İnce bir romantizmin yanında keskin bir mizah ve gerçekçilikle, küçük kasabalarda dönen küçük entrikaları ve birbirlerini 'uzaktan seven' büyük kahramanları anlattığı romanlarıyla sevdiğimiz Jane Austen'ın, dün, 16 Aralık'ta doğum günü vardı: Bugün yaşasaydı, 237 yaşında olacak, belki de hala kadınları ve bağlı oldukları kurallar çevresinde uzanmaya çalıştıkları hayatları ve gerçekleştirmek istedikleri hayalleri kaleme alıyor olacaktı.
Genç yaşta ölen ve zamanında pek değeri bilinmeyen; şimdi ise neredeyse her dönem bir sinema ya da televizyon dizisine uyarlanan Austen'ın romanlarından, başımızın tacı eşsiz kahramanlarından öğrendiğimiz 'hayat dersleri'ni topladık. Sonuç: İyi ki doğdun Jane!
Düşündüğünüz kadar özel değilsiniz (Emma)
Kendi romanınızın baş kahramanı gibi ortalıkta süzülüyor olabilirsiniz, ama bu yan karakterlerden daha iyi olduğunuz anlamına gelmez. Etrafınızdaki o sıkıcı, sıradan insanlara iyice bir bakın; aralarında kendi yüzünüzü de görebilirsiniz.
Dedikodu, en yüksek bilgi edinme kaynağıdır (Emma)
Hayattaki en önemli şeyler, insanların sürekli konuşmayı sevdiği o küçük ve önemsiz gözüken, her gün yaşanan olaylardır. Şu hayatta gerçekten de yaşadığımız olaylar, küçük olanlar.
Küçük düşen, hızlı büyür (Aşk ve Gurur)
Annenizin dediği gibi siz çok harika değilsiniz ve bunu en sonunda anlayabilmek, büyümenizi sağlar. Büyümek ve yaşlanmak demek, hata yapmak ve onları derinden hissetmek demektir. Hatırladığınızda, yeniden dayanılmaz bir şekilde sizi utançtan kıvrandıracak hatalarınızı hiç unutmayın.
Hissettikleriniz her zaman için doğru olmayabilir (Aşk ve Gurur)
Hep bir şeyler hakkında, bir duygu hissedersiniz ama o 'bir şey'in her zaman bir duygu olması gerekmez: Bir fikir ya da bir durumu algılayış şekliniz de olabilir. Fikirler yanlış olabileceği için, onlara dayandırdığınız hisleriniz de yanlış olabilir. O yüzden biraz rahatlayın, hiçbir şey sabit değil.
Düşündüğünüz her şeye inanmayın (Northanger Manastırı)
Nasıl her hissettiğiniz doğru değilse, her düşündüğünüz şey de doğru değildir. Gördüğümüz her şeye, dolu bir kafayla yaklaştığımız ve önyargılarımız olduğu için, hemen etiket yapıştırmayı severiz. Gerçeği aramak yerine, bize mantıklı gelen teoriyi kabul eder ve gözlerimizin önünde olan bitenle hiçbir alakası olmayan bir açıklamayla yolumuza devam ederiz.
Gözünüzü açık tutmak, genç kalmanın en iyi yoludur (Northanger Manastırı)
Botox'u falan unutun; genç kalmanın sırrı, hayatın sizi sürekli şaşırtabileceği ihtimaline açık olmakta yatar. Her şeyi gördüğünüzü düşünüp bir kenara çekilmeyin; merak etmeye devam edin.
Fazla zenginlik sizi mutsuz eder (Mansfield Parkı)
Aklınızdan geçen her şeyi anında elde edebilmek gerçekten güzel olmalı; peki ya edemezseniz? Zaten her şey bu kadar kolaysa, ne önemi var? Gerçekten hissedebilen ve yaşayan insanlar, yoksunluğu bilen insanlardır.
İnsanların hikayelerini dinlemek, onlar için yapabileceğiniz en iyi şeydir (Mansfield Parkı)
Bir insanın anlattıklarına kulak vermek, onlar için yapabileceğiniz en iyi şeydir. Bizi biz yapan, anlattığımız hikayelerdir; bir başkasının deneyimlerini ve hislerini dinlemek, onları anlamanın en iyi yoludur.
İlk görüşte aşk yoktur (Akıl ve Tutku)
İlk görüşte şehvet ve tutku olabilir; ama birini sevmek için vücudundan önce karakterini iyice tanımak gerekir. Gerçek aşk size farkettirmeden yaklaşandır; dibinizde bitene kadar onu göremezsiniz bile.
İlişkilerde tartışmak güzeldir (Akıl ve Tutku)
Eşiniz tıpkı size benziyorsa, hiç sorun yaşamazsınız ama bir yere de varamazsınız. Tartışmalar, uyuşmazlıklar ve hatta kavgalar her zaman iyidir; ilişkinizi geliştirir ve sizi kısıtlamaktan çok özgürleştirir.
Yeni yorum gönder