Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Yayınlama Özgürlüğü Raporu (1)



Toplam oy: 629
Türkiye Yayıncılar Birliği'nin Haziran 2013 - Haziran 2014 dönemini kapsayan Yayınlama Özgürlüğü Raporu'nu üç bölüm halinde yayınlıyoruz.

 

 

Geçtiğimiz dönem yayınlama özgürlüğü adına “ilk bakışta olumlu” bazı gelişmelere sahne oldu. Yargıda reform paketlerinin getirdikleri değişikliklerle, kitapları nedeniyle yargılanan yayıncıların hapis cezaları almadıkları, ağır mahkumiyetlerle karşılaşmadıkları bir dönem geçirdik. Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılması ve tutukluluk süresinin 5 yılla sınırlandırılması hapisteki çok sayıda gazeteci, yazar, yayıncı, çevirmen ve entelektüelin serbest bırakılmasını sağladı. “Tutuklu …” listeleri giderek kısaldı. Yıllardır kitapçılardan, fuarlardan alınıp severek okunan kitaplar üzerindeki darbe dönemlerinin izlerini taşıyan tozlu yasak kararları kaldırıldı ve bu kararlar nedeniyle basımı, dağıtımı engellenen kitapların okurla buluşması mümkün oldu. Ancak bu ilk bakışta umut veren gelişmelere bir kez daha dikkatlice baktığımızda gördüğümüz tablo, ülkemizde yayınlama özgürlüğünün arttığı bir yıl geçirdiğimizi söyletmiyor ne yazık ki.


Yayıncılarımız hapsedilmediler ancak mesleklerini yaptıkları ve edebi, düşünsel eserleri okurlarıyla buluşturdukları için suçlanmaktan, yargılanmaktan kurtulmuş, mesleklerine sürülen lekeden aklanmış değiller. Mevcut davalarından beraat edemedikleri gibi, hoşa gitmeyen eserleri yayınlamak suç olarak görüldüğü, “Bir daha yaparsan tüm cezalarını toptan çekersin” tehdidi devam ettiği sürece yayıncıların özgür olduklarını söylemek mümkün değil.


Tutuklu gazeteci sayısı son aylarda hızla düştü ve hapiste yıllar geçiren çok sayıda gazeteci sevdiklerine kavuştu ancak bu gazetecilik mesleğine verdikleri değer ve emeğin onlara “terörist” sıfatı, işsizlik ve itibarsızlaştırılma tehdidi olarak geri döndüğü gerçeğini değiştirmedi. Zira davalar duraksamış olsa da haklarındaki suçlamalar ve verilmiş mahkumiyet kararlarının kılıcı başları üstünde sallanmaya devam ediyor. Her an yeniden mahkeme kapısına çağrılabilir, mahkum edilebilir ve yeniden hapis hayatına dönebilirler. 


Yayıncılık alanının emekçileri olan yayıncılar, yazarlar, çevirmenler, gazeteciler için mahkumiyetlerin usulen durması, kitapların eski yasaklarından kurtulması, mevcut yasalar ve uygulayıcıların yeni davalar, suçlamalar, yasaklara imza atma hevesini azaltmış değil. İfadelerimiz ve yayınlarımız nedeniyle lekelenme ve cezalandırılma tehdidi, hayatımızın her anına yayılan, ağırlaşan sansür ve otosansür hissine yol açtı. Evde, sokakta, okulda, telefonla konuşurken, bilgisayar kullanırken, işimizi yaparken, her anımızda kendimizi sansürlüyor ve bize sansürlenmiş bilgilerin kökünü yakalamaya çalışıyoruz.


Çocukların okuma keyfi, öğretmenlerle öğrencilerin edebi paylaşımları da sansür gölgesi altında. Hemen her okulda kurulan Kitap İnceleme Komiteleri ve öğrencilere önerilen edebi eserlerin çetelesini tutup hesap soran okul yönetimleri, öğrencilerin kitapla ilişkisini devletin ürettiği ders kitaplarına indirgemeye, kitap görünce korkan, “okumak” deyince içi sıkılan genç nesillere yenilerini eklemeye, öğrencilerini okumanın keyifli yanıyla tanıştırmak için didinen öğretmenlere hayatı dar etmeye kararlı görünüyor.


