

Telefon Kime?
Buraya ilk gelişim değildi ama her zaman oturduğum masada başkasını görünce ilk kez bara yöneldim, karşımda sırıtan genç barmene, “Buranın da sahibi var mı,” diye sordum.
Nedense cevap vermek istemedi. Sadece gözlerime gözlerini dikti, bir an öylece durdu.
"Evet, her zaman oturduğunuz yerde oturan yaşlı adam bugüne kadar hep burada otururdu," dedi barmen. Sonra, "Her zamankinden mi?" diye sordu.
“Evet her zamankinden,” dedim, bakalım doğru verecek mi içkimi diye de düşündüm.
Yaşlı adam her zamanki yerimden bana doğru baktı. Öfkeli bakışlı moruğun yüzü tanıdık geliyordu, ama dün gece gibi bir geceden sonra nereden tanıdığımı çıkarmam olanaksızdı. Başım hâlâ çatlayacak gibi ağrıyordu.
Barmen elinde iki parmak Scotch viski ile az su konmuş bardağı bana uzattı. Yüzüme mutlu bir gülümseme yayıldı. İlk yudumdan sonra daha da memnundum. İçindeki su da tam kararındaydı.
"Unutmadan, sizin yerinizde oturan yaşlı adamla zevkleriniz aynı, o da viskiyi sizin gibi içiyor," dedi genç barmen.
Şaşırdım ve yaşlı adama daha dikkatli baktım. Barmenin alaycı sözlerinden çok, yaşlı adamı masamdan nasıl kaldırabilirdim acaba diye düşünüyordum. Barmenler insanları tanır, onları her zaman, ister istemez dinlerlerdi. Bizimki de yaşlı adamı tanıyordu eminim. "Tanıyor musun bunu?" diyerek işaretle gösterdim adamı. Barmen, az önceki alaycılığını terk etmiş, benim ciddiyetime uygun bir ciddiyetle, "Evet, sürekli buraya gelir," dedi.
Eskilerin dediği gibi, çivi çiviyi söker. İlk bardağı bir dikişte içtikten sonra ikincisini ağır ağır yudumlamak üzere bıraktım. Barmen öbür müşterilerle ilgilenirken ara sıra dönüp beni süzüyordu. Bir şey söylememi bekler gibi.
O an hiç ilgimi çekmeyen bir şeyi fark ettim. İnsanların yüzlerini incelemekten hoşlanmadığım için daha önce görmemiştim. Barmenin sol gözü yoktu. Bir an irkilip gerilerken arkamdaki genç kadına çarptım.
"Yavaş," diye bir çığlık yükseldi genç kadından, "biraz dikkatli olun." Yere eğilmiş, elinden ortalığa saçılan kutuları toplamaya çalışıyordu. "Çok özür dilerim," dedim. Gözüm genç kızın bacağına takıldı, bir bacağı nerdeyse yoktu. İçimi bir sıkıntı kapladı, kutuları toplamasına yardım etmeye başladım. Kutulardan biri yaşlı adamın masasına doğru yuvarlanmıştı. Tam ona doğru yönelecektim ki, adam yerinden doğruldu ve kutuyu bize doğru itti.
Genç kızın beni terslemesini beklerken onun sıcak bir gülümsemeyle bana baktığını gördüm, karşılıksız bırakamazmışım gibi hissettim, ben de gülümsedim. Çakal barmenin sesiyle uyandım. Böyle dünyadan kopmayalı uzun zaman olmuştu.
Çevremdekilere bakmaya başladım, herkeste bir şey eksikti. Barmenin sol gözü, kadının bacağı, karşıda dans eden adamın kolu, bara giren gençlerden birinin işaret parmağı... Herkes bir şeylerini kaybetmiş gibiydi ya da buraya bu kayıp parçalarını tamamlamak için geliyorlardı, şaşkındım ya da çok içmiştim daha içmeye bile başlamadan.
Ansızın cep telefonumun sesiyle irkildim. Hayır, melodi aynıydı ama telefon bana gelmemişti. Yaşlı adam telefonunu bulmaya ve açmaya çalışıyordu.
Barda bütün gözler telefon sesinin geldiği masaya, yaşlı adama yöneldi. Adam sonunda telefonunu açtı, bana döndü ve, “Telefon size," dedi. Kayıp bürosundan arıyorlarmış. Herkesi unuttukları protezlerini almaya çağırıyorlarmış.
Katkıda bulunanlar:
Nurgül Şensöz, O. Suat Ozcelebi, Bige Melek, Cemal Dalğalı, Azra Simge Tepeli, Sevda Aytaç
Editör:
Semih Gümüş
Yeni yorum gönder