Cemal Karanlık
Nihayet yağmurlar da başladı sevgili okurlar. Kapalı havalar, yağmur ayları sevilmez mi? Ben yılın bu aylarını iple çekerim. İnsana serinlik verir, sükûnet aşılar. Toprak dinlenmeye çekilir… Eskiden bol bol kar da yağardı. Şimdi kış ayları karı es geçiyor sanki… Bir de tabii bu kötü havalarda aklıma klasikler gelir. Mesela Beyaz Diş’i ilk kez okuduğum karlı günler…
Geçen gün yine Nadir’le buluşup bu kış ne okuyalım bakalım diye konuştuk. Klasiklerin uzun tasvir sayfaları Nadir arkadaşımızı sıkıyormuş artık. Ben de durur muyum, hemen merak ettim:
“Allah Allah, nereden çıktı şimdi bu?”
“Cemalciğim, devir hız devri yani… O kadar tasvire ne gerek var? Misal, hikâye Paris’te mi geçiyor? Paris’in eski yeni fotoğrafları çok; her yerde bulabiliriz bunları, bu durumda ne diye okuyalım bu Paris tasvirlerini?”
“Ulan sen bunu söyleyince, yani devir hız devri falan deyince aklıma geldi. Geçenlerde gazetede köşe yazarlarımızdan biri anlatmış: Hazret, eşiyle birlikte gidip sinemada Bir Zamanlar Anadolu’da’yı izliyor. Efendim görüntüler duruyormuş. Hani, otlar başaklar var, güzel de, gördük; hadi başka sahneye geç, ne zamanımızı alıyorsun… Vs vs. Nitekim beğenmemişler Bir Zamanlar Anadolu’da’yı…”
“Ee, olabilir, ne var bunda?”
“Bir şey yok, tabii olabilir. Yazarımız şöyle bir ayrım yapıyor; sinemayı yapanlar da, ödüllendirenler de aynı entel cenahından… Al gülüm ve gülüm yani… Milletin anlaması vs umurlarında değil… Nadirciğim bu bir kere aydına karşı şiddet… Ama çok örneği var, alıştık artık. Benim söyleyeceğim başka.”
“Nedir abi?”
“Sinemada ağırdan alınan sahnelerin, işlev olarak edebiyattaki tasvire denk düştüğünü düşünüyorum. Yani tasviri, edebiyatın, romanın, hikâyenin biçimsel özelliklerinden biri olarak görmek gerekiyor. Bak Eco, Genç Bir Romancının İtirafları’nda anlatıyor: Foucault Sarkacı’nda ayrıntılı tasvirlere girişiliyor. Mesela falanca sokaktaki falanca bar, tüm ayrıntılarıyla anlatılıyor. Yani adres de veriliyor. Diyelim; İstiklal Cad. 3034 No.’lu binada bulunan falanca bar… Tabii gerçek bilgi değil. Ama okurlardan oraya gidip o barı bulmaya çalışanlar çıkıyor. Bu, neden kaynaklanıyor olabilir? Romanın bölümlerine biçimsel birer parça olarak bakmamaktan. Gazete bilgisiyle romanı birbirine karıştırmaktan. Bir de tabii tasvir deyip de geçmemek lazım. Yaşar Kemal’in unutulmaz tasvirleri yok mudur? Dönüp dönüp keyifle okumak isteriz. Yani bir de dil var... Öyle tasvir sayfaları vardır ki, insanın unutması mümkün olmaz. Savaş ve Barış’ın tasvir sayfaları örneğin. Okurun arada dönüp sadece o bölümleri okumasını isterim. Ha, tasvirden sıkılıyorsan, Bir Zamanlar Anadolu’da’ya da entel işi demen doğal hale geliyor. O başka.”
Yeni yorum gönder