hapishaneleri boşaltıyor, bir başkası kahramanımızın kaderini belirliyor.
Altamirano’yla yolları 1903 yılında, Conrad çok satan kitaplar yazıp yoksulluktan kurtulmanın yollarını ararken kesişiveriyor. Londra’ya yerleşip hayatını yazmaya adamadan çok önceleri gezdiği, gençliğinde kaçakçılık yaparken gidip geldiği bir dünyayı, Güney Amerika’yı anlatan bir kitap yazmak istiyor Conrad. 1904’de Nostromo adıyla yayımlanacak olan, aydınlanmanın bize anlatılan cennet olmaktan çok sömürü ve sömürgeleştirme üzerine inşa edildiğini gösteren kitabını yazabilmek için kendisine gereken bilgiler, renkler ve ayrıntıları günler boyunca konuşup durdukları Altamirano’dan öğreniyor.
Ancak kitap yayımlandığında acı bir gerçek bekliyor anlatıcımızı. Contad kendisine hikayesi anlatılan Kolombiya’yı hayali bir ülke olan Costaguana’ya çevirmiş, hikayesini anlatışına bizzat tanıklık ettiğimiz Altamirano yerine kitabını edebiyat tarihinin en ünlü kahramanlarından birinin, Nostromo’nun çevresinde kurmuş.
Conrad’ın Güney Amerika’yı, Afrika’yı ve Rusya’yı resmederken kullandığı perspektif tartışma konusu olmuştur hep. Vasquez bu zevkle okunan romanda bu akademik mevzuyu olabildiğince edebi kılıyor, bize çok özel bir fırsat sunuyor: hikayesini Batı’dan dinlemeye alıştığımız bir dünyayı bugün orada yazan en yetenekli romancılardan birinin sesiyle dinleme fırsatını.
Yeni yorum gönder