Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Çizgi romanın ölümsüz ruhu



Toplam oy: 1041
Lee Falk
Büyülü Dükkan
Fantom'un beş yüz yıl öncesinden adaleti müjdeleyen fısıltısı, ona en çok ihtiyaç duyduğumuz bu zamanda yeniden aramızda dolaşıyor.

"Her şey 400 yıl önce başladı. Gemisi korsanların saldırısına uğrayan genç bir adam, Bengali sahillerinin ıssız bir köşesinde karaya çıktı. Onu pigmeler buldu ve iyileştirdi. Genç adam, babasının katilinin kafatası üstüne yemin etti: 'Bütün hayatımı korsanlık, haksızlık ve zalimlikle savaşmaya adıyorum. Oğullarım da benim yolumdan gidecek...'"

 

GIRGIR okuyarak büyüyen neslin yarattığı ikinci nesil mizah dergiciliği, doksanların özellikle ikinci yarısına damgasını vurdu. Fakat bu nesli çizmeye heveslendiren tek şey GIRGIR değildi şüphesiz. Yetmişlere ve seksenlere damgasını vuran çizgi romanları da okuyarak büyümüşlerdi. O nedenle çıkardıkları dergilere de bu heyecan dolu dünyadan sinen bir sürü iz oldu. Yalnızca çizgi roman okuyanların anlayabildiği kimi espriler de, mizah dergilerinin çok yüksek satış rakamlarına ulaştığı bu yıllarda yeniden dillere pelesenk oldu. Çizgi romanla pek ilgilenmediği halde "Ormanda on kaplan gücünde" dendiğinde kimin kastedildiğinin anlaşılmasını, belki de o yıllarda Ahmet Yılmaz ve Cem Yılmaz'ın çizdiği Fantom karikatürlerine borçluyuz.

 

 

Oysa, tahmin edilebileceği üzere, Fantom'la tanışıklığımız daha eskilere gidiyor. Yetmişlerde Tommiks, Teksas, Alaska, Tom Braks, Pekos Bill, hatta Karaoğlan'ı da basan, çizgi roman okuyucusunun hatırlayacağı, TAY Yayınları Kızılmaske'yi de basıyordu. Daha eskilere de gidiyor mazisi aslında, 1930'ların sonunda Dev Adam adıyla ilk çevirisi yayımlanmış Türkçe olarak. Sonra on yıllar boyu bant olarak birkaç dergide görülmüş. İlk kez altmışların sonunda bağımsız bir dergi olmuş ve 73'te de TAY Yayınlarının dizisi başlamış.

 

Hiç haberdar olmayanlar için kısa bir özet geçeyim. Batıdaki adıyla Phantom'un bizde Kızılmaske'ye dönüşmesi ilginç. Oysaki çizgi roman dünyasının "vücuda yapışan üniforma" giymiş ilk kahramanı olan Fantom'un üstünde kızıl olmayan tek şey maskesidir. Maskesi siyah, kostümü tüm dünyada mor olmasına rağmen, "kapak resimlerinden bildiğimiz kadarıyla" bizde kırmızıdır. Mandrake'nin de yaratıcısı olan Lee Falk'un insanlığa armağanı olan Fantom, elinin erdiğince dünyayı düzeltmeye uğraşır. Bengali adındaki hayali bir Afrika ülkesinde, ormanın içindeki Derin Koru'daki Kafatası Mağarası'nda yaşayan ölümsüz bir kahramandır. Fakat, gerçeklik kurgusu çok güçlü olan Kızılmaske'deki bu ölümsüzlük aslında bir yanılsamadır. Günümüzden yaklaşık beş yüz yıl kadar önce, korsanlarca soyulup batırılan gemisinden Bengali sahiline vuran ve kafatası üstüne haksızlıkla mücadele yemini eden ilk Fantom bu geleneği oğluna aktarır. Böylece maske ve kostümün altında babadan oğula geçen bu kahramanlık durumu, ormanın ölümlülerinde bir ölümsüzlük vehmi yaratır. Bu sırrı yalnızca Pigmeler bilir ve kimseyle paylaşmaz.

 

Fantom güçlüdür. Gerçekten de ölümsüz olduğuna inandırabilecek kadar güçlü ve çevik. Adaletlidir. Zeki ve kültürlüdür de. Ormanda on kaplan gücünde olmasının yanında şehir hayatı ve kültürüne de yabancı değildir. Adaletini iki eline taktığı birer yüzük temsil eder. Bir yüzüğünün üstünde kurukafa sembolü vardır. Fantom'un yumruğunu yiyenler çenelerinde, ömür boyu silinmeyen bu kurukafa izini taşırlar. Diğer yüzük ise iyilik sembolünü taşır ve Fantom'un korumasını simgeler. Fantom bir ölümlüyü bu sembolle onurlandırdıysa onu ve onun neslinden gelenleri korur, çağrısını işittiğinde yardımına koşar. Şefkatli ve vicdanlıdır. Ama doğaya zarar vereni, başka kültür ve toplulukları hakir göreni, para gibi ıvır zıvır şeyler için insanların yaşamını ve düzenini tehdit edeni affetmez. Yumruğu pektir.

 

Dünyanın değişen ve hiç değişmeyen dertlerini, onlara küçük ve yerel de olsa getirilen çözümleri, güzel ormanların güzel hayvan ve insanlarını, her türlü müşkülde birden ortaya çıkıvererek illa ki çözüm üreten kudretli bir kahramanı okumanın iyi geleceğini düşünmek, çizgi roman okumak için yeterli sebep sayılabilir. Hiç okumamışlar içinse Kızılmaske çok güzel bir başlangıçtır.

 

Ülkemizde TAY Yayınlarının yetmişler ve seksenlere damgasını vuran yayınından sonra Kızılmaske epey bir vakit ortadan kaybolmuştu. Çok kısa bir ara Milliyet'le beraber bir görünüp yine gözden yitti. Şimdilerde çizgi romanın yeniden canlanmasına yaptığı büyük katkıyla daha şimdiden meraklıları için çok kıymetli sayılan Büyülü Çizgi Roman etiketiyle çevrilip basılıyor. Fantom'un altın çağı denebilecek yıllarında, günlük gazetede bant olarak çıkan maceraların toplanmasıyla oluşan külliyat şimdiden 14 cildi buldu ve hızlı bir şekilde de çoğalıyor. "Biz çok okurduk eskiden onları," diyenleri, şimdiye kadar hiç çizgi roman okumamışları ve meraklılarını bekliyor.

 

Ormanda "Bir fısıltı, dünyayı dolaşabilir," derler. Fantom'un beş yüz yıl öncesinden adaleti müjdeleyen fısıltısı, ona en çok ihtiyaç duyduğumuz bu zamanda yeniden aramızda dolaşıyor.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.