İnternet geleneksel iletişim alanlarımızda hissettiğimiz sıkışmışlığı aştığımız bir özgürlük kapısıyken kısa sürede bu alan da iktidarın denetimine esir düştü. İlk haliyle çok eleştirilen internet yasasında yapılan yeni düzenlemeyle bu alandaki yayıncılık girişimlerini engellemek, hoşa gitmeyen yazıları ortadan kaldırmak, suça çevirmek, internet yayıncılarını yıldırmak ve toplumun internet kullanan geniş bir kesimini adım adım izleyip tehdit etmek artık daha da kolay. Binlerce yerel içerik şimdiden yasaklı, her geçen gün dünyaca ünlü bir yayın platformunun Türkiyelilerle ilişkisi koparılıyor. İnternet de artık ülkemizde konforlu bir özgürlük değil çetin bir direniş alanı.


1995’ten bu yana yayınlama özgürlüğü adına sürdürdüğümüz çalışmalar bir tarihi oluşturdu, Türkiye’nin ifade özgürlüğü alanında kat ettiği ve edemediği yolları gösteren bir harita olarak önümüzde duruyor. Şimdi yayıncılar olarak geçmişi tekrar etmemek, yayıncılık mesleğimizi sansüre ve otosansüre kurban etmemek için direnişimizi yeni bir başlangıç olarak görüyor, “mücadeleye devam” diyoruz.

 

Türkiye Yayıncılar Birliği

 

Kitaplarla ilgili davalar, soruşturmalar, toplatma kararları

 

Yargıtay’dan Apollinaire’e “müstehcenlik” cezası

 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi, eserleri dünya klasikleri arasında yer alan ve Avrupa Edebiyat Mirası kabul edilen, dadaizm, sürrealizm, kübizm, fütürizm, orfizm gibi önemli çağdaş akımlara ilham kaynağı olan Apollinaire’in Genç Bir Don Juan'ın Maceraları adlı romanını çevirmek ve yayınlamaktan dolayı “müstehcenlik” suçundan yargılanan Sel Yayıncılık sahibi İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yerguz’a verilmiş beraat kararını oy birliğiyle bozdu, sanıkların 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmasını istedi. 17 Aralık 2013’teki karar duruşmasında 2. Asliye Ceza Mahkemesi Yargıtayın kararını uygun bulmayarak yargılamayı 3. Yargı Paketi uyarınca erteledi.

 

Yargıtay, 2010’da 2. Asliye Ceza Mahkemesinin “kitabın edebi eser” olduğu ve suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle verdiği beraatı bozan 5 Temmuz 2013 tarihli kararında, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) müstehcenlik maddesinin “müstehcen ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması” ile ilgili 3. fıkrasına atıfta bulundu. Böylece 1911 tarihinde yazılmış romanın başkahramanı 15 yaşındaki Roger “istismar edilen çocuk” olarak değerlendirilmiş oldu.

 

Dairenin kararında kitabın tercümesi ve yayınlanmasının ifade özgürlüğü kapsamında kabul edilemeyeceği yazıldı. Yerel mahkemenin, soruşturma aşamasında verilen bilirkişi raporu ile Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu raporundaki “kitabın hiçbir sanatsal ve edebi değerinin bulunmadığı” değerlendirmesi yerine, genel ve soyut ifadeler taşıyan diğer bilirkişi raporuna dayanarak kitabı “edebi eser” kabul etmesinin kanuna aykırı olduğu ileri sürüldü.

 

12 Eylül 2013’teki duruşmada yayıncı Sancı, “Kurgu bir metnin kahramanları ya da yazarları yargılanamaz, yazarlar kitaplarda adam da öldürür, şehirleri de havaya uçurur, kimse bundan sorumlu tutulmaz. Siz burada beni değil Apollinaire’i yargılıyorsunuz,” diye konuştu. Çevirmen Yerguz ise, “Yine sizin mahkemenizce yargılanan Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mektupları isimli kitapta yalnızca çevirmen olduğum, yayınevinin verdiği bir işi yaptığım gerekçesiyle beraat etmiştim. Şimdi ise sanık olarak yargılanıyorum,” dedi. Apollinaire tarafından yazılan On Bir Bin Kırbaç isimli kitabın yargılandığı ve toplatıldığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşınan davada Türkiye’nin mahkum olduğu mahkemeye hatırlatılarak, bu davanın Türkiye’nin yine AİHM tarafından cezalandırılacak olması anlamına geldiği belirtildi.

