Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Karne: Her Şey Kaybolmadan Önce, Her Şey Ben Yaşarken Oldu




Toplam oy: 828

HER ŞEY KAYBOLMADAN ÖNCE Annika Scheffel

Aylak Adam Yayınları, Çev: Kübra Mehmetoğlu, Nalan Özpınar

 


 

BASKI > 3 yıldız

 

Siyah beyaz baskılar genellikle otomasyondan uzak, ucuz ve çok yaşlı makinelerde yapılır. Bu da ustanın çok daha becerikli olmasını gerektirir. Kısacası, kitapta boya ayarı çok dengesiz, demek istiyorum. Sayfa numaraları gezinip duruyor; özellikle de son forma...

 

KAPAK > 2,5 yıldız 

 

Tek rengin tonlarıyla üretilmiş bir çizimin hâkim olduğu ve resmin ismi anlattığı bir kapak. Deprem, savaş, bilinmeyen bir felaket ya da zamanın yarattığı bir tahribat. Kapak deseninin yarattığı duygu tam olarak bu; yani “her şey kaybolmuş.” Bilenler bilir. Söylediğini gösteren ya da gösterdiğini söyleyen tasarımları bir nevi kaynak israfı olarak görürüz. Eldeki her iki aracı da aynı şeyi anlatmak için kullanmak anlatımı genişletmek yerine daraltır. Bu tasarımda da öyle olmuş. Kapaktaki yazı bloğunda yer alan ve S’ye kocaman bir virgül konarak oluşturulmuş gibi görünen Ş harfi oldukça rahatsız edici. Bu harf kullanılan yazıtipi setinde yer alıyor olabilir. Ancak tasarımcının harfe müdahale ederek buradaki sorunu gidermesi gerekirdi. Yazar adının, kitabın başka hiçbir yerinde rastlamadığımız bir “daktilo fontu” ile yazılma nedenini de anlayamadık. Sırtta, desenden bir detay değil de desenin okunamayacak kadar küçültülmüş bir versiyonu yer alıyor. Roman adı ve yazar adının arasına konulan yayımcı logosunun da okunaklılık sınırının altındaki bir büyüklükte olduğuna bakılırsa, tasarımcının bu görsellerin okunması gibi bir kaygısı pek yokmuş. Böyle öznel kararları sağlıklı bir tasarım yaklaşımının işareti olarak görmediğimizi belirtelim. 

 

İÇ SAYFALAR > 3,5 yıldız

 

Tırnaklı bir yazıtipi kullanılarak dizilmiş iç sayfalar derli toplu görünüyor. Bölüm girişlerindeki başlık hiyerarşisi aynı yazıtipiyle yalın ve ustaca çözülmüş. Kağıt ise kısmen arka veriyor ancak bu kadar çok sayfalı bir kitapta daha kalın bir kağıt kullanmama kararını da anlayabiliyoruz. İç kapak sayfasında kitap adı ve yazar adı arasındaki büyüklük farkı o kadar sınırda ki, yazar adı neredeyse aynı cümlenin devamı gibi okunuyor. Yine aynı yerde yer alan çevirmenlerin isimlerinin tasarımda kullanılan diğer öğelerle bağdaşmayan bir yazıtipiyle ve küçük harfle yazılmasının nedenini anlayamadık. Bunun dışında giriş sayfaları derli toplu. 

 


 

HER ŞEY BEN YAŞARKEN OLDU Mustafa Becit

Sayfa 6 Yayınları

 


 

BASKI < 2,5 

 

Sırtta kayma standart kusur! Yapılması gereken, kapak basımından önce kapak takmanın pozasını da düşünmek ve bir maket yaparak sırt kalınlığını hesaplamak. Kapak takarken üç beş dakika ayrılırsa küçük hesap hataları da telafi edilebilir. Patronun mücelliti fazla sıkıştırmaması lazım! Ve o kör bıçak...

 

KAPAK > 1,5 yıldız

 

Kapak görseli sanki Otomatik Portakal’ı esin kaynağı olarak kullanmış. Yanlış anlaşılmasın, bu tür esinlere sözümüz yok, sadece tanımlamaya çalıştık. Kitap adı bu görselin üzerinde bir nevi damga (stencil) etkisiyle ve düz bir yazıtipiyle yazılmış. Sol alt köşeye de (bu kez tırnaklı bir yazıyla) aynı teknikle yazılan yazar adı yerleşmiş. Hem başlık hem de olağandan büyük olmasına rağmen, resmin içinde neredeyse kaybolan yazar adı sola dayalı. Renkler nedeniyle kapakta kullanılan yayınevi logosu da pek okunmuyor. Yayınevi logosundan üretilmiş S6 işaretinin ve yazar adının öne çıktığı sırtta, kapak resminden bir detay ve elbette kitabın adı da yer alıyor. Siyah zeminde yer alan beyaz yazılar okunaklı görünüyor. Arka kapak ise maalesef neresinden tutsak dökülüyor. Mini minnacık yazılarla yazılmış alıntı da içeren uzun mu uzun tanıtım yazısı, ön kapakla alakası bir nevi tuvale yapılmış boya görüntüsünden ibaret olan zemin deseni ve kapağın altına yerleştirilmiş “kutu kutu üstüne kimin kutusu var” tipi yığılma, arka kapağın notunu sıfıra indiriyor.

 

İÇ SAYFALAR > 1 yıldız

 

İç sayfalar tırnaklı ancak zor okunun bir yazıtipiyle dizilmiş. Yazı büyüklüğü yeterli ancak satır araları sıkışık. Bunlara kullanılan kağıdın da arka vermesi de eklenince ortaya pek de kolay okunan bir kitap çıkmıyor.

 

Bölüm girişlerindeki, iki satırı kapsayarak yazılan ilk harflerin metne mesafesi sorunlu. Kimi harfte dipdibe görünen bu satırlar, kiminde de olması gerektiği gibi bir rahatlık verebiliyor. Sayfa altı boşluğu manasız derecede fazla. Giriş sayfaları da dağınık. Hele hele künye sayfasının altına yerleşmiş logolar resmi geçidi, görsel olarak huzursuzluk versin diye oraya yerleştirilmiş gibi. Kapakta sola dayalı olarak yazılan kitap ve yazar adı, iç kapağa girince ortalanarak dizilmiş. Kapak içine basılan tek renk zemin fark yaratmakla birlikte, bu zeminin üzerine paket kağıtlarını andıran bir şekilde, filigran yayımcı logosu koymak da tasarım notumuza olumlu bir katkı yapmıyor.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.