Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

KuşBakışı // Buket Uzuner'in masasından




Toplam oy: 763
Yazarların çalışma masalarının fotoğraflarını paylaştığımız KuşBakışı sayfalarının bu ayki konuğu Buket Uzuner!

Resmi internet sayfasındaki biyografisinde de yazdığı gibi, Buket Uzuner, hem bir romancı hem de bir hikayeci ama aynı zamanda bir gezi yazarı.

 

Böylesine çok seyahat eden bir yazarın çalışma masasında da bunun izlerini görecektik elbette!

 

 

(Fotoğrafı büyütmek için tıklayınız.)

 

 

 

 

Ve işte bu masadan çıkmış bir metin; Buket Uzuner’in sonbaharda yayımlanacak ve 7 yaş üstü tüm kediseverler için yazdığı Ah Bir Kedi Olsam! kitabından tadımlık bir alıntı:

 

 

Hayatımda ilk kez bir kedi gördüğüm günü hiç unutmam. Aklımda sadece bir avuç siyah-beyaz tüy yumağı, esnemek için açılmış minik bir ağız ve pembe bir dil kalmıştı. O sırada ben küçüktüm, kediyse bebek. O günden sonra hep bir kedim olsun istedim. Evimizde yaşayan, yatağımda bana sarılıp uyuyan, kucağımda pırlayan, biz yokken evi ejderha ve kötü adamlardan koruyan, eve girdiğimizde bizi kapıda özlemle karşılayan, en yüksek raflara uçan bir kahraman gibi tırmanıp, uzun bir ipin peşinde benimle beraber çölleri, dağları ve ormanları aşıp, koridorda koşup oynayan bir kedi! 


Hayatımda ilk kez dayımın evinde bir kediyi yakından gördüğümde büyülenmiştim.  Ona yakından bakınca nefesim kesilmiş, ağzım açık kalmıştı. İlk önce onu tüylü minicik bir oyuncak, bir Fürbi (Furby) sanmış, uzanıp elime alacakken o, minik ağzını açıp pembe dilini göstererek esnemeye başlamış, ben de korkup geri çekilmiştim. Bebek kedinin henüz gözleri açılmamıştı ve göremediği için her şeyi koklayıp, ağlayarak annesini arıyordu. Onu sokakta yapayalnız ve ölmek üzereyken bulup eve getiren dayım, biberonla süt içirip, yün kazağına sararak hayatta kalmasını sağlamıştı. Benim o sırada bu olayı hatırlayamayacak kadar küçük olduğumu sık sık söyleyen annem, belki bebeklerin bile hafızası olduğunu unutacak kadar büyümüştü. O zamanlar dayım henüz üniversitede öğrenciydi ve kendi çocuğu yoktu.


“Ah bir kedim olsa!” diye inledim.


“Elbette ben de hayvanları seviyorum, ama...” dedi annem.

 

 

 

 

 


 



Fotoğraflar: Pelin Ulca

 

 


 


Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.