Mark Twain’in unutulmaz sözüdür: “Klasikler herkesin okumuş olmayı istediği ama kimsenin okumak istemediği şeydir.” Şimdi de ABD’nin önde gelen yazarları ve kitap eleştirmenleri, kimsenin muhteşemliğini sorgulamadığı klasikleri tartışmaya açtı. Slate haber sitesinin kitap editörü Juliet Lapidos, bazı klasik romanların abartıldığını söyleyerek ülkedeki diğer ünlü meslektaşlarına fikirlerini sordu. Aralarında Türk yazar Elif Batuman, Yale Üniversitesi edebiyat profesörleri ve ünlü yazarların da olduğu bir ekip okuyup da beğenmedikleri, abartıldığını düşündükleri klasikleri yazdı.
“Çizgi filmi tercih ederim”
“Beowulf” / Seamus Heaney: Kabile tarihi, testesteronla dolu askeri kültür...Torunumla “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?” filmini izlemeyi tercih ederdim. En azından üç boyutlu ve canavarlar ekrandan size doğru uçuyor gibi hissediyorsunuz. Beowulf öldüğünde hiçbir şey hissetmedim. Daha çok şiir nerdeyse bittiği için şükrettim. (Francine Prose, yazar)
“37’nci sayfayı geçemedim”
“Don Kişot” / Cervantes: Her beş yılda bir alıp okumaya çalışıyorum ama bir türlü bitmiyor. Bence Cervantes’in asıl yeteneği dünyanın ilk en iyi yemek yazarı olması. İlk sayfadaki yiyecekleri iştahla tarif edişi bir deha... Ama ben hala 37. sayfayı geçemedim. (Dwight Garner, New York Times gazetesinin kitap eleştirmeni)
“Mızmız, sinir bozucu çocuğun konuşması”
“Çavdar Tarlasında Çocuklar / Catcher in the Rye” / J.D. Salinger: Aralarında yazarlarında bulunduğu çok sayıda kişi bu kitapta benim görmediğim neyi görüyor anlamıyorum. Holden (baş karakter), kendine acıyan ve kız kardeşi konusunda obsesif bir özel okul çocuğu. ‘South Park’taki Kyle’ın dediği gibi sadece mızmız sinir bozucu bir çocuğun ne kadar sıkıcı olduğu hakkında konuşmasından ibaret. (Tom Perotta, yazar)
“Duman ve tozlu sayfalar”
Dante müthiş sıkıcı. Shakespeare ve William Faulkner fazla laf kalabalığı yapıyor. Lord Byron ve James Joyce neden parıltılı anlayamıyorum. Ama içilerinden birini seçmem gerekse Virginia Woolf derim. Duman ve tozlu aynalardan başka bir şey değil... (J.D. McClatchy, şair eleştirmen, Yale Üniversitesi profesörü, Yale Review editörü)
“Sürekli iteleniyorsun”
“Ulysses” / James Joyce: Sadece teknik nedenlerden ötürü okudum. Ama okuması benim için asla eğlenceli değildi. (Elif Batuman, yazar) Ulysses beni asla ikna edemedi. Bunaltıcı imalar, yorucu göndergesellik... Sürekli kendini ordan oraya iteleniyor hissedilorsun. (Daniel Mendelsohn, New York Review of Books yazarı)
“Mezardan çıkarıp dövmek gerek”
“Aşk ve Gurur / Pride and Prejudice” / Jane Austen: Mark Twain bu kitabı her okuduğunda Jane Austen’i mezardan çıkarıp kendi kemikleriyle dövmek istediğini söylerdi. Çok haklı”! (Jonathan Rosen, Nextbook’un editoryal direktörü, yazar)
‘Yaprak Dökümü’ gerici Peyami Safa okunamaz!
Slate sitesinin yaptığı soruşturmanın benzerini Türk klasikleri için yaptık. Yazar, eleştirmen ve akademisyenler “beğenmedikleri, abartıldığını düşündükleri” eserleri saydı.
