Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

En çok okunanlar  

Eleştiri


Bir zamanlar Orsinya'da

Edebiyatın yaşayan en büyük efsanesi kim diye sorulsa, aklıma ilk gelen isim Le Guin olur. Edebi ustalığının yanı sıra fantastik kurguya kattığı eleştirel ve politik boyut, türü entelektüeller katında da okunur kılıyor. Aslında onun gibi yazarları türlerle değerlendirmek düşülebilecek en büyük hata.


Kusursuz bir nihilist: Thomas Bernhard

Avrupa edebiyatının en nihilist romancısı Thomas Bernhard’dır. Yaşamdan sınırsızca tiksinen, bir an bile iyi vakit geçiremeyen, tüm yaşamları boyunca yenilgiye uğrayan, yalıtılan ve sonunda da genellikle intihar eden Bernhard kahramanları Avusturyalı ünlü yazara sayısız ödül ve iki Nobel adaylığı getirmiştir.


Thomas Bernhard’ı yanlış anladım

Thomas Bernhard novellası, sert tek espresso gibi. Amras ve Watten’i okuduktan sonra koyu, şekersiz, rehavetsiz bir lezzet kaldı damağımda. Bu lezzet bana, edebiyatı da, Thomas Bernhard’ı da yanlış anladığım bir yaz ayını hatırlatıyor.


Baba ve çocukları

Kendini Poe’nun oğlu sayan Ray Bradbury, onun onuruna hazırlanan Gölge Oyunu'na yazdığı önsözde, “Bay Edgar Allan Poe’nun oğlu nasıl oldu da bu kadar çok kişinin babası haline geldi?” diye soruyor. Bunu anlamak için, hikayeleriyle kitabı oluşturmuş yazarların her birinin yazdığı açıklamalara bir göz atması yeter.


Bağzı kelimeler çok güzel!

Gezi, ülkedeki taşları yerinden oynatan geniş çaplı bir toplumsal hareket olarak, uzun süre herkesten ve her şeyden rol çaldı.


#direnklişe

Polisiyeler ve bilumum dedektif kitapları neden klişelerle dolu olmak zorundadır? En baştan itiraf edeyim, bayıldığım bir tür değil polisiye. Güvendiğim kaynaklardan bilgi akışı, hatta ısrar olmasa ilk hamleyi yapmakta oldukça utangaç davranırım. Her seferinde başka türlü sorulmuş, ama aslında aynı problemi, aynı formül yardımıyla çözmeye benzetirim suç romanlarını.


Bir kitabın hayaleti

Günümüzde bir kitabı okuyup bitirdikten sonra etkisinde kalmaya devam etmek, okuduklarımızın gerçekliğini düşünmek, gündelik hayatımızın normalde inanmadığımız ayrıntılarını, tesadüf diye geçiştirdiğimiz tuhaflıklarını sorgulamak sıklıkla deneyimlediğimiz bir durum değil. Adı Tekinsiz Kitap olan bir kitapsa bize bunları yaşatabilen bir eser.


Gazozcu Mevlüt’ün oğlu Ercan…

Tatsız hikaye kotanı doldurduğunda bazen, öyle bir şey çıkıveriyor ki karşına, “Ya tamam, üzülme bu kadar,” diyor anneanne elleriyle sırtını pışpışlarken.


Neil Gaiman ve tanrıları

Neil Gaiman bir anafor yaratıcısıdır. Bir örümcek ağı örücüsü. Bir tür edebi bubi tuzağı uzmanı… Sıfatı ne olursa olsun satırlarına yapışmanızı sağlayan bir tür büyü kullandığını düşünürüm zaman zaman. Dünyası dünyamız olsun, doğaüstü güçler cirit atsın ama bunların hepsi aslında günümüzde vuku bulsun desek, onun kitaplarından birini tasvir etmiş oluruz.


“İnsanlık komedyası”nın göğe açılan kapısı

Balzac’ın karakterleriyle dolu bir salon düşünün. Goriot Baba kızlarının saadeti için çırpınıyor, kızlarıysa hiç oralı değil, Madame Vauquer’nin pansiyonerleri bir masanın etrafında oturmuş sohbet ediyorlar, ötede Felix ile Henriette uzun bir sessizliği paylaşıyorlar, Eugenie Grandet taşra sıkıntısını yanında getirmiş etrafı seyrediyor...

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.