

Bazen gitmek ve bir süre yaşamak istediğiniz uzak, başka bir yerin size böyle bir davet yollamasının nedeni nedir; basit düşünmeyi ilke edinmiş olanlar, çeşit çeşit “bahane” sayacaklardır: İklimi, tarihi dokusu, eğlence merkezi veya doğaya yakın olması yahut sakinliği yahut kültürel zenginliği vesaire vesaire. Biraz derin düşünmeyi ilke edinmiş olanlar ise ruhsal, politik açıklamalar ekleyeceklerdir cümlelerine: Kaçış için büyük bir sığınak veya isyanın başladığı nokta veya verdiği pozitif enerjinin yaratıcılığı körüklemesi vesaire vesaire. Dehşete sürükleyici bunca yalana inanarak yaşamayı kabullenmek gerçekten ciddi bir zeka seviyesi düşüklüğü gerektirir. Aptallığın yönetilmesi hakkında araştırmalar yapanlar beni doğrulayacaktır; o yüzden kimi yerleşimlerin ilgi odağı olmasını sağlamak için, yukarıda vesaire başlığı altında sıraladıklarıma öncelik tanıyan liderlere koltuk vaat edilir. Oysa liderlerin isimleri, dikkati somut ekonomik sistemlerden başka yere çekmeye yarar; başka bir yerin size böyle bir davet yollamasının nedeni kabaca budur.
Bir diğer neden ise, hepimizi üzecek kadar çarpıcıdır: Gittiğimiz yer eğer yabancı bir ülke ise dilini bile bilmediğimiz bir coğrafyada o güne kadar size dayatılmış, giydirilmiş her şeyi reddedip “asıl yalan”a geçiş vizesini kolayca alabilirsiniz. Yaşadıkları halde ailenizin öldüğünü, doktor olduğunuz halde işsiz olduğunuzu ve arkeolojiyle ilgilendiğinizi, evliyken bekar olduğunuzu, faşistken sosyalist olduğunuzu söylediğinizde orada kimse sizi sorgulamaz, dediklerinizin doğruluğunu araştırmaz. İsminizi bile yeniden seçebilirsiniz. Böylesi yalanlara başvurmak için bir gerekçeye de ihtiyacınız yoktur; sadece canınız istediğindendir. Tesadüfen yalanınız ortaya çıkarsa da o an konuştuğunuz dile hâkim olamadığınızı, ifade ederken hata yaptığınızı kekeler ve yanlış anlaşılmadan dolayı bir özür diler, geçiştirirsiniz durumu.
Ortadaki bir oyun değildir; tam tersine size gelene kadar bu palavra düzenini kurmuş olanlarla bir ömür geçirmiş olmanın isyanıdır sahneye koyduğunuz. Anneniz annelik, babanız babalık, eşiniz eşlik, arkadaşınız arkadaşlık rolünü eksiksiz, kusursuz oynarken politikacılar mitinglerde/ parlamentoda, sanatçılar sempozyumlarda/ galerilerde bu tiyatronun daha da büyüğünü sergilemektedir. Hele şairler, bu iğrenç kumpanyanın önde gidenleri! Utanmadan kendi yalanlarına kendileri de inanmışlar ve hayal dünyasından adeta yeni bir dünyevi din yaratmışlardır. Yandaş, mürit olarak da halkla sınırlı kalmayıp taşı, toprağı, gökyüzünü de cemaatlerine katmayı ihmal etmemişlerse sizin de diğer karakteriniz uyanır.
Hepimizin en ağır sorunlarından
“Bir şair olduğuma göre elbette sahtekârdım, çünkü şiirin kendi anakronizminden ve marjinalliğinden paçayı kurtarması başka pratiklere nazaran çok daha imkânsızdı ve bu yüzden şiir kendi mantık dışılığıma yönelik, adeta kötü niyetimi iyi niyete yoran bir tür onay oluşturmuştu.” Alıntı, Ben Lerner’ın Atocha’dan Ayrılış adlı romanından. Eserin otobiyografik göndermelerle dolu olduğunu kahramanıyla benzer bir hayatı sürdürdüğünden anlayabildiğimi belirtmeliyim. Ama “yalancılık mı/sahteleşme mi” tam ayırdına varamadığım, varmadığım, varmak da istemediğim çatışmalar(ın)da dönüp dolaşıp sırrına vâkıf olma mücadelesi verdiğim çentik şu: Ortega y Gasset. Özetlenmiş internet ansiklopedisi Vikipedi’ye göre, “ne söylendiği kadar nasıl söylendiğine de dikkat eden” bir metafizik profesörü ve kültür adamı olan Gasset, yine aynı kaynağa göre “insan her an, bulunduğu her yerde var oluşunu yeniden yaratır (y.n.: yenilemez)” diye üsteler; Ben Lerner ise, romanın sonlarına doğru filozoftan şunu not düşecektir: “Konuşarak, düşünerek, şeylerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaya çalışırız ve bu bizi onları kötüleştirmeye, bozmaya, şematize etmeye zorlar.”
Amerikalı genç bir şairin İspanya’dan kazandığı şiir bursuyla Avrupa’ya gelmesi, hem dil öğrenip hem de uyuşturucu, aşk, mitomani üçgeninde göstergelerin bulanıklığı, gerçekliğiyle savaşması romanın temel izleğini oluşturuyor. Hakan Toker’in usta işi çevirisi, yazarın rahat anlatımı sayesinde hepimizin en ağır sorunlarından olan “gerçek nedir”i mizahla, zeka ile harmanlayan bu romanı kaçırmayacağınızı umuyorum. Ya da Ben Lerner gibi duyduğu ama tam da anlayamadığı yabancı dil ironisi ile yazarsam: Kaçırmayacağınızı umuyorum ya da kaçırdığınızı ummadığım bir roman ya da umarım kaçırılan bir romancı değildir ya da ona benzer bir şey.
* Görsel: Meltem Şahin
Kitabı yeni bitirmiştim. Bu yazıyı görmek çok hoş oldu. Nefis bir romandı. Bir kez daha okumayı düşünüyorum.
Yeni yorum gönder