“Fazla melodramatik”
Prof. Dr. Jale Parla (Öğretim üyesi) Ahmet Mithat Efendi’nin “Henüz 17 Yaşında” adlı kitabını örnek olarak verebilirim. Çok melodramatik olduğu için beğenmiyorum.
Yakup Kadri’nin ‘didaktik’ romanı
Kaya Genç (Yazar) Yakup Kadri’nin “Sodom ve Gomore”si. Kelimenin kötü anlamıyla ideolojik ve didaktik bir roman. Saf, iyi ve içten erkek karakterimiz Necdet, ‘yozlaşmış ecnebiler’le yatıp kalkan kötü kadın Leyla’nın peşinde koşarken yegane mutluluk yolu olarak ahlakçılık ve milliyetçiliği bulur. Kitap da onun erkek faşizminden kaçınılmaz bir kader olarak bahseder.
“Sinekli Bakkal abartılıyor”
Semih Gümüş (Eleştirmen) Halide Edip Adıvar’ın “Sinekli Bakkal” romanı ile Mahmut Makal’ın “Bizim Köy” kitabının tarihsel önemleri var hiç kuşku yok ki, ama bu tarihsel değerleri nedeniyle yazınsal bakımdan da abartıldıklarını düşünüyorum.
“Kadına karşı önyargılı”
Pınar Kür (Yazar/ öğretim görevlisi) Reşat Nuri Güntekin’in “Yaprak Dökümü”nü son derece gerici bulurum ben. Özgürleşmek isteyen kadınlar kötü yola düşer; ya yalancıdır, ya hırsızdır ya da pistir... Kadınlara karşı çok önyargılı bir kitap olduğunu düşünürüm her zaman. Peyami Safa’yı hiçbir zaman okuyamadım, sıkıntıdan patladım hakikaten.
“Son derece anlamsız bir noktaya gider”
Selim İleri (Yazar): Namık Kemal’in “İntibah” adlı romanı hakkında “Kamelyasız Kadınlar” isimli bir kitap yazmama rağmen bana çok sıkıcı gelir. Namık Kemal bu romanında baş kişi olan Mahpeyker’i adeta devrin ahlak anlayışına bağımlılığından zorla küçük düşürmüştür. Bu sosyolojik olarak bizi ilgilendirir ama edebiyat açısından son derece anlamsız bir noktaya varır.
“Kötü ama değersiz değil”
Ömer Türkeş (Eleştirmen): Namık Kemal için hamasi şiirler yazmış ve romanları kötü diyebilirim. Ya da Peyami Safa’nın birçok kitabı okunası değildir. Ama bu onların değerinin düşük olduğunu söylemek ile ilgili değil. Onlar bir işlevi yerine getirmişler. Edebiyatın gelişimine katkıda bulunmuşlar.
Noel ağacı , çilek , top asılı çilek lezzet ve çilek - Bu senin kırmızı - mektup gün tablonunyararı için mükemmel ve sıradışı dekorasyon olduğunu.
Noel ağacı , çilek , çilek tadı ve top asılı çilek - Bu bir seçim ve sıradışı kırmızı- mektup gün masa süsleme olduğunu.
Yanılgı sorunun yanlış sorulmasından kaynaklanıyor. "Klasikleri okumakta neden zorlanıyoruz" denilseydi farklı yanıtlar alınacağına inanıyorum.
