Can arkadaşım Nadir’le her zamanki yerimizde oturmuş konuşuyoruz. Mevkiyi tam olarak veremeyeceğim, malum. Fakat İstiklal Caddesi’ne paralel sokaklardan birinde bir kafe. Emektar garsonumuz Murat, “sokak ısıtıcısı”nı yakmış, çaylarımızı getirmiş. Sözü Nadir kardeşim alıyor, ben devamla sahneye giriyorum. Buyurun:
“Şimdi soruyorum Cemal’ciğim; ‘olasılıksız’ diye bir sözcük uydurmuşlar mesela, ve bu dandik isimle yüz binlerce kitap satmışlar. Ne diyorsun?”
“Yahu ne diyeyim, bana ne? Siz demiyor muydunuz, aman efendim gençler okusun da ne okursa okusun, diye? Öncelikle ben kitabı okumadım. Sen okudun mu?”
“Hayır, ben de okumadım.”
“Eyvallah. Çok takdir ediyorum seni. Olasılık, ‘imkân’ın Türkçesi olmuyor mu yani? İmkânsız yerine olasılıksız demiş adam. Diyelim ki Türkçe zaten böyle gelişiyor ve teknik olarak da zaten eklerle zenginleşen bir dil.”
“Abi maçı izledin mi akşam?”
“Nadircim, kaçak oynama lütfen yine.”
“Yok valla, şimdi yine kızacaksın diye dedim. Ayrıca her an ciddi meselelere dalabiliriz diye...”
“Allah korusun Nadir’ciğim, fakat dil çok defa alışkanlıklarla ilgili bir şeydir. İşin doğrusuna yanlışına bakacak olursan, ‘imkânsız’ da sakat. Zira yabancı kökenli bir sözcüğe Türkçe ek veriyorsun. Hani ‘al ulan idare et’ diye.”
“Abi ben bu arada ‘y’ harfini atma taraftarıyım, bunu da açık seçik söylemek isterim. Ne gerek var yani? Mesela ‘diye’ yerine sadece ‘die’ desek yetmez mi?”
“Ulan bu ‘diye’, ‘demek’ fiilini daraltıyor zaten. Bak, ilk ‘e’, ‘i’ oluyor. Sondaki ‘e’ ulaç, yani bağ fiil; ‘y’ de kaynaştırma görevi görüyor. Sen üstüne vazife olmayan işlere kalkışıp konuyu saptıracağına şu ‘Olasılıksız’ kitabı hakkında ne söyleyeceksen söyle.”
“Abi dediğim gibi kitabı okumadım. Fakat adı bana itici geldi. Bir zamanlar TDK’nın yaptığı gibi uydurulmuş, ne bileyim.”
“Nadir’ciğim dün bizim Şükran’ı gördüm, yine bir kucak dolusu kaya mantarı almış eve gidiyordu. Sözde mantar yiyerek zayıflayacak. Dedim ki, yahu Şükran, bu mantar seni bozmasın. Niye bozacakmış dangoz, diye bir bağırdı, bildiğin gibi değil. İyi bari tereyeğında yap da tadı çıksın, diye gönlünü aldım. Tereyağı babandır, demesin mi?”
“Abi ne ilgisi var şimdi yav?”
“Birader, benim bildiğim bütün diller uydurmadır zaten. TDK’dan sana ekmek yok. Fakat bu arada neyi fark ettim biliyor musun?”
“Neyi abi?”
“Bu böyle olmayacak. Bir yerlerden şu ‘Olasılıksız’ kitabını bulup da okusak mı, ne dersin?”
“Senin dediğini derim abi.”
“Nasıl yani?”
“Allah korusun!”
Kulis
Kulis
Yorumlar
Yorum Gönder
Diğer Kulis Yazıları
Yeni romanınız Empedokles’in Dostları, Novalis’in “Romanlar Tarih’in kusurlarından doğar” sözüyle açıldığına göre, size tarihin hangi kısmı kusurlu geldi ve bu yeni romanınız ortaya çıktı?
Füruzan Yolyapan Hanım’la 9 yıl önce tanıştınız. Bir sohbetten kitaba giden yolculuğu dinlemek isteriz.
İlk eseriniz Muhtelif Evhamlar Kitabı’ndaki öykülerin tadı damağımızda kalmıştı ve siz, araya beş yıl gibi uzun bir süre koydunuz. Şimdi Kum Tefrikaları çıkageldi. Geçen sürecin edebi kısmını kısaca anlatır mısınız, neler yaptınız?
Son bir yıl içinde art arda iki ilginç roman yazdınız. Tarihimizdeki yer almış figürlerin hayat hikâyelerini romanlaştırmayı tercih ediyorsunuz. Sizin açınızdan önemi nedir bu karakterlerin?
Şermin Hanım, Deli Tarla’nın ortaya çıkışı, içindeki öyküleri bir araya getirme maceranızla başlayalım isterim…
mübarek Asım hocamız, bazen mübarek arapça denisri işleyip, mübarek kitaplar okurdu.Bazen de s11a nın mübarek fertlerine nutuk çekerdi. YAHU Asım hocam yoksa yine demogoji mi yapıyosunuz derdik ((:ya ben hepsi birbirinden mübarek hocalarımı özledim iyi mi
Beyler, olasılık, imkan kelimesinin değil, ihtimal kelimesinin karşılğıdır...
İmkan kelimesinin yeni kullanımdaki karşılığı olanak
Yeni bir kitaplık kurmaya olanağım yok ya da imkanım yok... gibi
Olasılık ise ihtimal.. olasılıksız da ihtimalsizlik..
Böyle bir rekor kırmaları olasılığı yok... Böyle bir rekor kırmaları ihtimali yok... gibi
Umarım anlaşılmıştır.
a.k.bendon
Yeni yorum gönder