Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

İlişkiler için bibliyoterapi desteği



Toplam oy: 723
Alain De Botton // Çev. Özge Çelik
Sel Yayıncılık
Aşk Dersleri, ilişkilere dair seçmeli değil zorunlu bir kitap...

Aşkın nasıl bir duygu olduğunu tarif et, deseler, oldukça “cilalı” bir duygu olduğunu söylemekte bir sakınca görmezdim. Zira her şeyi olduğundan daha parlak gösterdiği kesin. Peki bu sonsuza dek sürüyor mu? Elbette hayır. Hatta bazı kişiler tarafından aşka çeşitli sürelerde ömür bile biçiliyor. Bir son kullanma tarihi var! Şayet sürseydi de, o parlaklık sonucu gözlerimiz bozulabilir, körlük başlayabilirdi. İşte o vakit, aşkın olmasa da, âşığın gözü gerçekten kör olabilirdi.

Aşka dair yeryüzünde nefes alıp veren insan sayısı kadar çok şey yazılıp çizilmiştir herhalde. Dolayısıyla bu saatten sonra yeni bir şey söylemek ne kadar mümkün bilmiyorum. Fakat aşka dair bilmediklerimize temas edip ezberimizin bozulması da fena olmazdı diye düşünüyorum.

Alain de Botton, Aşk Dersleri romanında içinde aşkı, özlemi, evliliği, hayal kırıklıklarını, cinselliği, bıkkınlığı, evlilik dışı ilişkiyi, tekdüzeliği barındıran uzun soluklu bir ilişkinin çetrefilli yollarında gezdiriyor bizi. Evlilik “kurumu”, romantizm, iki insanın birlikte olma gereklilikleri, aldatma üzerine kafamızı bir hayli karıştırıyor.

 

 

“Yanlış kişilerle evleniyoruz çünkü sevilmek ve mutlu olmak arasında doğru ilişkiyi kuramıyoruz,” diyor Alain de Botton ve çoğu kişinin yanlış kişiyle evlendiğini ama bunu çok da önemsemediğini belirtiyor. Yazara göre insanların yanlış kişiyle evlenmelerinin bir diğer nedeni de “biz çok yalnızız” algısı; hayatını tek başına sürdürmenin hep olumsuz bir anlama işaret etmesi... “Bu insanlar, mutluluğu yalnızca bir evlilikte bulabileceklerine inanıyorlar ancak aslında birçoğu ne istediği konusunda bir fikre sahip değil.” Bununla bağlantılı olarak, bir röportajında da sağlıklı ilişki için şunları söylüyor: “Hayatı boyunca aslında yalnız olduğunu idrak eden, hayatı daha hafif, daha sorunsuz yaşar. Rahatlar bir kere. Daha yaratıcı olur. Şarkılar söyler, şiirler yazar, kitaplar üretir. Bambaşka bir mertebede yaşar, üretir. O seviyeye ancak kendi kendine yetebildiğini fark eden insan erişebilir. Ve asıl kendi kendine yetebilen bir insan sağlıklı, mutlu bir ilişki kurabilir, bir başkasını gönülden sevebilir. Başkasının düşündüklerini tekrar edip durmaz, kendine ait bir görüşü vardır çünkü. Daha dikkatli dinler, kendini dinlemekten antrenmanlıdır çünkü.”

Romanında Rabih ve Kirsten isimli iki karakterin yaşadıkları aşktan ve bu ilişkinin evliliğe evrilmesinden bahsederek bize bugüne kadar anlatıldığı gibi aşkın sadece heyecandan ibaret olmadığını, bir duygudan daha ötesi, bir davranış şekli, yani bir beceri olduğunu ve aşkın başkalaşıp her evrede farklı yaşantıları, duyguları doğurmasının üzerinde duruyor Alain de Botton. Ve belki de en önemlisi, aşkın geçirdiği değişimi kabullenmeyi öğretiyor. Evet “öğretiyor” çünkü roman boyunca yazarın rahatsız edici olmayan didaktik tavrı hüküm sürüyor. Kitabın adının “aşk dersleri” olması, okuyucunun bu tavırla karşılaşmasını şaşırtıcı kılmıyor.

Aşkın uçucu olduğu muhakkak ancak sürdürülebilirliği mümkün mü sorusunun peşine de düşüyoruz Aşk Dersleri’nde. Yazarımız bunun öğrenilmesi ve hatta öğretilmesi gereken bir beceri olduğunu düşünüyor. Tam bu noktada Tomris Uyar’ı anmak isterim: “Sevginin yalnızca bir duygu olmadığını, bilgi de gerektirdiğini kendimden biliyorum. Sevgi savurganlığım yüzünden habire su vererek çürüttüğüm kaktüsler hâlâ aklımda.”


Aşk Dersleri, ilişkilere dair seçmeli değil zorunlu bir kitap olmayı hak ediyor. Özellikle romantik ilişkilerinde problem yaşayanlar için bibliyoterapötik bir etki yaratacağı kesin. Alain de Botton ülkemizde çok sevilen bir yazar. Hatta “modern filozof” gibi abartılı bir ünvanla da anılıyor. Karmaşık konuları basit ve sade bir dille anlatabilmek kolay bir iş değil elbette ancak “roman” yazdığını iddia eden birinin etkileyici aforizma üretimi kadar kurguya da biraz daha özen göstermesini beklemek de hakkımız!

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.