 

Davanın 17 Aralık’taki karar duruşmasında 2. Asliye Ceza Mahkemesi Yargıtayın iddiasını uygun bulmayarak, çocuk istismarı ile ilgili suç oluşmadığı, suçun aynı maddenin 2. fıkrası kapsamında olduğu ve yargılamanın 3. Yargı Paketi olarak bilinen 6352 Sayılı Kanun kapsamında kaldığı sonucuna vardı. Beraat verilmesinin usulen mümkün olmadığını belirten mahkeme yargılamayı üç yıl erteledi.

 

Duruşmayı izleyen Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Ola Wallin’in IPA ve Uluslararası PEN adına yaptığı basın açıklamasında şöyle denildi: “Bunun gibi davalar yayıncıların zamanı ve kaynakları üzerinde ağır bir yük oluşturuyor, bir tehdit ve gerilim atmosferi yaratıyor ve onları mükemmelen meşru eserleri yayınlamaktan vazgeçiriyor, sıklıkla da onları doğrudan yasal yolla taciz ediyor. Ayrıca bu davalardaki uzmanların tutarlılığı ve bağımsızlığıyla ilgili de sorunlar var. IPA’nın Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Türkiye hükümetine Sancı gibi edebiyat yayıncılarını bu tür davaların süregiden yükünden koruyacak çalışılabilir ve modernize edilmiş bir yasal çerçeve yaratarak çok ihtiyaç duyulan bu yasal reformu yapması çağrısında bulunuyor”.

 

Aram kitaplarına el koyma

 

2013’ün eylül ayında Siirt’te açılışı yapılan Siirt Belediyesi Celaled Êli Bedirxan Kütüphanesi’ne çeşitli yayınevlerinden toplanan yaklaşık 4000 kitabı getiren Aram Yayıncılık çalışanları Savaş Sekmen ve Hüseyin Caruş’un içinde bulunduğu araç kent merkezinde durduruldu. Sekmen ve Caruş araçla birlikte Emniyet Müdürlüğüne götürüldü, kitaplar sayılıp kontrol edildi. Aralarında Aram Yayınları’nın yayınladığı Sinan Şahin’in Paradigmasal Değişimde Kuantum adlı kitabının 5 adedine, geçersiz eski bir toplatma kararı gerekçe gösterilerek el kondu. Yayınevi çalışanlarına 180’er TL para cezası kesildi. Bu kitap hakkında daha önce alınmış toplatma kararı kaldırılmış, yeni baskısı için savcılıktan “ 4. Yargı paketi kapsamında kovuşturmaya yer olmadığı” şeklinde resmi yazı  gönderilmişti. Yayınevi avukatlarının kitapların iadesi ve para cezasının kaldırılması yönündeki talebi reddedildi.

 

Aram Yayınları’nın yayınladığı Mordem Delibaş’ın Kırbaşı Baskını için 27 Ağustos 2013’te, Radikal Demokrasi kitabı için 10 Eylül 2013’te, Bu Yürek Dağlar Aşar: Gerilla Şiirleri 1, Dağın Kalbinde Gizliyiz: Gerilla Şiirleri 2, Kahır Fırat’ın Gulen Azadiye ve Ali Yılmaz’ın Gözlerinde Berivanın Gülüşleri Işıldıyordu kitapları için 17 Ocak 2014 tarihinde, Yarınlara Yol Almak: Gerilla Anıları 3 kitabı için 18 Ocak 2014’te yeniden toplatma kararları verildi.

 

Cübbeli Adalet’e beraat

 

Gazeteci İlhan Taşcı’nın Cüppeli Adalet adlı kitabının kapağındaki yeşil takkeli ve sakallı kişinin kendisine benzediği savıyla eski Erzurum savcısı Osman Şanal’ın “hakaret” ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlamalarıyla açtığı 15 bin liralık tazminat davası reddedildi.

