Dosya Arşivi
Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Sabit Fikir'in bu ayki sayısında küçük bir değişiklik yaptık ve keşfetmeniz için önerilen kitabı, bizzat öneren kişinin el yazısıyla yayınladık! Bu ay Süreyyya Evren, "bilebildiği en güzel aşk şiirleri kitabı" Dans Natura'yı öneriyor.
//php print_r ($fields); ?>
Yönetmen David Cronenberg, yakın zamanda Türkçeye kazandırılan ilk romanı Tüketilmiş ile kamera arkasından klavye başına yumuşak bir geçiş yapmış gibi görünüyor.
//php print_r ($fields); ?>
Keşfet'in bu ayki konuğu Volkan Öktem.
Sizlere keşfetmeniz için Karen Armstrong’un Tanrı’nın Tarihi isimli kitabını öneriyor, hem de kendi el yazısıyla!
Bu kitaptan altını çizdiği cümle ise şöyle: “Tanrı düşüncesi de saldırgan bir kapitalist ruhun başat olduğu pazar ekonomisi içinde gelişti…”
//php print_r ($fields); ?>
Hangi kitapların "klasik" unvanını hak ettiği hep tartışmalı bir konu olmuştur. Bir kitap neden klasiktir? Edebiyat tarihçilerinin onayını aldığı için mi? Çıktığı dönem edebiyatta bir kırılma yarattığı için mi? Bir şekilde insanlığa dair benzersiz bir noktayı kavrattığı için mi? Kuşaktan kuşağa aktarılırken tesirinden bir şey kaybetmediği için mi?
//php print_r ($fields); ?>
Aslında konumuz barış. Savaş edebiyatı, her şeyin üzerine büyüteç tutuyor. Kahramanlıklar, fedakarlıklar, kayıplar, acılar, aşklar daha büyük. Bedenler kadar ruhlar da ateş altında. Çocuklar, bu anlamadıkları olaylardan kendilerine tuhaf bir gerçeklik yaratıyorlar. Savaşı birinci elden gözlemlemiş yazarların eserleri, kurmaca, belgesel ve otobiyografinin kusursuz karışımı.
//php print_r ($fields); ?>
Baharın erken gelişiyle dışarıda daha çok vakit geçirmeye başlayan kelebek, pencereden, “Çiçek kokularıyla dolgunlaşan hava gönlümüzü bir saadet vaadiyle kaplar,” diyerek giriverdi. Çiçek kokularının peşinde uçup durmuş bizimki. “Saadetin daim olsun. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Boğaziçi Mehtapları’ndan mı o alıntı?” diye sordum.
//php print_r ($fields); ?>
Eğer o “kötü” dediğimiz insanın şartlarına doğsaydık, onun kötülüklerinin hiçbirini mi yapmayacaktık yani? Nedenler ve sonuçlar arasında bir araç olan “insan”a niçin böyle öfkeliyiz? Eğri tarafını düzeltmek için “kötülük” yapıyorsa birisi (yani ona “napıyorsun” dersen cevabı “düzeltiyorum” olacaksa eğer) kötü ile iyinin arasındaki mesafe gerçekten nedir? Mutlak iyi veya kötü, var mı?
//php print_r ($fields); ?>
"İsveç polisiyelerine bayılırım. Bu zevki bana Aydın Arıt'ın güzel Türkçesiyle çevrilen ve hiç ara vermeden altı cildini arka arkaya okuduğum Martin Beck dizisi kazandırmıştır. Maj Sjöwall ile Per Wahlöö'nün birlikte yazdıkları bu dizinin Sjöwall'ın ölümüyle yarım kaldığını öğrendiğimde hüzünlenmiştim. Taşınmalarımın birinde elden çıkarmışım o kitapları.
//php print_r ($fields); ?>
Keşfet'in bu ayki konuğu Genç Osman.
Sizlere keşfetmeniz için Yaşar Kemal’in Kuşlar Da Gitti isimli kitabını öneriyor, hem de kendi el yazısıyla!
Bu kitaptan hiçbir cümlenin altını ise çizmiyor: “Kitaba kıyamadığım için çizemiyorum; ama aynı sebepten dolayı da sevdiğim bir cümleyi ertesi güne unutmuş oluyorum...”
//php print_r ($fields); ?>
Bir gün bir roman yazarsınız ve hayatınız değişir: Romanınız edebiyattan anlamayan insanlar tarafından okunur, siyasi ve dini liderler tarafından şeytanlaştırılırsınız, taşlanmanız ya da kitabınızın yakılması yetmez, öldürülmeniz gerektiği söylenir. Kütüphanelerin insanı olmaktan çıkar, jeostratejik paylaşım mücadelelerinin manevralarından biri haline gelirsiniz.