Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Kapaktaki imzaya dikkat



Toplam oy: 794

Utku Lomlu, genç bir sanatçı. Farklı yayınevlerinin bastığı kitaplara kapaklar hazırladıktan sonra şimdi Everest Yayınları’nda aynı çalışmayı sürdürüyor. Ege'de Bugün gazetesi, kitap kapağını okuyucuyu kitaba çeken ilk unsur olarak değerlendiren Lomlu ile, yaptığı işin detaylarını konuşmuş. Aynı zamanda iyi bir kitap okuyucusu olduğunu ifade eden Lomlu, kitapla olan macerası Konak-Alsancak’taki sahaflarda başladığını söylemiş.

 

 

 

 

 

 

-Utku Bey, özgeçmişinizde radyo programcılığından felsefe eğitimine ve nihayet kitap kapağı tasarımına geçtiğinizi görüyoruz. Şu an çalıştığı alanda epey yol kat etmiş, ödüller almış bir sanatkar olarak kitap kapağı tasarımına kadar geldiğiniz süreci anlatır mısınız? Gazeteciliğin ve felsefe eğitiminin bu alanda size katkıları neler oldu?



Radyo programcılığı, haber editörlüğü ve felsefe eğitimi gibi sosyal formasyonlardan sonra görsel bir iş yapmak tamamen kendi tercihim doğrultusunda gerçekleşti. Bir gün ileride ben bu işi yapmalıyım dedim ve sonrasında gerisi geldi. Grafik görselle sözün uyumlu bir şekilde birleştiği ve aslında var olan bir problemi çözmeye dayalı, sorgulama gerektiren bir  alan. Problem çözme, probleme sorular yöneltme anlamında felsefeyle bir şekilde kesişiyor. Bunun dışında  önceki editörlük deneyimim, yayın sektöründe de işin akışını kolaylaştırıyor ve hızlandırıyor. Örnek vermek gerekirse, çoğu zaman birlikte çalıştığım editörlerin ilan ya da katalog için ek metin hazırlamasına gerek olmuyor.

 

 

 

-Kitap kapağının tasarım sürecini teknik olarak anlatır mısınız? Çalışmalarınızda bilgisayar teknolojisinin yeri ne kadar yer alıyor?



Biraz esnek ve değişken olmakla birlikte aylık bir yayın programımız oluyor. Program netleştikten sonra ilgili kitapların editörlerinden, kimi zaman da yazarlarından kitaplar hakkında bilgiler alıyorum. Devamında araştırma ve fikir üretme süreci geliyor. Sonrasında da uygun fikirlere uygun teknik ve malzeme arayışı. Ortaya çıkan alternatifleri editör veya yazarlarla birlikte değerlendirip, bir seçim yapıyoruz. Üretim sürecinin büyük bir bölümü bilgisayar başında oluyor.

 

 


-Mesleğe başlamadan önceki dönemde kitap kapakları ile olan bağınızı anlatır mısınız? Yerli ve yabancı edebiyatta çok beğendiniz kitap kapakları hangileridir?

 

Kendimi bildim bileli hayatım kitaplarla geçti diyebilirim. İzmir Sevgi yolundaki sahaflar, Konak ve Alsancak’taki kitabevleri ortaokul ve lise yıllarımda vazgeçilmez duraklarımdı. Lise son sınıfta Güzelyalı’nda kendi kitap standım vardı. İstanbul’da bir dönem kitabevinde çalışmışlığım da oldu. Kitap bir şekilde hep hayatımdaydı. Kapak tasarımı yapmadan önce de dönem dönem hem yerli hem de yabancı edebiyatta farklı farklı kitap kapaklarını beğenip etkilendiğim oldu, ben olsam şöyle yapardım dediklerim de oldu. Şimdi de gerek yurt içinde gerek yurt dışında ara ara takip etmeye çalıştığım bazı tasarımcılar var. Kitap ismi olarak sorarsanız tek tek isim vermek zor.

 

 


-Sayısız kitabın kapağını hazırlayan bir sanatçı olmanız ister istemez tasarımını yaptığınız kitaplarla olan bağınızı da akla getiriyor? Her kitabı baştan sona okur musunuz?

 

Az önce de belirttiğim gibi, kitaplarla ilgili bilgiyi editör ve yazarlarından alıyorum. Zaman darlığından dolayı her kitabı okumam mümkün değil. Arada kendi merakımla, okuduktan sonra kapağını yapmak istediğim kitaplar oluyor.