 

Taşcı, dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanmasına kadar varan İsmailağa cemaatine yönelik soruşturmanın perde arkasında yaşananları Cüppeli Adalet adıyla kitaplaştırmıştı. Kitabın yayınlanmasının ardından savcı Şanal kitapta kendisinin “birtakım cemaatlere ve gruplara yardım ettiği birçok kez zikredildiği ve aleyhine ve kişilik haklarını zedeleyecek şekilde çarpıtma haberler yapıldığı”, kitabın kapağındaki yeşil takkeli, sakallı kişinin kendisi olduğu, kitapta tümce sonlarında ünlem kullanılarak kendisinin zan altında bırakıldığını ileri sürerek dava açtı.

 

Dava reddedilirken, gerekçeli kararda “kitabın kapağında bulunan resim veya fotoğrafın davacıya benzediği hususunda dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı”, şikayet konusu ifadelerin kitapta konu edilen “yargılama faaliyetiyle ilgili olarak eleştiri” ve “yazarın görüşü” olup hakaret niteliğinde olmadığı, doğrudan davacıyı hedef almadığı, dolayısıyla suç unsurunun bulunmadığı belirtildi. Şanal’ın itirazıyla Yargıtay’a gönderilen dosyanın temyiz incelemesi sürüyor.

 

Kırmızı Kedi’ye 1 milyon TL’lik hakaret davası

 

Aydınlık gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar’ın Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan Takkeli Firavunlar ve Büyük Siyasi Sırlar adlı son kitabına, kitapta konu edilen İhlas Holding ve kurucusu Evren Özen’in vekilince “hakaret” suçlamasıyla manevi tazminat davası açıldı. Davacılar kitabın toplatılması ve tazminat talebinde bulundu. Mahkeme yaptığı değerlendirmede İhlas Holding’in söz konusu kitabı sunmadığı ve talebin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle şimdilik toplatma kararı veremeyeceğini belirtti. Dava sürüyor.

 

Gezi Fenomeni kitabına dava

 

Nurten Özkoray ve Erol Özkoray’ın İdea Politika Yayınları’ndan çıkan kitabı Bireyselleşme ve Demokrasi: Gezi Fenomeni hakkında Başbakan’a hakaret edildiği gerekçesiyle dava açıldı. “Kamu görevlilerine hakaret” maddesine dayanılarak açılan davada, Gezi direnişi sırasında kullanılan ve kitapta yer verilen “Eşek olma halkı dinle”, “Totoş Tayyip”, “İstifa et şerefsiz” ve “Münafık Tayyip suç sende değil, seni doğuran ananda” sloganları savcı tarafından suç unsuru olarak değerlendirildi. Yazar Erol Özkoray, iddianamenin sloganları sanki kendileri söylemiş ve yazmış gibi ele aldığını belirterek davaya tepki gösterdi. Gezi direnişi ile ilgili siyasi ve sosyolojik analizler içeren kitabın temelini Nurten Özkoray’ın Boğaziçi Üniversitesi’nde kabul edilen Türkiye’de Bireyselleşme ve Demokrasi başlıklı sosyoloji tezi oluşturuyor. 2013’ün ağustosunda yayınlanan kitap şu ana kadar Gezi eylemleriyle ilgili çıkan kitaplardan dava konusu olan ilk örnek. İlk iki duruşması 20 Mart ve 22 Mayıs 2014’te İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada Erol Özkoray savunmasını yaparak, “Gezi’nin anonim olan duvar yazıları ve sloganlarına kitabımda yer verdiğim için ceza vermeye çalışılıyor. Bu eski TCK’daki 162. maddedir, ancak yeni TCK’da buna yer verilmedi. Savcılık makamı olmayan bir kanunu hortlatmaya çalışıyor. Hukukun temel prensibidir: Kanun yoksa, ceza da yoktur, kanunsuz suç olmaz,” diye konuştu. Duruşma 17 Haziran 2014’e ertelendi.

 

Aram editörüne terör davası yeni mahkemede

 

Aram Yayınları Yayın Koordinatörü Gökhan Bulut’un, yayına hazırladığı Hayrettin Ekinci'nin Li Ciyane Qerejdax Şopa Gerila, Rodi Zinar'ın yazdığı Tecrit, Hesen Hüseyin Deniz'in yazdığı Serpehatiyen Penabertiye ve Thomas Benedikter'in Avrupa'nın Özerk Bölgeleri kitapları nedeniyle “terör örgütü propagandası” suçundan yargılandığı davanın dosyası, Özel Yetkili Mahkemelerin (ÖYM) kaldırılması sonucu Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Duruşma tarihi 25 Eylül 2014.

