Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Şiir Arşivi

Şiir // En çok okunanlar



ADI KAYIP

Deniz yok olursa diyor bir çocuk
Balık kaybolursa
Ne derim benden sonraki çocuklara
İnsanlar kaybolurken gözaltılarda
Çöllerde boğulan nehirler
Ey çocuk
Nasıl varır okyanuslara
 

Adı karanfil ki suçu rengidir
Özgürlük dilinde bir imge
Tutsaklık dilinde bir söylencedir
Karanlıkta bir el koparır dalından



Kader

Kargaşa kapısında
Çer çöp
İnsafsız kursak
Tarihsiz çocuk

Yüzünde buruk bir su
Proteinsiz sessiz elbisesiz
Geçiyordu eskimiş bahçelerden
Mümkün olacak kadar safça

Karnında  babası
Uzayda kalmış kalbi
Transfer oluyor, zıplıyor
Böğürüyor ortalıkta
Zor bulunan kıyılarda
Kirli denizlerde



Devrim

biri rüyasında okşuyor beni
ben bunu örtüyorum üstüme
ben bunu düşündükçe
büyüyorum

bizi zehir gibi saran o boşluğu
öbür yana deviriyorum, devrim
oluyor

bir ormanı buluyor bazen
bir denizi gitmek
ben sana kaç ırmakla koyuluyorum

kaybediyor beni genişlettiğin
dünya. ben bir unutuşla
karnımı yakıyorum



BİR ÜLKE

Bir ülkeyi arıyorum,
Düşünceden geçen ıtır

Bir ülke ki sükûn mavi,
Bir gül gibi açacaktır

O mavimsi zamansızlık,
O mavimsi akan asır

Bir ülkedir ki Allah'ı
İnsanı, yalnız bırakır.



Çamaşır

ne diye çıkmıştık yola biz sahi
unuttuk gitti tuttuğu
gibi ensemizden bizi hayat
tahta mandallarla çamaşır ipine dizdi

yazdı eskiden
sallanıp dururduk neşemiz daimi
kurudukça kururduk

ayy! yan tarafta bir vişne ağacı
ya değerse bize olalım hercai
bembeyazdık oysa
çamaşır sularından defalarca geçtik
yok yahu o değildi



MADENCİ LAMBASI

Çalışma masamın üstünde günlerdir:
Eski bir madenci lâmbası. Yerdeydi
nerdeyse üç yıldır. Neden göz önüne
çıkardım bu tuhaf gereci? Bir simge mi
aranıyordum, bir göçüğün önsezisi mi
yeşermişti içimde? Zonguldaklı şair
Lütfi Fikri, -Fikri Lütfi miydi yoksa ?-
armağan getirmişti. Adlar! -Kişi, kent, kitap
fark etmez- ; turnusol kağıdıdır belleğin,



İÇİMİZDEKİ BOŞLUK

Sen çocukluğumun yok ülkesinde
                 sevecen bir albatros kuşuydun,
elimi bırakınca yittim kendi içimde bile;
bilmezdim yine de yalnızlıktan yorulacağımı.
Sen bütün anneler gibi telaşlıydın



Aşk İmiş

XIX

Su da doğa! Yine de pek dayanamaz yalnızlığa
Gördüğünü göresin ister. Yoksa nasıl karışır

Ilgar rüyalara? Kim kanatlandırır güzelim
Sevinçleri bir ucundan? Yolunuz bunca uzun-

Gizemin boyuna dolaşmalı ki içinde büyümesin
Hiç korkuları. Sonra en derinlere bile ışırken

Çıkarır dünyamızda neden var olduğunu:



OBLİVİON

Hangi yüzün cevheriydi
külçe gibi kopup zamandan
yakıldığı ateşin halesi?

Hangi ruhun esiri
tüm yaşamı bir avdet boyu yürüyüp
yazının kaynağına?

Hangi yüzün belleğinde doğar
güvercin kırı ay
bir yelve bağlanıp bir kanadına
diğerine sırı dökük bir ayna
iki doru atın çektiği
iki peyke bulurlar
biri neft içinde, kapkara



daisy miller

I

ruhu biter, bacakları başlar, bir tabanca dövmesi
bilinmiyor kimin elinde aşkın onulmaz tetiği
ne leylak ne yasemin ne sümbül ne lâle bahçesi
salınır göğsünde rugan bir çanta gibi süslü kalbi
söyle omuzlarından dökülen ipekli zaman mı?

tuhaf şivedir anlaşılmaz işveli dudaklarında ruj
anlamıyor nehir mi yoksa rimel mi akan mısralardan?

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.