Dosya Arşivi
Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Mark Twain, hiç şüphesiz Amerikan edebiyatının en önemli ve değerini hiç kaybetmeyen yazarlarından birisi. Babasının bir çiftlik sahibi olması ona doğayı ve canlıları yakından gözlemleme fırsatı sunmuş ve kalemini bu hayal gücü ile besleyerek pek çok ölümsüz eser vermesini sağlamıştır.
//php print_r ($fields); ?>
23 Haziran 1959 günü sabahı Boris Vian, Mezarlarınıza Tüküreceğim isimli romanının uyarlamasını izlemek üzere Cinéma Marbeuf’teki yerini alır.
//php print_r ($fields); ?>
Anna Karenina'yı elime ilk aldığımda lisedeydim. Birkaç sayfa okuduktan sonra uzun ve sıkıcı bir roman olduğuna karar verip rafa geri koymuştum. İkinci denememde üniversiteden yeni mezun olmuştum, bu defa elimden bırakamadım. O yaşta beni en çok heyecanlandıran, romanın unutulmaz karakterleri ve elbette aşktı.
//php print_r ($fields); ?>
Yaşadığı çağda da bir yazar olarak hayli kıymet gören William Shakespeare kendi döneminde iyi hikayeler anlatmakla kalmadı, kendinden sonra gelen hemen her disiplinden hikaye anlatıcısına da ilham kaynağı oldu.
//php print_r ($fields); ?>
“Distopya" günümüzde hayli yüklü bir kelime olsa da, en genel anlamıyla, ütopik toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılan bir sözcük. Distopik anlatılara yönelik ilgi son yıllarda hiç görülmedik ölçüde artış gösterdi.
//php print_r ($fields); ?>
Dünya edebiyatının büyük ustası Jorge Luis Borges yaşamının bir noktasında kör olacağını biliyordu. Körlük Borges ailesinde nesilden nesile geçiyordu. Yalnızca babası değil, babasının anne-babası da yaşamlarının bir safhasında kör olmuşlardı. Borges kendi durumunun çok da dramatik olmadığını düşünüyordu.
//php print_r ($fields); ?>
Bundan birkaç yıl önce, The Observer’daki yazısında İngiliz yazar ve editör Robert McCrum, “Günümüz kitapları neden bu kadar uzun” diye sormuştu. 14 Kasım 2010 tarihinde yayımlanan bu yazısında McCrum, o yılın sonbaharında çıkan birkaç kitabı mercek altına alıp hepsinin ortak özelliği olarak uzunluklarına dikkat çekiyordu.
//php print_r ($fields); ?>
Bir şeyin anlaşılır olması için, okunup yazılabilmesi gerekir. Bilginin iletimi için her şeyden önce, tıpkı okullar gibi yapısı önceden oluşturulmuş ortak bir anla(ş)ma zeminine gereksinim var. Düşünce, tıpkı insanlık ailesinin çevresinde buluştuğu büyük bir masaya benzer. Bu seçilmiş alan, binlerce yıllık bir düşünce geleneğine sahip evreni ayakta tutan ilahi bir güce sahiptir.
//php print_r ($fields); ?>
On İki Gezici Öykü, Gabriel García Márquez’in (1927-2014) gerçekler ve düşleri iç içe anlattığı büyülü gerçekçilik yaklaşımını en iyi yansıtan, onun baş eserlerinden biridir. Kitap, Márquez’in on sekiz yıl boyunca aralıkla birkaç kez yazdığı öykülerin bir araya getirilmesiyle oluşur.
//php print_r ($fields); ?>
Okur için işaret fişeği, yazar için taltif, yayıncı için tanıtım, sponsor için prestij, herkes için akçe… Her geçen gün piyasaya sürülen kitap sayısı, sıradan bir okur açısından başa çıkılamayacak bir boyutta, artıyor. Piyasa okuru olmak zor tabii… Seçim için kolaylaştırıcı arayanlar, ödüllerin peşine takılabilirler… Mesela Man Booker…