Felsefe devrimsel değil birikimsel bir süreçtir ancak bu birikimli yapının bazı devrimcileri vardır. Marquis de Sade işte bu devrimci filozoflardan biridir, hatta en başta gelenlerindendir, çünkü de Sade dokunulması en güç şeye dokunmuştur, en büyük tabuyu devirmiştir. Cinsellik korkusunu yaşayan kitlelere cinselliğin en aşırı dozunu göstererek kişinin içindeki sapığı keşfetmesini sağlamıştır. İnsan erdemli bir şey değildir görüşünün en iyi temellendirmelerini de Sade’ın felsefi metinlerinde görebiliriz. İnsanın içindeki ikiyüzlülüğü ortaya çıkarır onun kitapları ve bir an olsun maskeleri indirmemizi sağlar. Bütünüyle kişi en örselenmiş yanlarıni bulur de Sade’ın kitaplarında.
Ahlaksızlık olarak kitlelere yaymaya çalıştığı ahlak sistematiği insana ilkin çok aykırı gelse de, fikirler olgunlaştıkça bu sistematik akla yatkın gözüküyor. Fransızlara nasıl cumhuriyetçi olabileceklerini anlattığı yazısında de Sade şunları yazar: Hırsızlar kesinlikle yargılanmamalıdır, çünkü onlar mülkiyet hakkıyla derinleşen eşitsizliği ortadan kaldırıyorlar, aynı bir doğal çarkın işlemesi gibi.
Birinin fakir olmak yazgısı gibi anayasaya işletiliyorsa o kişinin hırsız olma hakkı vardır diyor de Sade. Cinayetle ilgili de çok değişik görüşleri var de Sade’ın. Ona göre cinayet imkansızdır, çünkü insan birini öldürerek doğaya bileşen kazandırır, yani yeni birini yaratmak için ona imkan ve ilham verir. Bu düşüncelerle karşılaşmak şoke edici olsa da bir felsefe meraklısının bu görüşleri bilmesi gerekir. Çünkü de Sade’ın görüşlerinde egzistansiyalizmi bütünleyen bir yan var. Bu görüşler aynı içinde yaşadığımız, içine doğduğumuz dünya gibi sarsıcı, acımasız, katı; ama bir o kadar da gerçek.
Bence Sadenin katillik hakkında yazdıkları çok çarpıcı değil mide bulandırıcı acaba soruyorum hangimiz öldürülmek isteriz ne kadar acımasız ve acı filozoflar bazen saçmalıyorlar bunların akılla bir alakası yok....
Yeni yorum gönder