Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Şiir Arşivi

Şiir // En çok okunanlar



NEFSER

Gidiyor Nefser
O su içtiğimiz çeşmenin
Taşları birer birer

Yazacak daha ne kaldı sanki
Alnında çoğalmış oysa çizgiler

Senin söğüt saçların var Nefser
Gözlerin birer bal rengi fener

Hangi ağzı kadeh bildinse
Şarabın dermanını tükettin
Sen ki en iyi susmayı bilirsin
Susacak neyimiz kaldı Nefser?



ANAM-BABAM

Anam küfürbaz bir kadındı
Bu huyuna dün gece istemeden son verdi.
Babamsa “lan” bile demez
“Sen”i “Siz” gibi söylüyor hâlâ.

Anam kaynatasından başlamış küfre
Çorbasını beğenmeyen Deli Memed’in
Sülalesini ıslatmaya yediden yetmişe
Tepesinden aşağı boşaltmış tencereyi
Böylece devralmış delilik tacını



NİDÂ
              Erdal Eren ile Necdet Adalı’yı  düşünürken

Tektekçi meyhanelerde terlemişti içimdeki çakal
Bıyıklarımın hâlâ ayva ve rakı kokması bundandır
Kendimi en zâlim şarkılar makamına yolcu ederken



Dönme Dolap

Nerden niçin mi geldim
Bilmeden bir şey diyemem, ya siz?
Hem hiç önemli değil
Geldim, yer açtılar, oturdum
Girip çıkanlar vardı
Zaten ben geldiğimde.



TALÂT SAİT HALMAN

GÖÇEBE
Toz bizim, toprak değil- kökler yasak;
Kuş bizim, yağmur bizim- gökler yasak…
Hem tohumdur, hem mezardır terkimiz;
Her ufuk er geç bizim, her yer yasak.


ESRAR
Devrim ölmüş… Sancı tekrar başlıyor.
Suçludan suçsuzdan ikrar başlıyor…
Süngü-tank-işkence-kan-zindan-ceset.



NÂZIM HİKMET

***
Bitkiler ipeklisinden dallı budaklısına
hayvanlar tüylüsünden pullusuna
evler kıl çadırından betonarmesine
aletler uçağından tıraş makinesine kadar
bir de denizler bir de bardaktaki su
bir de yıldızlar
bir de dağların uykusu
bir de her şeyle her yerde karmakarışık insan
yani alınteri
yani kitaplardaki yalan



Geçmiş Yaz

Rü'yâ gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
Her ânını, her rengini, her şi'rini hazdan.
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan

Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...
Velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde!



İKİ KERE GELMİŞ GEÇMİŞ OLA

I.
Taşları eriterek önümüze döşüyor, yürüyüp gidiyoruz
-“Son oyalanmasını göstermeyi kim keşfetmiş ilkin?”
-“Çok köke inen bir soru bu, binayı çökertir, kovun bunu…”
Demek ki ben, sesimi asıp can çekiştirmeye yazgılıyım.

Çünkü başıyla oynanmış bazımızın, eti yavaş yavaş kelle olmuş
Büyüdüğü doğru ağaçların ama doğru değil çocukların



BRUEGEL

Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.
Köpeklerin bakışlarında birer keman tadı.
Avcılar ve kuşlar avdan dönüyor.
Zaten her yanda hüzün görülür
Uzakta çocuklar kayıyorsa,
Kızaklar tahtadan yapılmışsa,
Kar dinmişse, avdan dönüyorsa avcılar,
İnsan anlamışsa ansızın, başladığını
Gökyüzünün, ayaklarının ucunda.



YAĞMURUN ALTINDA

Yirminci yüzyılı yaşadım
Ertelenmiş bir yüzyıldı bu
Yıkık bir sur yazgımızın uydusu
Bekletir ömrü yürüyen ayla birlikte
Bırakmaz günün adını koyalım.

Yanıtsız bir yaşamdı erdemimiz
Herkes içindi ve kimse içindi
Okunmamış bir yazı, umudu doyuran,
Duaları düşünmek neye yarar
Kurgular tutuşturdu bacalardan.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.