 

 

 

-Kapağı oluştururken şüphesiz okuyucunun dikkatini çekecek hususlara dikkat ediyorsunuzdur. Bunun dışında üretim sürecinde sizin eserinizi etkileyen noktalar nelerdir? Gazetecilik mesleğinde de sürekli işverenin, reklam verenlerin baskısı, okuyucu takibi, siyasal erkin baskısı gibi hususların mesleğin yapısını etkilediği belirtir. Sizin yaptığınız işte de buna benzer etmenler var mı?

 

Olmaz olur mu? Kapak kitabın vitrini ve satışta büyük pay sahibi. Ticari bir çarkın içinde bunu göz ardı etmek maalesef mümkün değil. Bu yüzden yazarın, dağıtımcıların ve okur profilinin alışık olduğu bir çerçeveyle sınırlı olmak durumunda kalıyorsunuz çoğu zaman. Bunun dışında yerli edebiyatta yazar kafasında hazır bir fikirle gelebiliyor ya da çok müdahaleci olabiliyor. Dünya edebiyatında satış kaygısı yerli edebiyata oranla daha düşük olduğu için nispeten daha serbest çalışıyorum. En son aldığım iki ödül de dünya edebiyatı kapaklarından.

 

 

 

-Everest Yayınları’ndaki bazı kitaplar daha önce farklı yayınevlerinde de çıkan eserler. Çalışmalarınızı bu kitapların kapağını sizden önce hazırlayan meslektaşlarınızın çalışmalarıyla karşılaştırdığınız olmuş mudur? Ya da okuyucuların bu eksende eleştiri ve görüşleri yansıyor mu size?

 

Hangi işi yaparsanız yapın, sonuçta sizden önce yapılmış olanın üstüne çıkıp, daha iyisini yapmanız lazım. Bu ekstra motivasyonun yanında, ekstra bir yük de getirebiliyor kimi zaman. Okurlardan bu konuda herhangi bir geri dönüş aldığımı hatırlamıyorum.

 

 

 

-Orhan Kemal’in 42. ölüm yıldönümündeyiz, usta yazarın kitap kapaklarını da siz hazırlıyorsunuz. Bize Orhan Kemal’in yazarlığı ile olan ilişkinizi anlatır mısınız?

 

Orhan Kemal, Yaşar Kemal ile birlikte ortaokul yıllarımda bana Anadolu insanını ve toplumunu tanıtan, insani duyarlılıklarla birlikte insanın yaşamla olan kıyasıya mücadelesini ve karşılaşılan bütün zorluklara rağmen yaşama arzusunun ne demek olduğunu anlattı hep. Yıllar sonra, onun eserlerinin kapaklarını hazırlamak benim için heyecan verici bir duygu.

 

 

 

-Orhan Kemal’in kahramanları ile ön palana çıkan eserleri epey fazladır. Murtaza, Topal Eskici, Cemile, Necati, Kudret Yanardağ, Avare Mustafa… Ancak, sizin Orhan Kemal kitabı kapaklarınızda insan unsurundan daha çok nesneler ön planda. İnsan unsurunu kullandığınız kapak çok az. Bunu sadece bir tercih olarak mı değerlendirmek gerekiyor?

Kapakta insan kullanmak her zaman risk taşır. Okurun kafasında ister istemez bir imgelem oluşturur. Bunu okurun hayal gücüne müdahale olarak görüyorum. Okur metni o imgelemle birlikte okursa bunun yazarın onca sözle yarattığı karakterin önüne geçme ihtimali doğuyor. Orhan Kemal gibi, yazıyla insanı bu kadar iyi ete kemiğe büründüren, sizin de bahsettiğiniz gibi bir çok unutulmaz karakter yaratan bir yazardan bahsediyoruz. Ben onun sözle yarattığını, görselle bozmaya cesaret
edemem. Daha yolun başında, kapaklar için bir format oluştururken bu duruma ve onun anlatımındaki yalınlığı korumaya gayret ettim.