 

Öcalan’ın yasaklı kitabı için karar AYM’nin

 

Abdullah Öcalan’ın 2012’de basılırken toplatılıp yasaklanan Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü: Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak adlı kitabı için Anayasa Mahkemesine (AYM) yaptığı başvuruda, mahkeme Adalet Bakanlığından görüş istemişti. Bakanlığın görüş yazısını 17 Temmuz 2013’te mahkemeye gönderdiği öğrenildi. Yazıda düşünce ve ifade özgürlüğünü koruma altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM içtihatlarının dikkate alınması istenerek, takdir yetkisi mahkemeye bırakıldı. Yazıda ayrıca AİHM’de Türkiye’nin mahkum olduğu Sürek ve Özdemir, Gözel ve Özer, Ayşe Nur Zarakolu kararlarına gönderme yapıldı. Öcalan’ın AİHM’deki savunmaları ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin düşünce ve çözüm önerilerinin yer aldığı kitap, yazarın kimliği, kapağındaki harita ve içeriğinde yazarın “örgüt propagandası” yaptığı gerekçeleriyle yasaklanmıştı. AYM’ye bireysel başvuru yapan ilk kişi Öcalan olduğu halde, birçok bireysel başvuruyla ilgili olarak, ifade özgürlüğünün alanını genişletecek yönde kararlar alan mahkemenin bu kitapla ilgili kararını açıklamaması dikkat çekiyor.

 

Askeri mahkemedeki kitap davasına beraat

 

Balyoz davasından 18 yıl hüküm giyen tutuklu Tümamiral Semih Çetin’in yaşadıklarını anlattığı, Kaynak Yayınları’nın yayınladığı Bir İhanetin Öyküsü: Hasdal’da Bir Amiral adlı kitabı hakkında 2013’ün mayısında askeri savcılık tarafından soruşturma başlatılmış, soruşturma sonucunda kitapta Oramiral Murat Bilgel’e “hakaret” edildiği iddiasıyla Genelkurmay Askeri Mahkemesinde dava açılmıştı. Kitapta Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen’in Donanma Komutanlığında yaptığı arama, Oramiral Bilgel’in aramayı yapan savcılara kravat iğnesi armağan etmesi, Hasdal Cezaevi’ndeki tutuklu subayların Bilgel’e yazdığı, sahte dijital veriler üreten askeri personelin görevini sürdürmesini eleştiren mektup gibi ayrıntılar yer alıyordu. Balyoz davası sanıkları olan subayların dava üzerine yazdıkları 30’a yakın kitapla ilgili Genelkurmay Askeri Savcılığının inceleme sürdürdüğü, bazıları hakkında davalar açıldığı öğrenildi.

 

Yazarlara açılan diğer davalar

 

Bekir Coşkun

 

Gazeteci-yazar Bekir Coşkun Cumhuriyet gazetesinde 20 Eylül 2012’de yayınlanan “Büyük Devlet Şeyi…” başlıklı yazısında “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kişilik haklarına saldırıda bulunduğu” gerekçesiyle hakkında Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesinde tazminat davası açılmıştı. Dava 2013’ün temmuz ayında sonuçlandı, Coşkun 5 bin TL para cezasına çarptırıldı.

 

Ahmet Altan

 

Gazeteci-yazar Ahmet Altan’a 2013’ün ocak ayında yayınlanan bir köşe yazısı nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın 18 Temmuz 2013’teki karar duruşmasında Altan’a 11 ay 20 gün hapis cezası verildi, ceza 7 bin lira adli para cezasına çevrildi.

 

Fazıl Say

 

Dünyaca ünlü piyanist ve yazar Fazıl Say’a Twitter’dan paylaştığı Ömer Hayyam’ın bir rubaisi nedeniyle, “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağıladığı” gerekçesiyle 10 ay hapis cezası verilmişti. Say’ın avukatları, 3. Yargı Paketi kapsamında hükmün açıklanması geri bırakılması kararına itiraz etmiş, bunun üzerine dava yeniden açılmıştı. 20 Eylül 2013 tarihinde yeniden görülen davada Say bir kez daha 10 ay hapis cezasına çarptırıldı ancak bu kez hakim daha önce verdiği “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararını uygulamadı. Bunun yerine Say’ın sabıkasız oluşunu dikkate alarak hapis cezasının ertelenmesi ve 2 yıl denetim süresi kararı verildi.