Klasik eserlerin çoğu yazıldığı dönemi anlatan eserlerdir. İçinde yaşadığımız hız çağı buna katlanmayı zorlaştırıyor. Bir D.H.Lawrence eseri okuduğunuzda karakterler ormanda iki saat süren bir yürüyüş yapıyorlarsa siz de okur olarak o iki saati yaşar,dünyanın ve İngiltere'nin yaşadığı sorunları, savaşları, toplumsal gerçekleri, tıp dünyasını, keşifleri, insan ve doğa hakkında yazarın düşüncelerini..... liste uzar gider, öğrenirsiniz. Oysa okur olarak o bilgileri okuduğunuz okullardan, ansiklopedilerden hatta internetten edinebilirsiniz. Sizin için önemli olan olay örgüsüdür, karakterlerdir vs. Özellikle gençler bu kadar sabırlı değiller gördüğüm kadarıyla. Hele de ABD gençliğ. Kısaltmalarla, sesli harfleri yok sayarak yazışan bir gençlik iki saat süren orman gezisini okumaz.
100 Eser Projesi'nde "dış yazar" olarak çalıştım. Proje amacı gençlere okumayı sevdirmek. Don Kişot, Faust, Kiralık Konak, Ölü Canlar... Hepsi de değerli, hepsi de saç baş yolduran eserler... Madame Bovary'nin yalnızca bir ihanet romanı olamadığını, Flaubert'in "ben Emma'yım" demesini anlatabilmek için çok emek verdiğimie inanıyorum.
Yaratıcı Yazarlık dersleri veriyorum. Katılımcı arkadaşlara en çok söylediğim söz "beyninizde bir makas olsun. Kurgunuza destek vermeyen bölümleri kesip atın, kurgu yıkılmıyorsa gereksizdir". O eserlerin editörü ben olsaydım neler kesilip giderdi acaba?
Bence bu haberde klasikleri beğenmeyenler, Shakespeare'e laf kalabalığı yapıyor diyenler, Cervantes'i bile okuyamayanlar hemen yazarlığı - eleştirmenliği bırakıp başka işlere atılsınlar. Bazıları zor okunan, sıkıcı kitaplar diyor bunlar için. Bunlar hayatlarında hiçbir zaman felsefe okuyamazlar. Kant'ın kitabına bile dokunamazlar. Böyle önemsiz yorumlar yapıp yer kaplarlar edebiyat dünyasında sadece.
Don Kişot aslında bir başucu kitabıdır.Okurken kitaba ''bakmayı'' da bilmek gerek.Bir felsefeci olarak Don Kişot'u çok iyi buluyorum.Çoğu Türk klasiğini de Batı'nın yuvarlaması olarak görüyorum.
Don Kişot'u tartışanı tartışırım.
İçerisinde hala kullanılan teknikler barındırır. Yüzlerce yıldır ha, 50 senelik kitap sananlar var.
Ömer Türkeş, Peyami Safa'nın pek çok kitabının okunası olmadığını söylemiş. Böyle bir yuvarlamanın ardından, İyi de hocam hayrına bir de 'okunası' olanları yazsaydın, demezler mi!
Sabit, aslında soru sorarmış gibi yapıp aslında çaktırmadan kanaat belirtiyorsun. Bu "mış gibi"cilerden olma ona göre. Takipteyim.
En çok şaşırdığım Don Kişot 'un beğenilmemesi ki bugüne kadar gelmiş büyük edebiyatçıların çoğu ondan etkilenip eserler vermiştir. Bir kitabı okuyup bitiremeyecek kadar kitap okuma özürlüsü bir kişinin bir gazetede eleştirmen yapılması düşünülmesi gereken sorun bence.
Tabiki özgür irade istediğini söyleyebilir, bazı yorumları da göbeğini kaşıyan adamın yapacağı kalitesizlikte buldum, bazı yorumlar ise objektiflikten uzak kendi düşünce sistemine uymadığı için yapılmış, özellikle Türkler için yapılan yorumlarda bu var. Kastım tüm yorumlara değil ama bazıları gerçekten yakışıksız kaçmış, seviyeyi göstermiş.
Cervantes'in Don Kişot'unu okuyamayanlara Alacakaranlık serisini öneriyorum. Çok heyecanlı. Ayrıca kitap eleştirmeni diye ortalarda dolanmazsa sevinirim.
Yeni yorum gönder