 

 

 

 

 

 

-Özellikle ‘Kaçak’ kitabının kapağının dikkatimi çektiğini belirtmeliyim. Kitaptaki öykünün evvelden ‘Üç Tekerlekli Bisiklet’ adlı filmin senaryosuna teşkil ettiğini biliyorsunuz. Sizin hazırladığınız kapakta da üç tekerlekli bir bisiklet var. Bu filmin adının ve başarısının kitabın yer yer aynı adla anılmasının sizin kapak çalışmanızı da etkilediğini söyleyebilir miyiz?

 

 

Orhan Kemal kitaplarından kullanılacak nesnelerin tercihleri Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü tarafından yapılıyor. Kaçak için, kendisi “üç tekerlekli bisiklet” kullanılmasını daha uygun gördü.

 

 

 

-Hanımın Çiftliği serisi ile ilgili iki ayrı çalışma yaptınız. İlk çalışmalarınız az önce değindiğimiz gibi insan unsurunu barındırmayan çalışmalardı. Dizi çekimi sürecinde ise yapılan çalışmanız çok daha özel bir çalışmaydı. İçerik itibariyle her iki çalışma da romanı karşılıyor mu? Dizi hakkındaki ön bilgiler kapak tasarımında belirleyici oldu mu?

 

İçerik itibariyle bir sıkıntı yarattığını düşünmüyorum fakat kitabı diziye ya da filme uydurma durumlarını şahsen doğru bulmuyorum. Bu değişiklik dizinin etkisiyle yayınevinin isteği doğrultusunda, okur açısından bir bilinirlik oluşturması amacıyla gerçekleştirildi.

 

 

 

 

-Kötü Yol’un da dizi olarak çekilmesi gündemde. Bu roman için de benzer bir çalışma söz konusu mu?

 

 

Bilmiyorum. Yayınevi Hanımın Çiftliği’nde olduğu gibi bir değişiklik isterse, yapılır tabi.

 

 

 

 

“Işık’a bisikletini alacağım”


Utku Lomlu’ya, ‘Kaçak’ romanının kapağında üç tekerlekli bisiklet olsun, diyen Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’ye neden böyle bir kapağı tercih ettiğini sorduk. Altından bir baba-oğul anısı çıktı. Bakın ne dedi:

Oradaki çocuğun hep hayali bir bisiklet olmasından dolayı, kapağı o şekilde tarif ettim. Utku'da gerçekleştirdi. Çocukların hayali hep bisiklettir. Tabii bizim gibi dinozorların devrinde. Benim de hayalimdi. Babama az asılmamışımdır bu konuda. 1966 yılında hapisten yazdığı mektupta bile benim özlemimin satırları vardır, "Işıkçığım üzülmesin çıkınca bisikletini alacağım..." İşte böyle benim bisiklet hayalim, kitapta kapak oldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Utku Lomlu kimdir?


Haziran 1979′da İzmir’de doğdu. İzmir Demokrat Radyo’da program yapımcılığı ve haber editörlüğü yaptı. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. 2000 yılında, İletişim Yayınları’nın 2000-2004 yılları arasında çıkarmış olduğu birçok kitabın kapak tasarımının yanı sıra, başta dünya edebiyatı, Türkçe edebiyat ve biyografi olmak üzere, çeşitli dizi kapaklarının yeni kimliklerini oluşturdu. Şubat 2004′te Everest Yayınları’nda Sanat Yönetmeni olarak göreve başladı. 2005 yılında, Grafikerler Meslek Kuruluşu’nun yirmi dördüncüsünü düzenlediği Grafik Ürünleri Sergisi kapsamında sergilenecek ürünlerin seçilmesi amacıyla yapılan yarışmada, “Kitap Kapağı Ödülü”nü ‘Babek’ isimli çalışmasıyla aldı. 2006 yılında ‘Sincap’ isimli çalışmasıyla, 2008’de ise ‘Cımbızın Çektikleri”yle, 2010′da ‘Underground’ isimli çalışmasıyla aynı ödüle layık görüldü. Bunların dışında 2005 yılında düzenlenen Starbucks Kahve Fincanı Tasarımı yarışmasında jüri özel ödülü, 2006 yılında ise Apple i-can, Garanti Flexi Kart tasarımı yarışmasında 2.lik ödülü aldı. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Yüksek Lisans programında öğrenimini sürdürmekte, ayrıca AKUT Arama Kurtarma Derneği’nde arama köpeği yetiştiriciliği yapmaktadır.

 

 

 

 

 

Kaynak: Ege'de Bugün Gazetesi

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.