Bir hanımefendinin her zamankinden biraz daha büyük bir çanta kullanması, hava soğuk olduğu halde pencerenin açık bırakılması ya da minicik bir kan lekesi... Hafiyeler için böylesi detaylar ipucudur; aynı zamanda, meşhur hafiye karakterleri yaratanlar da yine bu detaylardır. Takıntıları, dinledikleri müzik, giyim tarzları içinde bulundukları zaman ve coğrafyanın etkileriyle şekillenir...İşte tüm bu bol detaylı unsurlarla yaratılmış, yeni bir hafiye kahraman var karşımızda; üstelik çizgiden... Devrim Kunter'in yazdığı ve çizdiği, grafik tasarımını Elif Kut'un gerçekleştirdiği Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları serisinin ilk üç kitabı çıktı.
Karakterimiz Seyfettin Efendi'den “hafiye” diye bahsetmemizin sebebi, hikayenin 1924'te başlaması. Dönem itibariyle İstanbul'da ortalık, takdir edersiniz ki, oldukça karışık. Bir Gotham şehri kadar olmasın, ama suç ortalıkta kol gezmekte. Fakat öyle basit hırsızlıklardan bahsetmiyoruz. Vampirler ve kurtadamlar da işin içine giriyor... Olağanüstü maceralardan kasıt bu ama öyküler sonunda aslında bu olağanüstü durumların ilim ve fenle açıklanabilir oluşuna dayanıyor. Dolayısıyla olağanüstülük, belki ders kitaplarında okuduğumuz, roman, film ya da diziler dışında pek tanımadığımız 1920'ler İstanbul'unun içine, bizi hiç de tahmin etmediğimiz bir yerden davet ediyor.
"Kurtarabileceğimiz bir hayat her şeyden mühimdir," sözünü bir kenara not etmemizi sağlayan çizgi romanın baş karakteri Seyfettin Efendi, bir hatırat kaleme alıyor. Biz de hikayeleri onun hatıratından okuyoruz. Tüm bunları, bir İstanbul efendisi uydurmuş olabilir mi acaba? Maceralar iyi olduğu sürece işin bu kısmı okurun umrunda değil. Seyfettin Efendi, yazar tarafından, otoriteye karşı gelen, sorgulayıcı, edebiyat ve tarihe meraklı biri olarak anlatılıyor. Bir de ekip arkadaşları var; adli tıp uzmanı doktor Aziz, yedi dil bilen casus Esat, icatlarıyla olduğu kadar güzelliğiyle de davaların çözülmesine katkıda bulunabilen mucit Münevver, dönem İstanbul'unda mecburi bir silah olan kol kuvvetine sahip, şöyle kapılardan sığmayacak cinsten genişçe omuzlu pehlivan İsmail... Diğer yanda da, serinin ilk kitabına önsöz de yazan Giovanni Scognamillo'ya bir saygı duruşu gibi ortaya çıkan Scognamillo karakteri var. Tıpkı aslı gibi, Scognamillo karakteri de sayısız efsane ve öykü biliyor.
Seriye gelebilecek yegane olumsuz eleştiri, belki çizimlerine yönelik olabilir. Kişisel olarak, çizgi romanın fazla resme dayalı olmasını tercih eden okurlardan değilim. Bu seride çizimler alabildiğine güzel, özenli ve her biri uzun uzun bakılacak cinsten, öyle ki alıp bazılarını duvara asasınız geliyor. Ancak bazı yerlerde bir sayfada yalnız üç görsel olması, çizgi romanı biraz yavaşlatıyor. Yine de sayfalarını sonuna kadar telaşla çevirdiğim ve gösterilen itinanın her köşesinden belli olduğu bu çizgi romanı başarıya ulaştıran da belki de bu çizim tarzıdır.
Fantastik yaratıklara karşın akla olan inançla, yeni kurulan cumhuriyetle, 1920'lerin yıldızı Louise Brooks'u andıran keskin zekalı bir kadın karakterle ve tabii bu yazıya sığmayacak kadar uzun anlatılabilecek yakışıklı Seyfettin Efendi'yle birleşince, çizgi romanı okuyup sayısız çıkarım yapmanız mümkün. Hiç değilse her geçen gün biraz daha eksilerek değişen güzel İstanbul'a azıcık merakınız varsa Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları’na mutlaka göz atmalısınız.
Yeni yorum gönder