Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Futüristik Hamlet, “hayatın oğlu” Macbeth’e karşı...




Toplam oy: 921
William Shakespeare
NTV Yayınları

Milattan sonra 11. yüzyılın başları, Britanya adası. Bu tarihlerden önce ve çok sonraları da olacağı gibi, kanlar içinde, ihanetlerle, kibirle dopdolu, en yakınlarındakilerini ve dahi çok uzaktakileri, akrabalarını, kardeşlerini ve hatta babalarını gırtlaklayan, iktidar ve güç için kendi benlikleri dahil her şeyini vermeye hazır erkeklerin dünyasında bir erkek: Mac Bethad, yani “hayatın oğlu” ve Shakespeare’nin ona verdiği ölümsüz adla Macbeth… Kadınlarsa bu dünyada bir cinsel kimlikleri varsa şayet ancak büyülerinden sakınılması gereken cadılar ya da cinsiyetsiz annelerden ibaret… Kötü kehanetlerin dipsiz kaynakları, ana tanrıça kültünün cadı kraliçe Hekate’ye dönüşüp bir daha hiç geri gelmeyeceğinin kanıtları… Bize çok mu uzak, yahut çok mu fantastik bir dünya söz ettiğimiz? Evet cevabı, kaba bir yanılsamaya götürür ancak hepimizi… Sadece farklı kodlamalarla bugünümüzün temelinde yatmıyorsa eğer Macbeth’in dünyası, onun okudukça içimizi titretip ruhumuzu saran, karartan trajedisinde de kendimizi bulduğumuzu da reddediyoruz demektir öyleyse. Ki bu da olsa olsa sevgili bilinçaltlarımıza bir ihanet olur ancak…

Shakespeare hikayesine son noktayı koyduğunda, yani Macbeth zaten haketmediği her şeyini kaybedip cehennemi boylarken, iyiler başa geçip İskoçya tahtı kötülükten kurtulduğunda; içimizde en ufak bir sevinç dalgasının kıpırdanmamasının, okuduğumuz hikaye ve İskoçya adına en ufak bir mutluluk duymamamızın sebebi malumdur. İçin için biliriz ki insanoğullarının ve kızlarının içindeki “öteki” hiç ölmeyecektir, iktidar ne kadar el değiştirirse değişsin onun eli kanlı, ruhu buhranlı sahipleri zaten hep aynı kalacaklardır pekala. Shakespeare ruhumuzdaki ölümsüz şeytana Macbeth aracılığıyla ayna tutarken, insanlığın, zihinsel olarak evrimleşecekse eğer bir gün, işe nereden başlaması gerektiğini de gösterir bir yandan. Bundandır ki Macbeth’i her okuduğumuzda ya da her izlediğimizde içimizdeki kötülüğü saklamak istercesine dut yemiş bülbüllere döneriz de hikayesini bir türlü eskitemeyiz.

Bana bu eskimeyen hikaye dolayısıyla bütün bunları yeniden düşündüren bir çizgi roman; Macbeth’in çizgi roman uyarlaması. Daha doğrusu yayın dünyasında yazın son günlerini heyecanlandıran iki dizi: “Çizgi Dünya Klasikleri” ile “Manga Shakespeare”ler… Ntv Yayınları, “Çizgi Roman Dünya Klasikleri” adı altında, Kafka’nın  “Dava”sını , Shakespeare’in “Macbeth”ini, Mary Shally’nin “Frankenstain”ını yayımlarken, Everest Yayınları da Shakespeare’in “Romeo ve Juliet”, “Hamlet”, “Fırtına”, “3.Richard”ını yayımladı arka arkaya. Kitapların ilgi gördüğüne şüphe yok, iyi uyarlamaları, yaratıcı tasarımları ve çarpıcı çizimleriyle hemen hepsi son derece kaliteli olan bu çalışmalara çizgi romanın doğasında bulunan popüler kültüre dönük yüzü de eklenince, her iki dizinin devamlılığı garantileniyor.

Manga Shakespear”ler, son derece yaratıcı ve başarılı bir birleşimin ürünleri hiç şüphesiz. Shakespeare’in her kelimesi ayrı ayrı ruhumuza dokunan ve temelde zaten çok popüler olan hikayelerini, günümüzün çok sevilen, çok popüler japon çizgileriyle, Manga’nın dünyasıyla birleşmesi beklenen sonucu vermiş. Bugünün Tokyo’sunda yaşayan anime gözlü sosyetik Japon kızı Juliet’le, sarışın yakuza - rock yıldızı Romeo’nun “muhteşem ve yürekler acısı trajedileri” olsun, karanlık, kasvetli bir siberalemde yaşayan havalı ve füturistik Hamlet olsun manganın enerjisinin doğal yansıtıcıları gibi duruyorlar.

Ntv Yayınları’nın Çizgi Roman Dünya Klasikleri serisi ise özellikle çizimleri, özenli çevirileri ve baskı kaliteleri ile dikkat çekiyorlar. Kitapların sonunda yazara, hikayeye dair verilen bilgiler ise dizinin titiz bir çalışma ürünü olduğunu vurguluyor. Bu seride yer alan klasikler çizgi roman formatına tam oturuyorlar. İçlerinde en dikkat çekicisi Kafka’nın “Dava”sı gibi görünse de Macbeth’in yeri ayrı. Hikaye bir çizgi roman için biçilmiş kaftan. Macbeth’in canını aldığı kralın kanı okuyanın da eline bulaşırken, üç cadının sözleri bizim hayatlarımıza da gölgeli bir ışık düşürüyor sanki… Ama endişelenmeyin, herkes kendine en uygun çizgi romanı seçmekte serbesttir en nihayetinde…

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.