 

Eren Erdem

 

Başbakan Tayyip Erdoğan yazar Eren Erdem’e Aydınlık gazetesindeki 8 Ağustos 2012 tarihli, “Başbakan hain ve hırsız mıdır?” başlıklı yazısı nedeniyle “kamu görevlisine basın yoluyla alenen hakaret” suçundan hapis istemiyle dava açtı. 2013’ün eylül ayında sonuçlanan davada Erdem 7 bin lira adli para cezasına çarptırıldı.

 

Doğan Akhanlı

 

Yazar Doğan Akhanlı’nın “soygun” ve “silahlı örgüt” suçlamasıyla yargılandığı davada 2011’de yerel mahkemenin verdiği beraat kararını Yargıtay 2013’ün şubat ayında bozdu ve ağırlaştırılmış müebbet talebiyle dosyayı mahkemeye geri yolladı. Dava 31 Temmuz’da İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden görülmeye başlandı. Avukatlar beraat kararına uyulmasını talep ederken, mahkeme Akhanlı’nın yurt dışında aranabilmesi için kırmızı bülten düzenlenmesine hükmetti.
Akhanlı hakkında İstanbul, Eminönü’nde bir döviz bürosunun soyulması talimatını verdiği iddiasıyla dava açılmış ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmişti. Akhanlı, hasta babasını son kez görmek üzere geldiği İstanbul’da 10 Ağustos 2010'da tutuklanmıştı. 19 yıl sonra yeniden teşhise çağırılan dükkan sahibinin oğlu, Akhanlı’yı net olarak teşhis edemediğini, 1992’deki teşhisindeyse dosyadaki fotoğrafın kendisine gösterilmediğini belirtmişti. Akhanlı 113 gün tutukluluğun ardından 8 Aralık 2010’da tahliye edilmişti.

 

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 12 Ekim 2011 tarihli duruşmada Akhanlı hakkında, “sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı vicdani kanaat oluşturur deliller elde edilemediği, suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı” gerekçeleriyle beraat kararı verdi. Davanın temyiz edildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise “sanığın suç tarihinde terör örgütü üyesi olması” ve “eski TCK’nin 146/1. maddesinin tartışılması gerektiği” sebepleriyle kararı bozarak müebbet hapis cezası istedi.

 

Akhanlı mahkemeye gönderdiği “Redd-i Dava” başlıklı mektubunda, ilk duruşmadan beri davaya katılmama ve protesto amaçlı susma kararı olduğunu belirterek, “Hrant Dink cinayetinin arkasında örgüt bulamayan aynı Yargıtay, dünyanın gözü önünde, beni yeniden var olmayan bir örgütün DOĞAN K. kod adlı lideri ilan ederken, benden, tıpkı roman kahramanı Josef K. gibi, boynumu cellatlara gönül rızasıyla uzatmamı talep ediyor. DOĞAN K. davası benim için yüzlerce benzeri olan, akıl almaz bir keyfiyet ve kibirle açılan, sürdürülen ve sonuçlandırılan adaletsizliğin bir parçasıdır. Davayı reddetme kararım, aynı zamanda, hukuk dışı uygulamaların mağduru olmuş, ümitsizce seslerini duyurmaya çalışan insanlarla dayanışmanın da bir ilanıdır,” diye yazdı. ÖYM’lerin kaldırılmasıyla dosyası İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesine devredilen davanın bir sonraki duruşması 2 Ekim 2014’te görülecek.

 

Emrah Serbes

 

Yazar Emrah Serbes hakkında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'ya hakaret ettiği iddiasıyla, “kamu görevlisine hakaret” suçundan 10 ay 5 günden 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Davada, Serbes’in 1 Mayıs’ta İstanbul Valiliği’nin Taksim’in kutlamaların dışında tutulması kararını televizyonda eleştirirken Başbakan Erdoğan ile ilgili kullandığı “Recop Tazyik Gazdoğan” nitelemesinin hakaret olduğu iddia edildi. 7 Kasım 2013’te İstanbul Adliyesi 18. Sulh Ceza Mahkemesinde görülen ikinci duruşmada savunma yapan Serbes, konuşmasında polis saldırılarını değerlendirdiğini, üzerine tazyikli su sıkıldığı için olaylarda Başbakanın da payının olduğunu düşünerek ironi yaptığını, ifadesinde Başbakana hakaret etmeyi amaçlamadığını söyledi. Mahkeme Serbes’in beraatine karar verdi.

