Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


"Hayvanlar her zaman ilacım olmuştur."


Tarkan Kaynar ile söyleşi:


"Hayvanlar her zaman ilacım olmuştur."


Ece KARAAĞAÇ

 

Tarkan Kaynar belgesel nitelikli kitaplarıyla tanıdığımız serbest bir gazeteci. Aynı zamanda bir hayvan aktivisti ve doğa dostu olan Kaynar, şimdilerde Edremit’te yaşıyor ve zeytinyağı ile ilgili kültürel çalışmalarda bulunuyor; Türkiye’de zeytinyağının tarihi ile ilgili bir roman üzerinde çalıştığını da haber vermiş olalım. Okurun karşısına ise şimdilik son olarak Kediatri: Kedili Tedavi kitabıyla çıkan Tarkan Kaynar ile kedilerin insanın ruh ve beden sağlığı üzerindeki etkilerini konuştuk.


Hayvanlarla tedavi yönteminin kökenleri nereye dayanıyor?


Tıp dünyasında hayvanlar uzun yıllar boyunca sadece deney amaçlı kullanılmış. İnsanoğlu o kadar bencil ve küstah ki, hayvanlarla uyumlu bir yaşam işbirliği yapmak hiç aklına gelmemiş! Bireysel örneklerin kendini göstermesi, o dönemin basın ortamında bazı ilginç haberlerin yer almasıyla tıp alanındaki ilk olumlu çalışmalar 1950'lerde başlıyor ama süreklilik arz etmiyor. 80'li ve 90'lı yıllarda uzun aralıklarla tekrar akla geliyor. Biraz da hayvan sevgisinin ufak ufak artması ile bu konudaki düzenli ve sistemli klinik çalışmalar son on yılın ürünü olarak kendini gösteriyor daha çok.



Peki Türkiye’deki kökenle ilgili ne söyleyebiliriz?

 
Yine yakın zaman zarfında ülkemizde de bu konuda akademik destekli çalışmalar başlatılıyor. Bursa'da üniversite ile belediye yaşlı konukevlerinde hayvan destekli terapiler uyguluyor örneğin; bazı doktorların bilimsel çalışmalarında hayvan destekli terapi kendisini gösteriyor. Ama hâlâ örneğin Singapur'daki gibi düzenli klinik çalışmalar yok ülkemizde.

 

 

 

Sizin hayvanlarla tedaviye ilginiz nasıl ve ne zaman başladı?

 

Hayvanlar özel yaşamımda her zaman ilacım olmuştur. Onlarla kurduğunuz özel bağı çoğu insanla kuramazsınız. Bu yüzden insan odaklı yaşamaya alışmış kişiler sizi deli ilan ederler. Tabii bu işin ruhen rahatlatıcı kısmı; bilimsel olarak yaklaşmak için, doğru düzgün bir araştırma gerekiyordu. Dolayısıyla hayvanlara kişisel yaklaşımımdan öte, sosyal medyada bu konuda (kedilerin özel sezileri, hastalıklara olan iyileştirici etkileri vb) paylaşılan bilgiler iyice artmaya başlamıştı. Sosyal medyada paylaşılan her türlü bilgiye her zaman şüpheyle yaklaşırım; dolayısıyla oturup bu konuyu uzmanları ile irtibata geçerek araştırdım. Bu konuda yazılmış kitapları okudum. Tez çalışmalarını derledim. Dolaşan bu bilgileri yüzeysel olmaktan çıkarıp doğru kaynaklardan edinilmiş bilgilerle bir kitap haline getirmek istedim. Zaten işin içine girdikçe bir sürü güzel çalışma ile karşılaşıyorsunuz.

 

Hayvanlarla tedavi konusunda özellikle kediler üzerinde yoğunlaşmanızın bir sebebi var mı?


