Çiler İlhan: Yiyen var, yiyemeyen var!
İTEF - İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali yarın (3 Ekim Pazartesi) başlıyor. Festivalin üçüncü yılında, Sabit Fikir her hafta festivalin katılımcısı olan bir edebiyatçıyla söyleşi yayımlayamaya devam ediyor. Bu haftaki söyleşimiz Çiler İlhan ile…
İTEF - İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali'nin bu yılki festival teması "Şehir ve Yemek." Yemeklerin şehirlere özgü çağrışımları var. Örneğin Adana deyince zihnimizde hemen kebap belirir. Edebiyatçıların da şehirler üzerinde çağrışımları var. Yaşar Kemal deyince akla yine "Adana" geliyor mesela. Tekirdağ denilince "tekirdağ köftesi" ve Namık Kemal... İstanbul'un sizde bu türden bir çağrışımı var mı?
Rakı-balık.
Beslenmek sadece ihtiyaç değil, bir zevktir de."Yemek bedenimizi, edebiyat ruhumuzu besler" diye kabul ediliyor. Sizin için dünyanın en besleyici şehri neresi?
İstanbul.
Edebiyatta da "Bir şeyin tadını almak için önce damak zevkine ihtiyaç vardır" diye bir deyiş var. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz? Edebiyatta damak zevki nasıl oluşur?
Okumak, okumak, okumakla.
Edebiyat ve yemek yapmak; her ikisi de birer sanat. Bu iki sanat arasında bir benzerlik ya da ilişki kurulabilir mi?
Kurulabilir de kurulmayabilir de. Bence edebiyatla sinema; yemek yapmakla da resim yapmak arasında nedense daha sıkı bir bağ vardır (cümlenin ikinci kısmındaki “eylemlere” ilgim –yeteneğim- daha az olduğu için belki de).
Klasik kabul edilen romanlara baktığımızda "yemek" unsurunun sadece "açgözlülük" ya da "kıtlık" gibi kavramları betimlemede bir araç olarak kullanıldığını, bunun dışında üzerine pek gidilmediğini görüyoruz. Güncel hayatta da yediklerimizden bahsedeceksek önce "Ayıptır söylemesi," diye lafa başlıyoruz. "Yemek" söylemesi, anlatması ayıp bir mevzu mu?
Yiyen var, yiyemeyen var! İki büyük savaş, binlerce çatışma, daha binlerce iç savaş görmüş zavallı gezegenimizde yiyemeyen hep bir şekilde daha fazla. Kaynaklar eşit şekilde dağılmadığı için dilinin kemiği olmayan (olmaması gereken) edebiyat, terazinin yükte hafif içte ağır kısmından bakacaktır, bu bence iyi.
Sizin edebiyat mutfağınızdaki vazgeçilmez malzemeleriniz neler?
Muhteşem Rus klasik yazarları, Gogol, Çehov, Dostoyevski başta; Türk edebiyatının delimsirek dahileri- Sevim Tuna, Leyla Erbil, Latife Tekin; Latin büyücüleri en ilk Borges.
Kitaplara gelirsek, hem konuyla ilgili olduğu hem de ilk onumda olduğu için Knut Hamsun’un “Açlık”ı.
Son zamanlarda yemek kitaplarının basımında artış var. Paralel olarak rağbet de önceki yıllardan fazla. Bu konuda özellikle takip edilen yazarlar var. Siz bu artışı neye bağlıyorsunuz? Damak zevki mi gelişiyor? Sizin de takip ettiğiniz yemek kitabı yazarları var mı?
Diğer ülkelere kıyasla Türkiye’de bu mertebeye çok geç erişmiş olsa da şefliğin “cool” bir meslek olarak görülmesi olabilir… Bana gelince, hayatımda iki tane yemek kitabı satın aldım: Biri, (yapacağımdan değil) kulak çorbasından (yapacağımdan) patates musakkasına pek çok tarif barındıran, alt başlığında Türk Mutfağının Temel Eğitim ve Uygulama Kitabı olduğunu iddia eden, Nevin Halıcı’nın Türk Mutfağı kitabı. Diğeri, Besleyici ve Lezzetli Çocuk Yemekleri kitabı, yazarı Ebru Şallı. İkinci kitap, kızım sadece 15 aylık olmasına rağmen babasına benzediği için aynı şeyleri yemekten sıkıldığı ve yeni tatlara bayıldığı için alındı, içinde hakikaten de değişik tarifler var. İlk kitap yine kızım için alındı; ona en azından haftada birkaç gün yemek pişiren bir anne olabilmek için. İkisi de işe yarıyor.
Bir kitap okuduktan sonra hayatımız değişebilir belki. Peki aynı etkiyi bir yemek yapabilir mi?
Yapamaz. Sadece edebiyat yapabilir!
Söyleşi: Fatma Kahraman
Çiler İlhan kimdir?
1972 doğumlu Çiler İlhan, Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyasi Bilimler ve İsviçre, Glion Hotel School mezunu. Farklı dönemlerde otelcilik, serbest yazarlık (Boğaziçi, TimeOut İstanbul vb) ve editörlük (Chat, Travel+Leisure) yapan, İstanbul'da yaşayan Çiler İlhan şu anda Çırağan Palace Kempinski'nin halkla ilişkiler müdürü olarak çalışıyor.
1993 Yaşar Nabi Gençlik Ödülleri "Dikkate Değer Öykü Ödülü" sahibi yazarın üniversite sonrasında yazdığı öyküler E Kültür, Düzyazı Defteri, Damar, KülÖykü, Ana Dili, Davetsiz Misafir gibi edebiyat dergilerinde; düzyazıları, kitap tanıtım yazıları, gezi yazıları, çevirileri Kitap-lık, Radikal Kitap, Radikal Cumartesi, TimeOut İstanbul, Travel+Leisure, Sedir, Chat, Trendsetter gibi dergilerde/eklerde yayımlandı.
1002. Gece Masalları (Metis Yayınları, 2005) isimli öykü seçkisine "Vulgata" ile katıldı. "Rüya Tacirleri Odası" (Artemis Yayınları, Nisan 2006) yazarın, birbirine göndermeler yapan, büyülü gerçekçilik izleri taşıyan öykülerden oluşan ilk kitabı. TimeOut İstanbul Hikâyeleri'nde (Mayıs 2007) "Zobar ile Başa" ile; Bozcaada Öyküleri'nde (Yitik Ülke Yayınları, Eylül 2009) ise "Bozkırkurdu'nun Mozart'ıyla Buluşması" isimli öyküsüyle yer aldı. "Sürgün" (Everest Yayınları, Mart 2010), yazarın ikinci kitabı.
Yeni yorum gönder