 

Ayşegül Devecioğlu

 

Yazar ve BDP PM üyesi Ayşegül Devecioğlu hakkında, 2012’de Yalova’da düzenlenen Newroz kutlamalarına katıldığı için “kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemek” ve “terör örgütü propagandası yapmak” gerekçeleriyle 20 BDP üyesiyle birlikte dava açılmıştı. Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın 30 Aralık 2013’teki duruşmasında Devecioğlu “terör örgütünün üyesi ve destekçisi olduğunu belli edecek şekilde PKK propagandası yapmak” gerekçesiyle 11 ay hapis cezasına çarptırıldı. Beş yıllık denetim süresi içinde hapis cezasını gerektirir bir suç işlemesi halinde karar işleme konacak.

 

Sevan Nişanyan

 

Yazar Sevan Nişanyan hakkında, nisanyan1.blogspot.com blog sayfasında yayınladığı “Nefret suçlarıyla mücadele etmeli” başlıklı yazısında Hz. Muhammed’e hakaret ettiği iddiasıyla “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan 1,5 yıla kadar hapis cezası talebiyle açılan davadan mahkumiyet kararı çıktı. İddianamede Nişanyan’ın yazısındaki, “...Bundan yüzlerce yıl önce Allah ile kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir” cümlesinin “başkalarını sebepsiz yere incittiği, insan ilişkilerinin gelişmesine yarayan kamusal tartışmaya bir katkıda bulunmadığı” belirtilmişti. İstanbul 14. Sulh Ceza Mahkemesinde 22 Mayıs 2013’te görülen duruşmada Nişanyan’a 13.5 ay hapis cezası verilmişti. Nişanyan kararla ilgili, “Aynı zaman zarfında bir dizi davanın açılması ve bunun hızlı bir şekilde sonuçlanması burada politika değişikliği olduğunu gösteriyor. Burada yapılan şey göz göre göre açıkça, fütursuzca AİHM’nin içtihatlarına ve kararlarına meydan okuma niteliğindedir. Bunun sadece bir iç politika hadisesi olarak değil, aynı zamanda dış politika boyutunu da göz ardı etmemeleri gerektiği kanısındayım,” demişti. Önceden sabıkası olduğu için cezası para cezasına çevrilmeyen Nişanyan’ın dosyası Yargıtay’a gönderildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı mayıs ayında bildirdiği mütalaasında, kararın onaylanmasını istedi. Yargıtay’ın kararı bekleniyor.

 

Aytuğ Akdoğan

 

Türkiye’nin en genç yazarı olarak bilinen, Ben, Hiçbir Şey, Ağladı ve Gözyaşlarını Öptüm ve Ben Hep 17 Yaşındayım kitaplarının yazarı Aytuğ Akdoğan, Gezi olaylarına katıldığı için “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet”, “kamu malına zarar vermek” ve “görevi yaptırmamak için direnmek” suçlamalarıyla yargılanıyor. Akdoğan’ın 13. Asliye Ceza Mahkemesinde süren davası 20 Ocak ve 3 Mart’ta görülen duruşmaların ardından mayıs ayına ertelendi.

 

Deniz Zarakolu

 

BDP Siyaset Akademisi’nde ders verdiği için telefon görüşmeleri, kitapları delil gösterilerek “silahlı terör örgütü yöneticisi” olmakla suçlanan ve KCK Ana Davası’nda yargılanan yazar, çevirmen ve yayıncı Deniz Zarakolu 2,5 yıl tutukluluğun ardından ÖYM’lerin kapatılması sonucu davanın mahkemesi değişince 37 sanıkla birlikte tahliye edildi. Zarakolu hakkındaki suçlamalar sürüyor, davanın yeni mahkemede yeniden görülmesi için duruşma tarihi bekleniyor.

 

 

 


 

 

* Görsel: Selçuk Ören

 

* Raporun ikinci bölümü için tıklayınız.

 

* Raporun üçüncü bölümü için tıklayınız.

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.