Kediler tüm evcil hayvanlar içerisinde bence ekstra özelliklere sahip hayvanlar. Hem çok uyumlu, hem çok başına buyruk olmalarının yanı sıra insan hareketlerine verdikleri tepkiler ilginç. Bunu bakışlarından, ses tonundan az çok fark edebiliriz. Benim köpeklerle de çok yakın ilişkim var ama kedi ile beraber yaşayınca onların hastalıklara karşı tepkilerini daha net görebilme şansım oldu. Örneğin annemin banyoda düşmesinin ardından kedimizin uzun süre annem ne zaman banyoya girse gidip kapıda beklemesi çok ilginç bir durumdu. Başınıza kötü bir şey geldiğinde ilgilendiğiniz hayvanlar uzun süre sizi gözlerler.

 

 


Kedilerle büyüyen çocukların astım gibi solunum hastalıklarına daha seyrek yakalandığı ifade ediliyor. Peki kediyle büyümenin çocuğun ruhsal ve zihinsel gelişimine de katkı sağladığı söylenebilir mi?

 
Elbette. Çocuk ilk sosyalleşmesini kediyle veya evdeki evcil hayvan ile yaşar. Anne baba bir sürü uzmana gidip, "Acaba çocuğumuza nasıl davransak?" diye sorarak tonla para harcarken; bir kedi, birlikte yaşadığı bebeğe yaklaşımı ile ona arkadaşlık eder, onu canlandırır, güldürür. Anne ve baba internetten bilgi ararken; çocuk ve kedi halının üstünde gelişimini tamamlarlar. Bakın size bir örnek vereyim: Bir aile, beş yaşındaki kızları için benden kedi sahiplenmişti. Fakat çocuğun terapisti, çocuğun henüz hayvanlar ile iletişime hazır olmadığını söylemiş, aile kediyi bana geri getirdi. Küçük kız iki gün boyunca annesi aracılığıyla bana telefon açtı ve ağlayarak kediyi sordu. Çocuğa yapılan kötülüğü görebiliyor musunuz? Hazır değilmiş! Herkes, her yaşta hayvanlarla iletişim kurmaya hazırdır. Neticede aile çocuğun duygularına, tepkilerine kulak verdi ve kediyi gelip benden geri aldılar. Şu an bir yıldır çok mutlu yaşıyorlar. Hatta geçen gün Facebook'ta gördüm, bir de köpek almışlar. O bilmiş terapiste selam gönderelim buradan.



Kedilerin insanlardaki hastalıkları teşhis edebildiğine inanıyor musunuz?


Bilimsel çalışmalar bu konudaki örnekleri ortaya sunuyor. Kediatri kitabı bu bilimsel çalışmaların derlenmesi. İnanmaktan öte, reel olarak zaten kanıtlanmış birçok örnek var. Özellikle kitabın sonundaki yaşanmış örnekler okuyanların ilgisini çekecektir diye düşünüyorum. Tabii bu konuyu iki ana başlıkta incelemek lazım. Birincisi kedilerin terapi özelliği, yani ruhsal huzur sağlamaları; ikincisi ise daha ciddi boyutta teşhis ve tedavi noktalarında kendilerini göstermiş olmaları.


Son olarak, kediler insanları tedavi etmeyi nasıl başarıyor?


Bir; mırlaması ile hem ruhsal hem de solunum güçlüğü gibi sorunlara yardımcı olarak fiziksel tedavi sunuyorlar. İki; önsezileri ile hastalığı veya nöbet anını önceden tespit edebiliyor. Üç, vücudumuzda fark etmediğimiz çatlak, zedelenme gibi bölgeleri tespit edebiliyorlar. Dört; kanser hastalarına moral desteği ile ruhi durumlarını güçlü kılıyorlar. Beş; stresi diğer hayvanlara oranla üç kat daha fazla ortadan kaldırabiliyorlar. Bu örnekleri artırabiliriz.... Kedi, hiçbir şey yapmasa bile, aslında insanı tedavi ediyor. Bu insanın buna ne kadar açık olduğuyla da ilgili bir konu elbette. Hayvan gördüğü sevgiye karşı aynı oranda sevgi ve ilgi gösteriyor. Bu noktada da faydalı yönlerini açığa çıkartmaya başlıyor.
 

 

 

 


 

 

 

Lettering ve görsel çalışma: Christopher Çolak

<!--[if gte mso 9]> <![endif]-->




Toplam oy: 962

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.