Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Can Yücel'in mezarı yeniden yapılacak!



Toplam oy: 721

 

Kullandığı kaba ama samimi dil ile Türk şiirinde farklı bir tarz yaratmış olan Türk edebiyatının usta şairlerinden Can Yücel ,1999 yılında vefatının ardından vasiyeti üzerine çok sevdiği Datça'nın İskele Mezarlığı'nın denizi gören bir tepesine defnedilmişti.

 

 

Her yıl 12 Ağustos’ta, ölüm yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anılan şair Can Yücel'in bu seneki yıldönümü, vasiyeti üzerine Tohum Bankası projesine ithaf edilmiş; şair mezarı başında çeşitli etkinliklerle anılmıştı. Ancak, şairin mezarı ölüm yıldönümünün hemen ardından kimliği belirsiz kişilerce saldırıya uğradı. Saldırı hakkında soruşturma başlatılmasının ardından mezarın tekrar yapım çalışmalarına başlandı.

 

 

Yücel'in anması esnasında mezarına şarap dökülmesine AKP Datça İlçe Başkanı Ahmet Sedat Deniz’in “milletimizin inançlarına küfretmeye kalkışanlara sessiz kalacak değiliz” diyerek yazılı bir açıklamayla kınaması; bu saldırının fitilinin Deniz’in bu sözleri ve onu destekleyen yerel medya tarafından ateşlendiği yorumlarına neden oldu. 

 

 

Başbakan tarafından “Ucube” diye nitelendirildikten sonra yıkılan “İnsanlık Anıtı”nın heykeltıraşı Mehmet Aksoy 'a ait olan anıtmezarın da bulunduğu İskele Mezarlığı, ironik bir biçimde, bütün dünyada “hoşgörü mezarlığı” olarak tanınıyor ve mezarlıkta Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudilerin mezarları bir arada yer alıyor.

 

 

Can Yücel'in içindeki çocuk hep canlıydı

 

 

Saldırıya uğrayan anıt mezarın heykeltraşı Mehmet Aksoy defalarca saldırılsa da mezarı yeniden yapacağını açıkladı ve mezarın ortaya çıkış hikayesini şu sözlerle aktardı:

 

“Can Yücel’in vefatından sonra kızı Su ve eşi Güler Yücel’in yanına gittim. Mezarını yaptırmak istediklerini dolaylı yoldan söylediler. Bu adam pahalıdır, para isterse biz nasıl öderiz diye düşünürlermiş. Ben bilmeden ‘Bu işi bana bırakın’ dedim. İçindeki çocuğu daima canlı tutan bir adamdı Can Yücel. Işığı en iyi geçiren cins taşı oyarak, gün ışığını geçirir hale getirdim. Öyle ki ışık arkadan vurduğunda ana rahmindeki cenin görünüyordu. Bunun adı da ‘Can Taşı’ olsun dedim. Önünde de içinden su geçen bir göbek bağı uzanıyor. İşte o sonsuz döngüye işaret eden su anlamına geliyor. Böylece o göbek bağıyla, Can’ı yeniden hayata bağladım.”

 

 

 

Mezar tekrar yapılacak

 

 

Bunu namus borcu diye niteleyip, bir anıtmezar yapacaklarını söyleyen Datça Belediyesi, bir basın bildirisi yayımladı ve şunları dedi:

 

“Datça demokrasinin, düşünce özgürlüğünün nefes aldığı bir yarımadadır. Böyle bir aydınlığa hangi köktenci ve çürümüş zihniyet el uzatabilir, halen anlamakta güçlük çekiyorum. Şiir insanlığın, Can Baba ise Datça’nın kalesidir. Yıkamazsınız.”

 

 


Saldırıya protesto

 

 

Saldırının ardından mezarı başında toplanan 200 kişilik grup basın açıklaması yaparak protesto ettikleri saldırı için; yerel basın ve parti başkanlarının tepkileri “fitili ateşledi” dediler.

 

 

 “Can Yücel Dostları” adlı 200 kişik grup adına Meral Omay'ın yaptığı açıklamada şu sözler yer alıyor: "Çoğunluktan farklı inançlara sahip olanlara, ne istedikleri gibi yaşam tarzını veriyorlar ne de yaşama veda ettiklerinde istedikleri törenlerin ve anmaların yapılabileceği yasal imkânı sağlıyorlar. Bu partilerin tutumu ikiyüzlülüklerini ele veriyor. Toplumun yerleşik kanaatlerine boyun eğmeyen ama bu toprağın insanlarına olan sevgisini her zaman dile getiren Can Yücel, bu tarihsel kişiliğiyle örnek bir mücadele insanı oldu. O bir sosyalist, o bir şair, o 'insana ait olan hiçbir şey bana yabancı değildir' diyen dünya görüşünün takipçisi oldu. Resmi görüşe hiçbir zaman teslim olmadı. Devlet de,  egemen olan da hiçbir zaman onu sevmedi. O yoksulların, garibanların, çöpçünün şairi oldu. Onun tercih ettiği yaşam tarzının bedelini de ödemesini bildi, işsiz kaldı, beş parasız dolaştı, yolundan dönmedi."

 


Gazeteciler de saldırıyı kınadı

 

 

Can Yücel'in mezarına yapılan saldırıyı kınayanlar arasında bulunan Çağdaş Gazeteciler Derneğini yaptığı açıklamada, AKP Datça İl Başkanının hedef gösteren açıklamarınının eleştirildiği dönemde yapılan salrıdıyı düşündürücü bulduklarını ifade etti.

