Cinayet Mevsimi ve Müruruzaman Cinayetleri ile tanıdığımız Suat Duman uzun bir aranın ardından bu kez Dünyanın Leşleri ile karşımızda. Dünyanın Leşleri yazarın ilk iki kitabının aksine Mehmet Cemil’in maceralarından biri değil. Bu kez hikayenin başköşesinde isimsiz bir kahraman var.
Kontrol edemediği öfkesinin altında ezilen, hikayesini kendi perspektifinden gördüğü kadarıyla anlatan, kıyısından dahil olduğu toplumsal hadiseleri kendi zihin süzgecine göre yorumlayan bu isimsiz kahraman için esasen antikahraman denebilir. Sistemin aygıtları tarafından uğradığı haksızlığı sisteme değil, aygıtlara mâl etmesiyle kahramanlığı değil antikahramanlığı tercih etmiş oluyor esasen isimsiz anlatıcı. Fakat bu antikahramanımız o kadar da karanlık biri değil. “Kötü işler yaptım heyhat hiç kötülük yapmadım,” diyerek izah ediyor isimsiz kişi kendisini. Öz ile eylem arasındaki o ince çizginin tek cümlelik özeti bu olsa gerek.
Cezaevinden çıkar çıkmaz, derinliğini kestiremediği bir bataklığın içine gömülen, kendisini kargaşanın ve belanın içinde bulan kahramanımız öfkesinden kurtulacak bir çıkış yolu da aramıyor üstelik. O halinden, varlığından son derece memnun! Ve onu esaslı bir kaybeden mevkiine yükselten de bu: Gerçek kaybeden, halinden memnun olandır! Çünkü halinden memnun olan kişi kişisel sorgulamalara girmez, bu yüzden de kendisini olduğundan daha iyi biri yapma ihtimalini hepten yitirmiştir. Bizim isimsiz kahramanımızın da tek derdi onu eşek sudan gelinceye kadar döven polisleri bulup intikamını alabilmek; bir de ortada dönen paranın üzerine çöküp kapağı güneyde bir yere atabilse...
Fakat sadece kendi hikayesinin içine sıkışmıyor bu kahraman. Yanındaki yöresindeki kişilere ve hadiselere de dokunuyor. Kimsenin adıyla seslenmediği kahraman, serseri bir mayın gibi Beyoğlu sokaklarında dolanırken Suat Duman da sizi dil konusundaki maharetine hayran bırakıyor. Capcanlı bir dil, güçlü bir anlatım ve dozunda bir mizah var Dünyanın Leşleri’nde. Kendisini ele vermeyen hikayesi ve hararetli kurgusu da okuru kitaba sıkı sıkıya bağlıyor, ki bu iyi bir polisiyenin olmazsa olmaz iki unsuru bana sorarsanız. Bu sayede Suat Duman okuyucusuna keyifli ve soluksuz bir okuma vaat ediyor. Bu noktada kitabın arka kapağına da alınan şu cümleye katılmamak mümkün değil: İyi polisiye iyi edebiyattır!
* Görsel: Emre Karacan
Yeni yorum gönder