Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.
//php print_r ($fields); ?>
Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.
//php print_r ($fields); ?>
//php print_r ($fields); ?>
Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.
//php print_r ($fields); ?>
Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.
//php print_r ($fields); ?>
Tanzimat’la birlikte edebiyat dünyamıza giren roman ve hikâye, geçen zaman içerisinde edebiyatın merkezi haline gelmiş, yazarlar bu iki yeni türün örneklerini ardı ardına vererek oluşmaya başlayan modern Türk edebiyatının temelini inşa etmişlerdir. Özelikle romanlar, edebî dönemlerin ayrılmasında etkin rol oynamıştır.
//php print_r ($fields); ?>
Çocukların okumayı söküp kendi kendilerine kitap okumaya başladıkları dönem oldukça önemli ve sevimlidir. Bir şeyleri başarmış olmanın verdiği haz bir tarafa çocuğun o yaşlarda okuduğunu anlayıp sevmesi, kitapla kuracağı bağı güçlendiren bir şeydir. 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı karşıladığımız bu güzel nisan ayında üç güzel kitapla selamlayalım çocukları.
//php print_r ($fields); ?>
Geride bıraktığımız yıl boyunca tecrübe ettiklerimiz neredeyse bir distopyayı andırsa da post apokaliptik / distopik hikâyelere duyduğumuz ilgi hâlâ canlılığını koruyor. Bu tür aşırı koşulların, insan doğasının gizli kalmış bazı yanlarını ortaya çıkarmasıyla güçlü hikâyeler doğurmaya yatkın olduğuna kuşku yok.
//php print_r ($fields); ?>
Kötü adamlar vardır; geçmişte de varlardı, gelecekte de var olacaklardır. Suç edebiyatı zeki dedektifler ve cefakâr polisler kadar, ilhamını hayattan alan ya da tamamen kurgudan ibaret olan kötü adamların omuzları üzerinde yükseliyor. Hayatının çeşitli evrelerinde büründüğü sahte kimlikleri ve ad - soyadları bir kenara bırakırsak, bu emektarlardan biri de Dimitrios Makropoulos.
//php print_r ($fields); ?>
Sanat eserlerinde bilimin kurgulanması söz konusu olunca, akla ilk olarak değişen bilim ve teknoloji, zaman yolculuğundan uzay keşfine kadar birçok farklılığa işaret eden kavramlar geliyor. Tabii ki bu bilimkurgu gibi geniş alt alanlara sahip tür için oldukça kısıtlayıcı bir tanım.