 

 

“Can Baba’nın mezarına yapılan saldırı, savaş çığlıklarının atıldığı, kan siyasetinin hızlandığı, düşünceye vurulan zincirin kalınlaştığı günümüzde tüm insanlık değerlerine yapılmış demektir. Can Yücel anmalarındaki bir ayrıntının öne çıkarılarak bu saldırı ve beraberindeki tartışma gerici zeminlere hapsedilmek istenmektedir. Oysa mesele ne bu ayrıntı ne de mezar anmalarının şeklidir. Mesele Can Baba’nın başkaldıran şiirleri, devrimci karakteri ve bu toprağın insanı olmasıdır” ifadesine yer verilen açıklama şu görüşlere de yer verildi:

 

 

“Can Yücel’i mezarında arayanlar boşa kürek çekiyorlar. Can Baba orada değil. Can Baba, kendimizi dar attığımız karşı evin sundurmasında, kapıda bekliyor bizi. Can Baba, eylim eylim salınan yosunların arasından bakıyor bize. Can Baba, özgürlüğe mutluluğa doğru koşanların başını çevirdiğinde göreceği her yerde.Bu saldırıyı azmettirenler ve gerçekleştirenler, Can Yücel’in ‘Anayasası İnsanın’ diyerek yazdığı evrensel değerleri savunmaya devam edeceğimizi ve Can Yücel’in canının öyle kolay kolay çıkmayacağını bilmelidirler.” (ANKA)

 

 

Türkiye Tiyatrocular Derneği de saldırıyı kınadı

 

Türkiye Tiyatrolar Birliği, usta şairin anıt mezarına yapılan saldırıyı “Ölülerimizden korkuyorlar” diyerek kınadılar ve yaptıkları açıklamada şu sözlere yer verdiler:

 

“Ölülerimizden korkuyorlar çünkü biliyorlar ki onların yazıları hala nefes alıyor. Biliyorlar ki, yaşatmaya çalıştıkları korku dünyasını alaşağı edecek güç onların gerçek cümlelerinden geçiyor. Her kelimenin kurşundan daha zararlı olduğunu biliyorlar. Bu yüzden yaşayanları susturmak için türlü dalavere çevirenler, ölülerimizi de ya ticaretlerinin bir parçası yapmaya ya da arsızca saldırarak yok etmeye çalışıyor. Tanklarınız, silahlarınız, hapishaneleriniz, türlü oyunlarınız bizi teslim alamaz. Bu halkın onuru için, barış için, eşitlik için, kardeşlik için üretmeye devam edeceğiz. Yıktığınız heykeller, yaktığınız kitaplar, zindanlara attığınız, mezarlarını yıktığınız insanlar her gece gözlerinizi kapadığınızda yakanıza yapışacak.”

 


Edebiyatçılar Derneği de eleştirdi

 

 

Edebiyatçılar Derneği Genel Başkanı Gökhan Cengizhan, açıklamasında AKP Datça İl Başkanı'nın yaptığı açıklamayı eleştirerek şu sözlere yer verdi:

 

“AKP Datça İl Başkanı’nın yaptığı açıklamayla ürperen yüreğimiz, bizi yine haklı çıkardı. Bu açıklamayı fırsat bilircesine harekete geçen kişi veya kişiler, Can Yücel’in bizlere bıraktığı insanlık değerlerinden nasiplerini almadıklarını gösterircesine saldırdılar O’nun mezarına. Biz biliyoruz ki vurduğunuz balyozlar Can Yücel’in şiirlerine, çevirilerinedir. O balyozlar Can Baba’nın mirası olan Tohum Bankası’na inmiştir. Ve biliyoruz ki o darbeler hepimizi niyetleyerek vurulmuştur o taşlara. Ama bilmelisiniz ki ne balyoz darbeleri ne de sonsuz karanlığınız yetecektir Can Baba’nın aydınlığını karartmaya. Can Baba aramızda ve size bakıyor. Görmüyor musunuz?”

 

 


Şairin ailesi ve yakınlarından tepkiler

 

 

DHA muhabirine telefonda yaptığı açıklamalarda büyük üzüntü duyduğunu belirten şairin eşi Güler Yücel "Can’ın mezarına şarap dökülmesi ve boş şişelerin bırakılmasına, aile olarak karşı olduğumuzu herkes biliyor. Bu amaçla mezarın başına, ’Çiçek dışında hiçbir şey bırakılmaması rica olunur’ diye uyarı levhası da koymuştuk. Buna rağmen şarap dökenleri, kınıyoruz. Ancak aynı şekilde, bu vahşi saldırıyı yapanlara da tepkimiz büyük.Üzüntümüz sonsuz. Bu, Can’a yapılmamalıydı" dedi.

 

 

Annesinin açıklamasına benzer bir açıklamada bulunan şairin kızı Güzel Yücel ise "Bu olayda babamın ’Can’ının yandığına inanıyorum. Çok üzüntülüyüm. Son iki yıldır şarap dökülmesi olayı yaşanmıyordu. Aile olarak bu konuya hassas olduğumuzu biliyorsunuz. Ancak bu yıl tekrarlanması bizi üzdü. Aile olarak şarap dökülmesini önleme gibi bir gücümüz yok. Bu olayı bahane ederek, bir insanın mezarına bu şekilde saldırıda bulunma hakkını kim nereden buluyor bunu da anlamıyoruz" diyerek üzüntüsünü aktardı.

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.