Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
“Üçüncü dünya edebiyatı” kavramıyla ifade edilmek istenenlerden birisi, Batı edebiyatının merkezinden uzakta yetişen edebiyatçıların eserlerindeki yenilik ve çeşitliliktir. Bu yenilik ve çeşitlik -Cortázar, Márquez ya da Borges’in kitaplarında olduğu gibi- genellikle hafıza, hakikat ya da zaman gibi temaların ele alınış biçimindeki yenilik ve çeşitliliğe atıf yapar.
//php print_r ($fields); ?>
Altay Öktem oldukça üretken bir yazar. Hemen hemen edebiyatın her alanında eserleri var: Roman, öykü, şiir, deneme, çocuk edebiyatı. Kendisini tüm bu türler içinde daha çok, 1990’da Yaşar Nabi Nayır, 2000’de Cemal Süreya şiir ödülüne değer görülen şairliği ile tanıyoruz. Fakat yazar, bu kez yeniden bir romanla karşımızda: Esen Kitap tarafından yayımlanan O Adam Babamdı.
//php print_r ($fields); ?>
İhtiyarların "lisan-ı münasip" dediği, uygun bir dille anlatma illeti edebiyatın omurgasına çökmüş, çökmek ne kelime, bildiğin belini kırmış ve neredeyse yazının icadından beri halkı halktan korumak için devlet süspansiyonuyla steril, ana sütü gibi faydalı ve uyku getirici, terbiye sınırlarına çekilmiş bir forma sokmuştur.
//php print_r ($fields); ?>
Ey Okur! Sizler için katlandığım çilenin haddi hesabı yok! Canavarlıklarını güler yüzlü maskelerinin ardına gizleyen Sabit Fikir'in editör mafyası ile çalışırken başka türlü olması da mümkün değil. Siz sanıyor musunuz ki özgürce seçiyorum okuduğum kitapları. Ne gezer? Adeta bir ceza çeker gibi kötü romanları okutuyorlar bana.
//php print_r ($fields); ?>
Andres Neuman’ın Türkçeye çevrilen ilk eseri Yalnız Konuşmalar, ölüm üzerinden aşkı, cinselliği, hastalığı, aile bağlarını, gençliği ve yaşlılığı, mutluluğu ve üzüntüyü, saflığı ve suçluluğu irdeliyor.
//php print_r ($fields); ?>
Ebubekir Eroğlu, son dönemin en iyi ve önemli şairlerinden biridir demek yetmez; büyük bir şairdir o. Özellikle yeni yayımlanan kitabı İçkale onun bu gerçeği, şiirinin zirvesine çıkarak mühürlediği bir kitap.
//php print_r ($fields); ?>
Bundan birkaç yıl önce özel bir üniversitede “Benliğim Ne Kadar Benden?” başlıklı bir nöropsikofelsefe sempozyumu olmuştu. (Burada öncelikle başlığın cazibesine kapıldığımı itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum.) Psikanalist Bella Habip, “Psikanaliz Kuramları İçinde Benlik Kavramının Serüveni” başlıklı bir konferans vermişti.
//php print_r ($fields); ?>
Şili deyince aklımda birkaç görüntü beliriyor: Birincisi, Augusto Pinochet'nin 11 Eylül 1973 günü yaptığı darbeyle 1990'a kadar ülkede terör estirmesi. İkincisi, aynı gün Pinochet tarafından devrilen Salvador Allende'nin, sağından solundan kurşunlar geçerken dünyaya son kez bakışı.
//php print_r ($fields); ?>
Mahalle arasında kutu gibi bir eve kapandığım, bolca iç sıkıntısıyla yaşadığım günlerden birinde yağmur havası almak için dışarı çıkıp dar sokaklarda yürürken bir terzi dükkanına denk gelmiştim; terzinin vitrinindeki renk renk makaralar içimi açmıştı.
//php print_r ($fields); ?>
Siyah şemsiye, mavi ağaç, sarı yağmurluklu bisikletli adamlar, alan derinliği yüksek plan sekanslar dendiğinde nasıl gözlerimizin önüne anında Angelopoulos filmleri geliyorsa, bira içen yalnız adamlar, kargalar, rüyalar, yabancılaşmış taşra sıkıntıları dendiğinde de aklımızdan o saniye Cemil Kavukçu öyküleri geçer.